Klinik Psikolog Elif Suna Özbay, pandeminin kadınları, erkekleri ve çocukları nasıl etkilediğini, pandeminin sona ermesinin ardından psikolojik etkilerinin ne kadar kalıcı olacağını, hangi rahatsızlıkların bu dönemde arttığını ve daha güçlü bir psikoloji için neler yapılması gerektiğini 24 Saat gazetesine anlattı. Özellikle anksiyete bozuklukları konusunda uzman olan Özbay, bu süreçte anksiyetede artış gözlendiğini ve bu rahatsızlıktan muzdarip olanların da durumlarının ağırlaştığını kaydetti
SULTAN YAVUZ/ANKARA- Klinik Psikolog Elif Suna Özbay, pandemiyle birlikte ortaya çıkan ya da artan psikolojik rahatsızlıklar ile daha güçlü bir psikoloji için neler yapılması gerektiğini 24 Saat gazetesine anlattı. 1994 doğumlu olan Özbay, Bilkent Üniveristesi Psikoloji bölümünü bitirdekten sonra, İngiltere Kuzey Galler’de klinik ve sağlık psikolojisi alanında yüksek lisansını tamamladı. Daha sonra Oxford Üniversitesi’nde mindfulness eğitimi alan Özbay, anksiyete bozukluklarında uzmanlaşarak, bilişsel davranışçı terapi ve mindfulness uygulamalarıyla şu an çocuk, yetişkin ve aile terapisti olarak görev yapıyor. -Pandemi, insanların psikolojisini nasıl etkiledi? Danışanlarınızda en çok gözlemlediğiniz rahatsızlıklar neler oldu? Elif Suna Özbay: Londra’daki Kings College bir kaygı düzeyi araştırması yapmış. Buna göre, pandemide hissedilen kaygı seviyesinin şimdiye kadar görülen en yüksek düzeyde olduğu belirlenmiş. Aslında bu kaygı normal çünkü olağan dışı bir yıl geçirdik ve olması gereken bir durum. Ancak kaygılı olmakla kaygı bozukluğuna sahip olmak farklı… Kaygı bir anksiyete bozukluğunun başlangıcı olabilir, olmaya da bilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, her 13 kişiden birinde kaygı bozukluğu var ve kadınlarda, erkeklere nazaran iki kat fazla. Kaygı, aslında gün içinde hissedilen bir duygu ve hayatımıza müdahale etmediği sürece normal bir durum. Sadece Covid 19 ile ilgili değil, kar yağarsa ayağının kaymasından da endişe edilebilir. Fakat kaygı bozukluğunda zihinsel ve fiziksel belirtiler vardır ve bunlar günlük hayatımıza etki ettiğinde yardım almalıyız. Fiziksel olarak; baş dönmesi, terleme, panik ataklar, kalp atışı hızlanması, hızlı nefes alıp verme, mide ağrısı ve bulantısı, yorgun hissetmek, uyku bozukluğu, dürtü değişiklikleri olabilir. Zihinsel belirtilerse, gergin ya da sinirli hissetmek, depresyon, tehlikede olma duygusu, en kötüyü yaşamaktan korkmak, hep başkasına ihtiyaç duymak ve bağımlı olmak gibi durumlar. Bunların, Covid 19 sürecinde artması normal ama hayatımızı etkiliyorsa destek almamız gerekiyor. -Peki, hali hazırda teşhisi olan insanlara etkisi ne oldu? Özbay: Uzman görüşüne ve danışanlarıma bakınca, bazı anksiyete bozuklukları Covid 19 döneminde arttı ve olumsuz etkiledi. Mesela obsesif kompulsif bozukluğun bir türü olan temizlik takıntıları gibi OKB türü, Covid 19 döneminde arttı ve olumsuz tetikledi. Takıntı sonucu belli davranışların yapıldığı bu rahatsızlıkta, örneğin rutin olarak el yıkama durumu, pandemiyle arttı. Dizginlenemez bir hâle geldi. Yaygın anksiyete bozukluğunda da artma var. İnsanlar zaten kaygı eğilimindeyken, üstüne ölümcül bir hastalık da gelince, durum kötüleşti. Salgın sona erdiğinde de daha yaygın görüleceği düşünülüyor. Önümüzdeki yıllarda artış öngörüyoruz yani… Ama ben pandeminin küçük de olsa olumlu sonuçları da olduğunu düşünüyorum. -Ne gibi? Özbay: Mesela bazı iş yerleri çalışanlarını evlerine yolladı, işini evden de yapabilecek olanlar gidebildi ve böylece hem insanlar bu süreçte kendilerini evde sakinleştirebildi hem de daha güvenli hissetti. Bu da zihinsel sağlıklarına katkı yaptı. Öte yandan, insanlar hayatın hızını kesip, aileleriyle vakit geçirdi ve belki trafikte geçirdikleri zamanı kazandılar ve bu fazladan iki saatte hobilerini