Naz AKMAN / İran asıllı baba ve Türk annenin ilk çocuğu olarak Ankara’da dünyaya gelen Oryantal Şehnaz, çocukluğunda müziğe duyduğu ilgiyle dans etmeye başlar. Maltepe İlkokulu’nda öğrenime başlayan Şehnaz, Atatürk Lisesi’ni bitirdikten sonra üniversitede konservatuar okumak ister, fakat bu hayalini gerçekleştiremez. Sanata olan bu ilgisini evde dinlediği müziklerle dans ederek gidermeye çalışan Şehnaz, oryantal sanatına ilk adımlarını atmaya başlar. Spor amaçlı yaptığı dans figürlerini zamanla geliştiren Oryantal Şehnaz, Türkiye’de ve yurtdışında yıllarca sahne alır. Şehnaz, dansa olan bu merakını şöyle anlatıyor: “Ailemizde sanatla ilgilenen kimse yoktu. Ben daha okul çağına gelmeden, sürekli oyun oynarmışım. Annem de şaşkınlıkla bu hareketliliğimi izlermiş. Ben beş yaşında olduğum sıralarda Ulus’ta Gençlik Parkı’nda gazinolar vardı. Aileler, evde yaptıkları dolma, börek gibi yiyeceklerini alıp çay içerek program izlerdi. Çay bahçesi olan bu yerde Zeki Müren, Erol Büyükburç gibi önemli sanatçılar sahne alırdı. Bir gün Özcan Tekgül gelmişti, ailemle beraber izlemeye gitmiştim. Henüz çocuğum tabii… Sahnede kilolu, uzun sarı saçlı, iri yapılı bu oryantal sanatçının ateş dansını izliyordum. Fakat öyle dikkatli bakıyorum ki senelerce aklımdan bu dansı çıkaramadım. Belki de Özcan Tekgül’ün yaptığı bu ateş dansı, oryantale yönelmeme vesile olmuştur, bilemiyorum. 3 SAHNEYE AYAK BASMAMLA DÜŞMEM BİR OLDU Lise çağlarımda zayıflamak için daha fazla dans etmeye başladım, çünkü dans benim için bir spordu. Dans ettikçe de yeni figürler buldum, profesyonel sanatçılar gibi dakikalarca dans edebiliyordum. 1975 senesinde bir tanıdığım vasıtasıyla misafir olarak Ankara’nın ünlü gece kulübü Playboy adlı mekanda ilk kez sahneye çıkabilme fırsatım oldu. İçimde müthiş bir heyecan vardı. İnanın, kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. İsmimi anons ettiklerinde, sahneye ayak basmamla düşmem bir oldu. Nasıl olduğunu anlayamadan sahnenin tozunu gerçek anlamda yutmuştum. Sahne cilalanmıştı. Ben tabii amatörüm, bunları bilemiyorum. Bir de ayağımda topuklu pabuçlar var, dengemi koruyamadım. İzleyiciler bana bakarak gülüyordu. O kadar üzgündüm ki… Yerden kalkarak gülüşmelerin bitmesini bekledim ve dansıma başladım. O gün düşerken ağlayarak sahneden inseydim bir daha asla yeniden o sahneye çıkamazdım. O günden sonra tam yirmi beş yıl sahnede kaldım.” 1975 yılında sahneye çıkmaya başlayan Şehnaz, oryantal, bale ve müzik konularında hocalarından aldığı destekle kendini geliştirir. Türkiye’nin önemli orkestra şeflerinden Cemil Başargan, bu dönemde Oryantal Şehnaz’a müzik eğitimleri verir. Şehnaz bu zamanlarını da şöyle anlatıyor: “Benim ilk müzik hocam Cemil Başargan’dı. Cemil Bey’in Ankara’daki otellerde çalan bir orkestrası vardı. Benim de müzik direktörlüğümü yaptı. Çok şanslıydım, kendisinden büyük bir destek alarak profesyonelliğe doğru ilerliyordum. Öyle güzel dönemlerde oryantal sanatçılığı yaptım ki, ailelerin gelip eğlendiği zamanlarda izlenirdim. Güzel bir eğlence anlayışı vardı, insanlar çocuklarını da alıp programlara gelirdi. İzleyiciler neredeyse her gün gelip giden insanlardı. Dolayısıyla göz aşinalığı oluyordu ve sahnede daha rahat dans edebiliyordum. Ankara Palas, Gar Gazinosu, Marmara Oteli gibi yerlerde ünlü sanatçılarla beraber sahne alıyordum. Protokolde siyasetçiler, eşleri, sanatçılar olurdu. Bizler de büyük bir disiplinle sahnede dans ederek beğeni almaya çalışıyorduk. Hakikaten