Naz AKMAN / 1941 yılında mobilya ustası Nurettin Kunurkaya’nın dört kız çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelen Birten Gökyay, Barbaros İlkokulu’nda öğrenimine başladıktan sonra Yenimahalle Lisesi’ni bitirerek,  Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü kazanır. Okulu bitirdiği sene Akın Gökyay ile hayatını birleştiren Birten Gökyay, henüz 24 yaşında babasını kaybeder. Ankara Siteler’de mobilya ustası olarak tanınan babası Nurettin Kunurkaya’nın adını ve unvanını sürdürmek isteyen Birten Gökyay, 1965 yılında eşinin de desteğiyle  Mithatpaşa’da bir mobilya mağazası açar.  Zamanla bu mağazayı büyütmeyi ve dünya çapında NURUS markası olarak tanıtmayı başaran ekonomik, sosyal girişimci ve iletişim uzmanı Birten Gökyay bu haftaki konuğumuz. birten2 Birten Gökyay, 1963 yılında Sivas’ta öğretmenlik yaparak başladığı iş hayatını şöyle anlatıyor: “Okulu bitirdikten sonra evlenmiştim. Eşimin askere gitmesi üzerine ben de bu süreci Sivas'ta geçirdim. Burada bir Sağlık Koleji’nde İngilizce öğretmenliği yaptım. Eşimin askerliğinin bitmesine yakın Ankara’ya geri dönerek, iş arama telaşına kapıldım. O sırada hamileydim ve hamile kadınlar işe alınmıyordu. Başvurularda boydan resim çektirilirdi. Ama benim karnım pek büyümediği için hamile olduğum anlaşılmıyordu. İş Bankası’nda işe alındım, bir süre çalışmaya devam ettim. NURUS MOBİLYA KURULUYOR Eşim askerden döndükten sonra da babamın sitelerdeki mobilya atölyesini ayakta tutabilmek için desteğini istedim. Mesleği avukatlıktı, ancak benim bu isteğimi geri çevirmedi ve mağazanın başına geçti.  O dönemlerde Ankara’da henüz mobilya mağazaları yoktu. Babamın yetiştirdiği ustalar ve eşimin büyük desteğiyle alışılmış olan bu düzeni sürdürerek, işleri toparlamaya çalıştık. Çok sonradan, ustalardan gerçekten babamın bizlerden gizlediği merhametli yardımsever yönlerini öğrendim. Ankara’daki birçok caminin mihrabını yapmış, yoksul ve kimsesiz ailelere yardım etmişti. Bayramlarda evimize tanımadığı bir sürü aile gelirdi, biz bilmezdik kimler olduğunu… Kazanlarla yemek yapar, sini sini baklavalar açardık ki ustalar bayramlaşmaya geldiğinde ikramlar hazır olsun… Ben de babamdan gördüğüm bu ahlakla işlere giriştiğimde işçilerle arama hiçbir mesafe koymadan, aynı sofralarda aynı yemekleri paylaştım. Öte yandan doğum yapmış ve imtihanlara hazırlanarak OYAK İştirakler Uzman Yardımcısı olmuştum. Çok geçmeden de Petrokimya’da (PETKİM) Mali Planlama Uzmanı olarak işe girmiştim. O dönemki koşulların etkisiyle çalıştığım kurumlar sık sık değişiyordu. 1968 senesinde Milli Prodüktivite Merkezi’nde (MPM) Yayın ve Tanıtma Uzmanlığı görevimle yayıncılığa başladım, kurumun dergilerini çıkardım.” birten TÜRKİYE’NİN İLK HALKLA İLİŞKİLER UZMANI Milli Prodüktivite Merkezi’nde çalışmaya başladıktan sonra iki aylığına yurtdışında altı ülkede staj yapma fırsatını yakalayan Birten Gökyay, Türkiye’de henüz duyulmamış yeni bir kavram olan halkla ilişkiler, kendi deyimiyle ‘tanıma ve tanıtma’ ile geri döner. Gökyay, Türkiye’de ilk halkla ilişkiler ünitesini kurmaya başladığı bu dönemleri de şöyle aktarıyor: “Gittiğim ülkelerde fark ettiğim en önemli şey, elbette adını ilk kez duyduğum, yabancıların ‘public relations’ (PR) dediği, Türkçeye çevirince halkla ilişkiler anlamına gelen bu birimdi. Devletin her kademesinde yer alan bu birim, en basit meselelerden en önemli konulara kadar nüfuz eden bir alandı. MPM’ye sistematik olarak halkla ilişkiler ünitesini kurdum. Hatta adını değiştirmek istedim, çünkü bu iş tanıma ve tanıtma üzerine gelişen bir şeydi. Ancak Türkiye’de uygulamada yanlış işliyordu. Ciddi mülakatlar ve imtihanlar sonucunda, nihayet Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler uzmanı olabilmiştim. 1972 yılında Ankara Sanayi Odası’nın ilk sanayici kadın üyesi olarak Nurettin Usta Möble NURUS’ta şirket kurucu ortağıydım. Mobilya ustası olan babamın mesleğini dünya zirvesine taşımayı da başarmıştık... Çok yoğun bir hayatım vardı; çocuklarımın sorumluluğu, iş hayatım, yabancı dil kursları ile üye olduğum ve başkanlığını yaptığım birçok derneğe mensuptum. Şuna inanıyorum: Zamanı doğru yönetebildikten sonra her şeyi çok iyi planlayabiliyorsunuz. Doğru planlamalar yaparak hayatımın hiçbir alanından geri kalmadım. 1989 yıllarında da UNICEF Türkiye Temsilcisinin Danışmanı olarak NGO ve Çocuk Kongresi’ni hazırladım. Bununla beraber Türkiye’de ilerici hareketlerde yer aldım. 