Soneren: Biz kafasına koyduğu her şeyi yapabilen bir vakıfız

2010 yılında Ankara’da kurulan Otizm Vakfı, otizmli çocuklara ve gençlere umut oluyor. Otizmli çocuğu olan 42 ailenin bir araya gelerek büyük bir emek sonucu kurduğu vakıf, 0-3 yaş aralığından 37 yaşına kadar her otizmli bireye eğitim vererek onları hayata hazırlıyor. Otizm Vakfı Başkan Yardımcısı Cengizhan Soneren, “Türkiye’nin en geniş kapsamlı otizm vakfı” dediği vakfın çalışmalarını 24 Saat gazetesine anlattı
[caption id="attachment_158974" align="alignright" width="285"] Otizm Vakfı
Başkan Yardımcısı Cengizhan Soneren[/caption] SULTAN YAVUZ (ANKARA) - Ankara’da 2010 yılında kurulan ve yoğun bir çabanın ardından Türkiye’nin en geniş kapsamlı otizm vakıflarından biri hâline gelen Otizm Vakfı, onlarca otizmli bireyi hayata hazırlıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kendilerine tahsis edilen sekiz dönüm arazide, birbirine tüp geçitlerle bağlı olan üç villadan oluşan vakıf İncek’te hizmet veriyor. Kapalı ve açık spor salonlarından ısıtıcılı yüzme havuzuna, ahşap atölyesinden pasta atölyesine, berberden revire kadar otizmli bireylerin ihtiyaç duyacağı her şeyi bünyesinde barındıran vakıf, bu duruma kolay gelmemiş. Otizmli çocuğu olan 42 ailenin bir araya gelerek kurdukları vakfın başkan yardımcılığını üstlenen Cengizhan Soneren de 23 yaşında otizmli bir çocuğa sahip. Otizmin bir hastalık değil, farklı bir gelişim durumu olduğunu söyleyen Soneren, daha önce Ankara Otistik Bireyler Derneği’ni kurduklarını ancak daha ciddi çalışmalar yapabilmek için vakıf kurmaya karar verdiklerini anlatıyor. Soneren, kendilerini vakıf kurmaya iten nedenleri ve kuruluş hikâyesini şöyle anlatıyor: “2010 yılının Aralık ayında vakfı kurduğumuzda, her otizmli çocuk ebeveyni gibi biz de çocuğumuzun düzelip düzelmeyeceği, askere gidip gidemeyeceği, evlilik ve iş gibi durumları kaygısını yaşıyorduk. Özellikle de büyük bir özveriyle büyüttüğümüz çocukların, biz hayatta olmazsak ne yapacaklarını düşünerek endişe ediyorduk. Vakfımızı kurduktan sonra tanıtmak için çalışmalar yaptık. Tüm kurum ve kuruluşları gezdik, bunun neticesinde de Ankara Büyükşehir Belediyesi, bize ‘Siz hiç uğraşmayın, biz size İncek’te bulunan üç villamızı tahsis edelim’ dediler. Bunu kabul edip İncek’e geldiğimizde, şu an bulunduğumuz yerde hiç bir şey yoktu. Sadece etrafı tarlayla çevrili üç villa vardı ve çoğu kişi, ‘Buraya kimse gelmez’ diyordu. Ancak şehrin ortasında olsaydık bize böyle bir yer tahsis edilmezdi. Burası, araç trafiği, gürültü, patırtı, egzoz dumanının olmadığı doğal yapılandırılmış bir eğitim alanıydı. İlk başlarda hiç bir teçhizatımız yoktu ama A,B ve C ismini verdiğimiz bloklar için planlama yaptık. A bloku spor alanı yapalım dedik ve spor eğitim merkezi olarak başladık. Diğer iki bloku da özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi olarak belirledik çünkü biliyoruz ki, çocuklarımızın tedavisinde tek yöntem özel eğitim. C blokta da meslek ve iş edindirmeye yönelik atölyeler oluşturmak istedik.” “Önce herkes hayâl dedi” Soneren, ilk yıl tabela dışında bir şeye