devlet memuru gibi bir disiplin uygulanıyordu. Programımın olduğu mekana tanıdıklarım geldiğinde bile asla konuşamazdım, yasaktı. Ne sahnede ne de kuliste… Benim kazancımın yarısı kostüm, kuaför, kozmetik malzemelerine giderdi. Sponsor yoktu bu zamanlarda… Programım olduğu gün saatlerce koreografi çalışır, özenerek saçlarımı, makyajımı yapar, kıyafetlerimi hazır ederdim. Çünkü izleyiciler her gün gelen kişilerdi ve giydiğim bir kıyafeti tekrar giymem söz konusu olamazdı. Çalışma hayatım oldukça yoğun geçiyordu. Özellikle yılbaşı gibi özel günlerde gün içinde birçok programa giderdim. Bir yılbaşı gecesi tam kırk yerden program yapmam için teklifler gelmişti. O kadar yoğunum ki saçımı ve makyajımı ancak takside yapabiliyordum. Üzerimde oryantal kostümüm ve ellerimdeki zillerle Ankara’nın çeşitli yerlerine gitmiştim. O gece on programa çıkabilmiştim. Oryantal yaparken paralar takılırdı. Paranın göğsün kenarına, alına ya da bel kısmına takılmasının herhangi bir anlamı yoktur. Ancak oynadığım yerde genellikle izleyicilerimin hanımları para takarlardı. Bir izleyicim ben oynarken ısrarla takacağı parayı ağzıma koymaya çalışmıştı… Bu paraları koyacağımız bir cebimiz ya da çantamız yoktu. Korsemin içine fermuarlı bir cep yaptırdım. Böylece paraları da onun içine koyuyor, iş bitince orkestracı arkadaşlarla birlikte bu alaturayı, yani bahşişi bölüşüyorduk.” 5 DANS ETTİĞİMDE İZLEYİCİLER AĞLARDI Oryantal Şehnaz, sahneye çıktığında müziği hissederek dans edişini de şöyle anlatıyor: “1980’lerde ben sahne aldığımda CD diye bir şey yoktu, playback de yapılmazdı. Canlı orkestrayla sahneye çıkardık. Kendimi orkestranın çaldığı bu müziğin kollarına bırakarak, uyum içinde dans ederdim. Çoğu izleyicimin ağladığını görürdüm. Dans ettiğimde çok etkilendiklerini söylerlerdi. Bir de tabii oryantalin zil takma zorunluluğu vardı. Öyle gelişigüzel de zili çalamazdım. Doğru ritimleri yakalayabilmek için nota dersleri aldım. Özellikle yabancı sanatçılarla oryantal üzerine dersler aldım. Aynı zamanda ben de ders verdim. Kendimi çok geliştirmiştim, adeta bir marka haline geldim. Sahnede kıskanılan bir sanatçıydım. Güzel bir fiziğim ve iyi kariyerimle imrenilen bir oryantaldim. Yurtdışında; Belçika, Almanya, Fransa ve Hollanda’da yaşayan Türklere oryantal oynadım. 1978 yılında Avrupa'da bir dans okulu açmak istedim, fakat Türkiye'den uzaklaşamadım. Burada dans dersleri verdim. Bir kadın olarak, yaptığım oryantal sanatında sıkıntılı günlerim de oluyordu. Ayda bir yaşadığımız bu özel günlerde sahneye daha kontrollü çıkmam gerekiyordu. Bilirsiniz oryantal kostümü açık bir kıyafettir. Ten rengi çoraplarla daha dar kıyafetler giyerek oynamaya çalışırdım. Bir de bu durumlarda çok hareket edemediğimden, üzerinde taş işlemesi bol olan kostümü giyerdim. Yaptığım bir figürle, taşların da parıltısıyla daha dalgalı, hareketli görünürdüm… Türkiye’nin birçok şehrinde sahne aldım. Çoğu zaman bekarlar gecesinde oynardım. Üzerimde bir sürü göz oluyordu, fakat ben müziği hissederek sanatımı yapardım. Oryantal kostümleri kadınların bütün dişiliğini ortaya koyan bir giysidir. Toplumun birçok kesimi, bunu müstehcen olarak görüyor. Ben çok şanslıydım ki ailelerin olduğu nezih yerlerde sahne aldım, bana bu gözle bakılmadı.” 