2011 yılında kaybettiğimiz Heykeltraş Nurettin Orhan’ın, kendisi gibi sanatçı olan oğlu Uygur Orhan, sanat çalışmalarını artık Ankara’da sürdürüyor. Orhan, toplumsal sanat anlayışıyla yaptığı çalışmalarını ağırlıklı olarak sokakta yapıyor. Aynı zamanda edebiyat öğretmeni olan Orhan, sanatın ona erişemeyen insanlara götürülmesi gerekliliğine inanarak, kâh atık kâğıt işçilerinin resimlerini yapıp onlara hediye ediyor, kâh ücretsiz resim ve heykel atölyelerini çocuklara sunuyor. Babası ile usta çırak ilişkisi içinde öğrendiği resim ve heykel sanatı, Orhan’ın yaşam tarzı olmuş…
SULTAN YAVUZ/ANKARA Sanatçı Uygur Orhan, 2011 yılında kaybettiğimiz Heykeltraş Nurettin Orhan’ın oğlu olarak çocuk yaşlarda başladığı sanat yaşamını şimdi Ankara’da sürdürüyor. 1963 Elazığ doğumlu olan sanatçı, babasının heykeltraş yaşamından hareketle evlerinin atölye olduğunu ve diğer dört kardeşiyle birlikte ilk sanat kıvılcımının da bu evde çakıldığını anlatıyor. Türk dili ve edebiyatı mezunu olan Orhan, babasından hem resim ve heykel sanatını öğrendiğini hem de edebiyat ve şiir merakını kazandığını belirtiyor. Sekiz yaşındayken babasının onu elma sandığı üzerine çıkararak şiir okuttuğunu kaydeden Orhan, özellikle Nazım Hikmet’in “Tanya” ve “Salkım Söğüt” şiirlerinin hafızasına kazandığını ifade ediyor. Resim ve heykel eğitimini babası ile usta-çırak ilişkisi içinde öğrendiğini dile getiren Orhan, üniversiteden sonra Kayseri Uzunyayla’nın en uzak köyü olan Karakuya’ya tayin olduğunu ve oradaki öğrencilerine resim ve heykel dersleri de vererek, çocukların sanatsal yeteneklerinin gelişmesine katkı sunduğunu belirtiyor. Hâlâ öğretmenlik mesleğini sürdüren Orhan, çocukken ilk nüvelerini aldığı sanat anlayışını şu sözlerle anlatıyor: “Annem bize her fırsatta güneşe ulaşmayı öğütlerdi. Güneşe uzanamadık ama ayaklarımız yerden kesildi. O çocuksu heyecanı hiç kaybetmedim ve hem sokak çalışmalarımda hem de STK’ların atölyelerinde bu ruhu yaşattım. Sanatın temel görevi halka ulaşmak. Babam gibi ben de bu motivasyonla çalışıyorum. Mesela babamın kerpiçten yaptığı evimiz bir atölyeydi, tavandan sarkan tuvaller, heykeller, seramikler yaşamımızdaki en özel objelerdi. Ben babamın küllerini saklamıyorum ama bu ateşi canlı tutuyorum. Evde, sokakta, okulda, her yerde…” “Gerçek sanat birikimimi sokaklardan aldım” Orhan, sanat eğitimini ve estetik kaygılarını evde kazansa da, asıl sanatsal birikimini sokaklardan aldığını belirtiyor. Kâğıt toplayıcıları, temizlik işçileri, dilenciler, mimarlar, avukatlar gibi toplumun her tabakasından insanla karşılaştığını kaydeden Orhan, “Asıl amacım sanata ulaşamamış kişilere ulaşmak. Sanatı müzelere, sergi salonlarına hapsetmeye karşıyım ya da koleksiyonerlerin sanatı ticari bir meta hâline getirmesine… Ankara’da kâğıt toplayıcısı çocukların resimlerini yaptım. Neticede ikimiz de ekmeğimizi kâğıttan kazanıyoruz. Çerçeveletip asmışlar, çok mutlu oldum. Bu çocuklar okulda eğitim görüyor olabilir ama olanaklardan yaralanabildiklerini sanmıyorum. Belki öğretmenin söylediği pastel boyayı alamıyor, belki dersten soğuyor ama ben onun sanatla ilişki kurmasını arzuluyorum” diyor. Ankara’ya yeni geldiğini ve “Sokakta kimseyi rahatsız etmeden” çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Orhan, pandemi