1990 senesinde ise iki yıl boyunca Sağlık Bakanlığı’nda Dış İlişkiler Direktörlüğü ve daire başkanlığı yaptım. Dışişleri Bakanlığı, bu gayretlerimden dolayı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) henüz yeni kurulurken beni Başdanışman, Halkla İlişkiler ve Proje Koordinatörü olarak işe aldı. “ birten3 İLK TÜRK KADIN DÜNYA BAŞKAN YARDIMCISI OLUYOR Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (IFUW), Mülkiyeliler Birliği, Çağdaş Eğitim Vakfı, TOBB Ankara Kadın Girişimciler Kurulu ve Ankara Halkla İlişkiler Derneği gibi pek çok yerde çeşitli kademelerde çalışan Birten Gökyay, dernek yaşamından şöyle söz ediyor: “1965 yılında Üniversiteli Kadınlar Derneği adında kurularak daha sonra Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (TÜKD) olarak değiştirilen derneğin her kademesinde çalışarak, 1986 senesinde Ankara başkanı seçildim. 2006 ve 2010 dönemlerinde de bu derneğin genel başkanı ve aynı zamanda dünya başkan yardımcılığı görevlerini de üstlendim. Böylece ilk Türk kadın dünya başkan yardımcısı olarak bir ilke daha imza attım. Öte yandan 1996 yılında da AHİD (Ankara Halkla İlişkiler Derneği) Başkanlığı ile kurucusu olduğum Halkla İlişkiler dergisinin yazarlığını yaptım. Yayın hayatıma ise 2001’de başlarda Başkent Ankara ismi ile başladığımız gazetenin daha sonra Gazete Ankara olarak değiştirilmesiyle devam ettim. Yerel gazetecilik mantığını oturtamaya çalışırken, o dönemlerde işsiz kalan ve şimdilerde birçok televizyon ve gazetenin başına geçen gazetecileri toplamayı başarmıştım…” birten1 MİSYONUM ÇALIKUŞU OLMAKTI Birten Gökyay, kadınlar üzerine yazdığı makaleler ve çalışmalardan sonra Türkiye’de bu alanda kullanılan terminolojiyi ise şöyle anlatıyor: “Yaşamım boyunca Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanı örnek alarak, önde değil önce olmaya çalıştım. Bilmiyorum ne kadar başarılı oldum, ancak yaptığım işler yüreğimdedir. Bir şeyleri başarmak için illa önde olmaya gerek olmadığını, birilerine güzel fikir aşılayarak onları başarıya motive etmenin daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle yaşamımda her zaman bir şekilde çalıkuşu olmak vardı, bu misyonum hiçbir şekilde değişmedi. Ben satranç bilmiyorum, ama hayatı satranç gibi yaşadım. Yapacağım hamleleri düşünerek oynadım. Çocukluğumdan itibaren kadınlara yardımcı olmak istiyordum. Atatürk değerleriyle toplumun ileri gitmesi için çabaladım. Birçok kadın bana kızabilir, ancak sözcüklerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Örneğin kadın hakları lafını sevmiyorum, çünkü kadının insan haklarına sahip olamadığı anlamını ifade ediyor.  Kadın sıfat değildir, başlı başına bir isimdir. Erkek varsa kadın vardır. Yani başına herhangi bir sıfatın getirilmemesi gerekiyor, bu sözcükleri ayırt edip doğru kullanamazsak kadının insan haklarından alacağı pay hiçbir zaman eşit olmayacak. Kadın, öncelikle kendi konumlandırmasını sözcüklerle doğru bir biçimde yapmalıdır. Atatürk’ün hitabetini incelediğimde, aslında birçok kavramı yanlış kullanarak bunlara belirli cinsiyetler yüklediğimizi fark ettim. Adam kelimesini erkekleştirdik, oysa insan demek ve cinsiyetsiz bir kavram.  Atatürk,  topluma seslenirken ‘efendiler’ demiş hanımefendiler ve beyefendileri kapsamak için. Ama şu an ‘efendi’ de erkekleştirildi. Ben bu terminolojiye karşıyım. Çok iyi anımsıyorum, bir toplantıda iş adamlarına altın ödüller veriliyordu. Bakan olan bir kadın arkadaşımız da ödül aldı. Törende biri, ‘Size altın hanımefendi demek lazım’ dedi. Bu konuda hassas olduğum için de ‘Rahatlıkla adam diyebilirsiniz. Adam, erkekler için değil, kadınlar için de kullanılıyor’ dedim. Böyle alışılagelmiş kadın-erkek iş bölümlerinin cinsiyete yönelik yapılmasının da yanlış olduğunu düşünüyorum.” Artık yayımlanmayan Gazete Ankara’daki makalelerinin bir kısmını 2010 yılında ‘Bir zamanlar’ isimli  kitapta toplayan Birten Gökyay, 2003 yılında torunları için ‘Ninniler ve Şarkılar’ adında bir CD çıkararak, birçok okul ve çocuk derneğine bağışlarda bulundu. Birten Gökyay, 2013 yılında eşi Akın Gökyay ile birlikte Guiness Rekorlar Kitabı’na girmeyi başaran satranç koleksiyonu sebebiyle kurulan ‘Gökyay Satranç Spor ve Kültür Vakfı’nın mütevelli heyet başkanlığının yanı sıra halen NURUS, NUMAŞ ve NUPA firmalarında Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürüyor. birten5birten4