2 MAHKEMEDE TANIKLIK DA ETTİM Oryantal Şehnaz, sahne anılarını ve dans derslerini de şöyle anlatıyor: “Barış Harekâtını takip eden 1975 yılbaşı gecesi için kalabalık bir sanatçı kadrosuyla Kıbrıs’a gittik. Türkiye’den bazı bakanların da eşleriyle katıldığı büyük bir yeni yıl kutlaması yapılıyor. Sıra bana geldi, dansımı yaptım ve sonunda Dışişleri Bakanımız Turan Güneş Bey’in yanına gittim. Harekât sırasındaki gayretlerini gazetelerden izleyip çok beğendiğim için ‘Sizi öpmek istiyorum’ dedim, o da izin verdi ve yanağından öptüm. Bunu sadece gazeteci Yavuz Özkan görüntüledi ve Son Havadis gazetesinde çok büyük bir fotoğraf olarak yayınladı. Bu fotoğraftan dolayı Özkan, o yıl Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Altın Flaş’ ödülünü kazandı. Turan Güneş gazeteyi dava etti. Ben de mahkemeye ‘tanık’ sıfatıyla katıldım ve ifademi verdim. Meslek hayatımda, başbakanlıkları da dahil, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Turgut Özal’ın önünde dans ettim, hiçbir sorun yaşamadım. Onlar beni tanırlar, eşleriyle birlikte alkışlarlardı. İşlerime ya da randevularıma geç kalmamaya gayret ederdim. Fakat bir gün Ankara Gar Gazinosu’nda sahneye çıkacağım zaman, yaşanan aksiliklerden dolayı beş dakika gecikmiştim. Yetişmeye çalışırken nefes nefese kalmıştım, bu beş dakikalık gecikmeden dolayı programım iptal edildi ve o gece sahneye çıkamadım. Aynı şekilde Amerikalı bir gruba ders vereceğim gün sabah saat dokuz da görüşmek üzere randevulaştık. Bayağı kalabalık bir kitleydi. Ben yine beş dakika gecikmiştim. Saat tam dokuzu beş geçe kararlaştırdığımız yere varmıştım, fakat hiç kimse kalmamıştı. Gecikmemden dolayı dersi iptal etmiş, ileri bir tarihte yapılmasını istemişlerdi. 1 TRT’Yİ PROTESTO ETMİŞTİM “Bugün artık nostalji oldu, ama o günlerde her tür müzik ve eğlence programı yayınlayan TRT televizyonu, oryantali sadece yılbaşı gecelerinde ekrana çıkartıyordu. TRT’nin bu sahne gösterisine de gereken ilgiyi göstermesi için girişimler vardı ve bazı köşe yazarları da bunu dile getiriyordu. 1976 yılında biz de bir protesto planı yaptık. Ben evde kostümlerimi giydim ve bulvar üzerindeki TRT Genel Müdürlüğü binası önüne geldim. Çok kısa da olsa bir gösteri yaptık. TRT yönetimini ne kadar etkiledik bilmiyorum, ama çevreden geçenlerin ilgisini çekmiştik… Bu olaydan sonra beni eleştirenler, ‘Ne cesaretle bunu yaptın’ diyenler oldu. Ama protestom ilgi gördü. O yılın yılbaşı gecesi özel programına Nesrin Topkapı çıktı, oysa benim hakkımdı… Sahne yaşamımda unutamadığım bir anım da Kapadokya’dan… Yaz aylarındaki turizm sezonunda uzun süreli programlarım olurdu burada… Birisinde bir İspanyol grubuna gösteri yaptım. Dünyada dansıyla tanınan bu toplumdan insanlar, programın sonunda beni ayakta alkışlamışlardı. Çok duygulanmış ve ağlamıştım… HERKES ORYANTAL OYNAYABİLİR Oryantal, çoğu ev kadınının evde bile oynayabileceği bir danstır. Ders verdiğim bir dönem, dört kadın hekim, benden kendilerine oryantal dans dersi vermemi istedi. Eşleri akşamları dışarı çıkmasın diye evde eğlence ortamı yaratmak istiyorlardı. Bu sebeple ders verdiğim birçok kadın oldu. Kadınların, mutlaka çalışması gerektiğini düşünüyorum. Bu her şeyden de öte, kendini güvende hissetmektir. İnanın, ev boyamadan elektrik, tesisat işlerine kadar her şeyi yapabilmek isterdim. Çünkü bilmek güçtür ve biz kadınların en büyük mücadelesi de bu bilgiye ulaşabilmektir.” Oryantal Şehnaz, 2000’li yıllarda sahneyi bıraktı, yabancılara dans dersleri vermeye devam ediyor. Çocukluğunda tamamlayamadığı Kur’an kursuna yeniden başlayan Şehnaz, ayrıca aşçılık, resim, vitray gibi eğitimler almak istediğini de söyledi. basliksiz-2_1
Editör: TE Bilisim