sahip olmayan bina için öngördüklerine herkesin “hayal” dediğini belirtiyor. Sonraki yıl ise vakıfın iç malzemesi için Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne gittiklerini ve dertlerini anlattıklarını söylüyor. Vakfın içini dolduracak ne malzeme ne de paraları olan grup, o sırada lağvedilen Ankara Spor Kulübü’nün malzemelerini alacak, masa, koltuk, sandalye ve spor aletlerine sahip olacaktır. Belediyeye bağlı birimler de, villaları birbirine bağlayacak olan yolu, vakfın güvenliğini, çocuk oyun parkını ve açık basketbol sahasını yapacaktır. Depolardan aldıkları malzemelerle aileler hep birlikte vakfı temizleyerek işe soyunsalar da, büyük bir alana sahip olan vakıfta hâlâ pek çok eskik bulunmaktadır. 2013 yılında yaz okulu için çalışma yapınca, aileler de ilgi göstermeye başlamışlar. “Parasızlık insana çare ürettiyor” diyen Soneren, bağış toplayamadıkları için insanların çöpünü toplamaya başladıklarını belirtiyor. Atık kâğıt ve plastik toplayarak sekiz bin lira elde edince, bununla da bir kaç eksiği gidermişler. Derken, vakıftan haberdar olan kimi sanatçılar konser düzenlemeye, kimi yazarlar da kitaplarının gelirini bağışlamaya başlamış. Soneren şunları söylüyor: “Yavaş yavaş paramız oldu ama hiç birimiz vakıf yöneticisi değildik, bunu araştırmaya başladık ve bağış toplama izni çıkardık. O yıl yardımlar gelmeye başladı ve biz eksi beş bin lirayla başladığımız işte, 2013 yılında Fiat bir servis minibüsü alacak duruma geldik. İç düzeni sağlamamız gerekiyordu, her yere uzak olduğumuz için yerinde çözmek zorundaydık. Reklam karşılığı bize bağışta bulunan bir kurum sayesinde kapalı ve ısıtmalı yüzme havuzumuzu da oluşturduk. A blokta yer alan havuzumuz, hem küçükler hem de büyükler için yapıldı. Açık basketbol sahamız ise hava koşulları nedeniyle yılda sadece iki ay hizmet verebiliyordu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği kapalı bir spor salonu yaparak, hem açık hem de kapalı salonlarımızın olmasına imkân tanımış oldu. Bunları yaparken de, binaları birbirine bağladık, böylece içine giren bir çocuk da hava koşullarından da etkilenmeden, güvenli bir şekilde tüm vakfı dolaşabilir. “Her türlü otistik çocuğa hak tanıyoruz” 2014 yılında B ve C bloklarda özel eğitimi kuran vakıf, Mayıs ayında da öğrenci almaya başlamış. Önce kendi çocuklarıyla başladıkları eğitimlerde, tüm dünyada kabul gören uygulamalı davranış yöntemini benimsemişler. Soneren, 3 ila 7 yaş arası katılan her iki otistik çocuktan birinin, bu eğitimin ardından akran eğitimine devam edecek hâle gelebildiklerini kaydediyor. Soneren, “Bize tüm gün, yarım gün ya da seans olarak gelenler var. Küçük yaşta gelen çocuklarımızın çoğunu normal okullara gönderebildik” diyor. Okul öncesi destek ve eğitim programını koyduklarını belirten Soneren, bazı çocukların okula gitmeden önce okuma yazmayı ve sayıları öğrendiklerini söylüyor. Soneren, vakfın otizmli çocuklara bakış açısına dair de şunları söylüyor: “Bizim diğer STK’lardan farkımız, biz her türlü otistik çocuğa hak tanıyoruz, çoğunda test uygulanır, potansiyel görürlerse eğitime alırlar, ki bu da kurumu başarılı göstermek içindir. Biz de test yaparız ama hepsini kabul ederiz. 