ANAVATAN hükümetlerinde Adalet ve Savunma Bakanlığı yaptı. Yöresinde çok değerli, namuslu bir avukat olarak bilindi ve ilk seçimde ANAP’tan milletvekili seçildi. Seveni gerçekten çok olan bir siyasetçi. Milletvekili adayı olarak köy ve kasabaları dolaşırken seçmenlerine şöyle hitap etti: “Size bir çigirt (çekirdek) sözü dahi vermiyorum. Namuslu olacam, sesiniz nefesiniz olacam. Kendimi geliştirecem, döndüğümde yanınıza aynı Oltan olarak dönecem. Kibirli olmayacam.” Dediklerini harfiyen yerine getirdi. Siyasetine yalanlar, vaatler koymadı. Namuslu kaldı, namusluca hizmet etti. Seçmenlerinin sesi ve nefesi oldu. Ki o yüzden, şu an hiçbir sıfatı olmadığı halde seçim bölgesinden insanlar öbek öbek kendisine koşuyor, hasret gideriyorlar. O sohbetlerin bazılarına ben de tanıklık ettim. Şahit olduğum gerçek şu ki; O’nu sevmeyen insan yok. Aleyhinde bir tek kelam duymadım. Keşke, kendinden sonra gelenler O’nu örnek alsalardı. “Nasuh tövbesi”ne ihtiyaç bile kalmazdı. Tövbe demişken, yine Oltan Sungurlu’nun başından geçen bir olayı nakletmek istiyorum: Gümüşhane’nin bir ilçesinin kalabalık nüfuslu bir köyü, sayın Sungurlu’nun önünü keserek “bizi belediye yap, şart olsun sana oy vereceğiz” diye yemin etmişler. Oltan bey, nüfusu kalabalık olan bu köyü belediye haline getirtmiş. Seçim günü gelip çatmış, Şart eden o insanlar ANAP’tan belediye başkanı adayı bile göstermiyorlar. Oltan Bey olacağı anlamış ama, kimseye bir tarizde bulunmadan yoluna devam etmiş. O seçimde kendisine oy verilmeyeceğini, kendi partisi dışında DYP ve öteki partilere oy çıkacağını tahmin etmiş. Bu tahminini bir köylü de açıklamış. Demiş ki: “Bu köyden sizin partiye oy çıkmayacak. Öteki partilere söz vermişler. Aday da rakip partiden gösterilecek. Belediyeyi unutun.” Sayın Sungurlu nedenini sormamış, kimseye de çıkışmamış. Seçim günü gelip çatmış, ne belediye başkanlığı seçiminde, ne milletvekili seçiminde ANAP’a, ve kendisine oy çıkmış. Köyün deli dolu adamı caminin minaresine çıkmış, köylülere hepsinin karılarının boş olduğunu hatırlatarak ağız dolusu küfürler savurmuş. Şimdi, derin hocalara sormak lâzım. Siyasette, Cemil Çiçek’in söylediği gibi “nasuh tövbes”i olur mu, olursa kefaret gerekir mi? NOT: Rahatsızlığından dolayı yazılarına ara veren köşe yazarımız Mehmet Necati Güngör’ün rahatsızlanmadan önceki yazılarını gazetemizde yayınlıyoruz.