nedeniyle atölye hâline getirdiği evini insanlara açamadığını ama Kayseri’de yaşarken de evinin genç ve çocuklarla dolup taştığını dile getiriyor. Daha önce Pir Sultan Abdal Derneği, Hacı Bektaş Veli Derneği, Toplum Ruh Sağlığı Merkezi ve Kadın Dayanışma Derneği ile birlikte çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Orhan, STK’ların düzenlediği atölyelerde ücretsiz üç boyutlu tasarım dersleri verdiğini ve ilkokullarda da ücretsiz etkinlikler yaptığını vurguluyor. Ödüllü şiir kitapları Şiirle de çocuk yaşlarda tanışan Orhan’ın şiir kitapları da bulunuyor. “Dudak Okuma Notları” ve Roboski Ölüleri” kitaplarıyla Kemal Özer ve Adnan Yücel ödüllerine değer bulunan Orhan, “Şiir toplumsal birikimi imgelere dökmekle oluyor. Babam salt bir heykeltraş değildi, bir varoşta kendi yaptığı evde halkla birlikte yaşıyor, fildişi kulesinden insanlara bakmıyordu. Sokağın insanlarıyla beraber olan ve onlar gibi yaşayan babamı örnek aldığım için bürokratik sanatı reddediyorum” diyor. “Sanatçı ruhun varsa atık malzemelerden de sanat üretebilirsin” diyen Orhan, yerel yönetimlerin sanatçılara destek olması gerektiğini kaydederek, Ankara’da bir sanat sokağı bulunmasını çok arzuladığını ve belediye başkanlarına çağrıda bulunduğunu vurguluyor. Pandemi sürecinin başta müzisyenler olmak üzere sanatçılar için de çok zor geçtiğini söyleyen Orhan, “Yine de bu süreçte bir şeyler üretilebilir. Ben evde böyle yaptım. Bir taşı cilalamak bile iştir” diyor. Öğrencileriyle birlikte sokaktan topladıkları atık nesnelerden sanatsal ürünler yapan ve sergiler açan Orhan, “İnsan yeter ki istesin” diye ifade ediyor. Mobil sanat projesi Orhan, çocuklara sanatın ilköğretimde bir ihtiyaç olduğunun kavratılması gerektiğinin ve sanatın hem değiştirici hem de dönüştürücü olduğunun altını çiziyor. Orhan, çocuk ve sanat ilişkisi konusunda, “Picasso ‘Ben dört yılımı ünlü ressamları taklit ederek, kalan ömrümü de çocukları kopya ederek geçirdim’ diyor. Çocukların yaptıkları resimler müthiş, saf çizgilerden oluşuyor. İlkel Afrika sanatında da az çizgi ile üretilen eserleri görürüz. Sanat, bir çocukluğu yaşamak demek” cümlelerini kuruyor. Projeleri içinde mobil sanatın da olduğuna dikkat çeken Orhan, seyyar bir araba ile semt semt Ankara’da dolaşarak, “Ressamcı geldi” diye bağırarak çocukları toplamak ve onlarla ücretsiz sanat atölyeleri yapmak istediğini belirtiyor. Orhan, “Belediye öncülüğünde bunu hayata geçirmeyi çok isterim. Taşınabilir sanat bence güzel bir proje. Bir de Ankara’da Ruhi Su anıtı da yok, yapmayı çok isterim” diyor. Geleneğin külleri saklamak değil ateşi canlı tutmak olduğunu kaydeden Orhan, sanatçıların kolektif etkinlikler düzenlemesinin önemine işaret ederek şöyle konuşuyor: “Mesela çok iyi resim yapan çoban ya da roman yazan bir köy çocuğu haberlerini görüyoruz, yetişemediğimiz çok yer var. Sanat sadece zorlama sergi salonlarıyla olacak iş değil. Sanat diye yutturulan, metrekarelerce boyanmış tuvaller var. Göz boyayıcılar var. Oysa sanat böyle bir şey değil, halkın gerçeklerine dayanmalı, onların sorunlarıyla ilgilenmeli...” Orhan Uygur’un eserlerine, aynı isimle Facebook ve Instagram adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Editör: TE Bilisim