70’den fazla çocuğumuz var, bu sayı hava koşullarına gibi nedenlere bağlı olarak değişebiliyor. Bütünleştirilmiş bir eğitim kurumuyuz ve bire bir eğitim veriyoruz. Personel sayımız 40. Amacımız kâr amacı gütmek değil ama ayakta kalabilmek için paraya ihtiyacımız var. Keşke daha fazla yardım alabilsek, ailelerden de para temin etmezdik ama onlardan aldığımız da, en düşük miktarda oluyor. Atölye çalışmaları Vakıf, 2016 yılında Ankara Kalkınma Ajansı desteğiyle bir ahşap atölyesi açmış. “Otizm ahşaba yeniden can veriyor” sloganıyla başlatılan proje sonunda, çocuklar hâlâ ahşap işlerini öğreniyor ve kendileri üretiyor. Soneren bir de berber salonu açtıklarını söyleyerek, bunun nedenini şöyle anlatıyor: “Otizmli bireylerin hayatta karşılaştıkları her şeyin eğitimle çözüldüğü bilinmelidir. Çocuklarımızın traş olmama gibi bir sorunları var çünkü makastan, traş makinesinden, fön makinesinin sesinden ajite oluyorlar. Tanıdığım 10 aileden dokuzu bu sorunu yaşıyor. O nedenle berber salonunda hem traş ediyor hem de onlara kişisel bakımlarını nasıl yapacaklarını profesyonel bir berber ile öğretiyoruz. Sıhhıye’deki hastane kapanınca, oradaki tıbbi malzemeleri de belediye bize verdi ve gerçek bir revir oluşturduk. Çocuk hastaneye gittiğinde neyle karşılaşacağını biliyor, tıp fakültesi öğrencileri de gönüllü olarak bize yardımcı oldular. Pasta atölyemizde ise çocuklar hamur yoğurmayı, pişirmeyi, kirlettiklerini yıkamayı öğreniyor. Ütü yapmak, makineleri çalıştırmak, aklınıza ne gelirse her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmeye çalıştık. Bunların yanı sıra, çocuklarımızı bowling, buz pateni, binicilik, teraryum çalışması, kır gezileri gibi pek çok sosyal aktiviteye de dâhil ediyoruz. Bir insanın neye ihtiyacı varsa hepsini öğrettiğimiz için, sloganımız da ‘Otizm Vakfı hayata hazırlar.” Duyu bütünleme odamız, interaktif oyun odamız, yapay duvar, masa tenisi, x box oyun konsolu, olimpik trombolin, müzik ve sanat odası, boyama ve ebru da diğer aktivitelerimiz içinde yer alıyor.” “Otizmli bireyler için yaşam ve bakım merkezi kurmak istiyoruz” Türkiye’de kendilerini örnek alarak pek çok otizm vakfının kurulduğuna işaret eden Soneren, devletin bir otizm planı yaptığını ama planın henüz onaylanmadığını ifade ediyor. Cengizhan Soneren nihai hedeflerini de şöyle anlatıyor: “Aslında devletin düşünmesi gerekir ama bu mümkün görünmediği için anne ve babalar olarak evlatlarımızı düşünmek zorundayız. Keşke kuruluşlar sahip çıksa ve yurt dışındaki gibi güzel örnekler yapılsa... Biz, bizden sonra çocuklarımızın iyi bir şekilde yaşayabilmesi için bir yaşam ve bakım merkezi kurmak istiyoruz. Devlet destekli olmasını ve bizden sonra da devam etmesini arzuluyoruz. Bununla ilgili projelerimiz üstünde çalışıyoruz. Bize sadece vakfa yakın bir arsa temin edilirse, tıpkı vakfımız gibi onu da kendimiz geliştirebiliriz. Güzel bir otel konseptiyle 24 saat yaşam merkezi oluşturabiliriz. Biz kafasına koyduğu her şeyi yapabilen bir vakıfız.”
Editör: TE Bilisim