yaptılar. Burada önemli olan, bunları yapmanın olumlu geldiğini fark etmek. Kendine vakit ayırdığında mutlu hissettiğini gördü. Bu yüzden her şey normale dönünce yine kendilerine vakit ayırırlarsa daha mutlu olacaklarını gördüler. İş sahipleri de, çalışanlarının evden de verimli olabileceğini gördü ve maddi açıdan daha kârlı olacaklarını fark ettiler. Yani pandemiden sonra da, çoğu şey online olmaya devam edecek belki de… -Danışanlarınız açısından bakınca, istatiksel olarak hangi grup daha fazla etkilendi? Özbay: En olumsuz yönde etkilenen çocuklar oldu, çünkü sosyallik hepimizin ihtiyacı ama yetişkinler kendilerini yönetebildi, çocuklarsa bunu yapamadı. Onlar online’a mahkûm oldu ve arkadaş edinemedi ya da iletişimlerini yeterli tutamadı belki. Evde inteneti, bilgisayarı olmayan çocuklar için özellikle… Sosyal açıdan çocuklar yetersizdi ama kadınlar ve erkekler eşitti. Kadınların anksiyete yatkınlığı fazla ama pandemide iki grup da eşit etkilendi. -Pandemi geçtiğinde, psikoljimizden ne götürmüş olacak? Neler öngörüyorsunuz? Özbay: Benim görüşüm, bu süreçte insanlar sosyalleşemedi ve en büyük sıkıntı da bu… Belki aileleri de başka şehirlerde olanlar için özellikle. Şu anda, herkes pandemiden önce ve pandemide aile ya da arkadaşlarıyla ne kadar görüştüklerini karşılaştırsın. İşsizlik, ekonomik sıkıntılar tüm dünyayı etkileyecek ve akıl sağlığımızı da olumsuz etkileyecek. Uzun vadede halledileceğini düşünsem de, kendimize şunu sormalıyız; pandemi bana ne yaptı? Önceden insanlara karşı nasıldım, şimdi daha mı sinirliyim? Sevdiğim aktivitelere ilgim azaldı mı? Uyku düzenim değişti mi? Gelecekten endişem arttı mı? Gibi… Kendimizi tanıyıp, endişelerimizi anlarsak stresimizi yönetebiliriz, hayatımızın kontrolünü alabiliriz. -Okuyucularımıza neler tavsiye edersiniz? Özbay: Önerim, farkındalık egzersizleri yapabiliriz. Zihnimizi boşlatıp, tek bir şeye odaklanmak yani… Gün boyunca kafamızda bir sürü tilki dönüyor; iş, aile, yemekte ne yiyeceğim gibi ama aslında tek bir şeye odaklanırsak daha rahat hissederiz. Şu an yemekteysem, sadece ona odaklanmalı ve zevkini çıkarmalıyım. Bir yandan da iş düşünüyorsam, modum olumsuz etkilenir. Farkındalık egzersizinde ana dikkat etmeliyiz. Nefes egzersizleri yapabiliriz, 10’a kadar sayıp nefes alıp, aynı şekilde nefesimizi verebiliriz. Nefesi nasıl aldığımızı, soluk borumuzdan geçişini ve çıkışını hissederek sakinleşebiliriz. Pandemi bize aile ve arkadaşlarla iletişimin olumlu olduğunu gösterdi ve online görüşmelerde kelime oyunu, hırsız-polis gibi oyunlar da oynayabiliriz. Uzun süredir görmediğimiz arkadaşlarımıza mesaj yazabiliriz. Bunlar modumuzu fark ettiğimizden daha fazla etkiliyor. -Gelecekte, olası ölümcül visrülerin artacağı da söyleniyor. Bir taraftan da bu süreçte hazırlıklı olmayı öğrendik diyebilir miyiz? Özbay: Kesinlikle… Gelecekteki olağandışı durumlara hazırlandık. Başlangıcında hepimiz çok endileşeliydik ama her şeye rağmen bu düzey düştü, bunu görmek de bizi olumlu etkiledi. -Pandeminin bir yandan da dünyadaki insanlar arasında empatiyi artırdığını söyleyebilir miyiz? Sonuçta hepimiz aynı gemide olduğumuzu anladık aslında… Özbay: Çok haklısınız, empati kurma yeteneğimiz arttı. ABD’de Silikon Vadisi’ndeki trilyoner bir yatırımcı ile şu anki dertlerimiz aynı, o da ailesinin hasta olmasından ya da ekonomik anlamda kaygı duyuyor. Hollywood yıldızları da evlerinden çıkmıyor, dizi izliyor ya da yoga yapıyor. Temel ihtiyaçları karşılayabilmek dışında aslında para o kadar da önemli değilmiş, zengin de fakir de aynı dertte. Dünya genelinde bir empati kurmayı artırdı ve gerçek derdimizin sağlık olduğunu hatırlayarak, küçük dertlerimizi unututuk. -Bu süreçte tüketim alışkanlıklaırmız da değişti. Sizce bu değişim kalıcı olabilir mi? Özbay: Bunun iki yönü var; kıyafete ya da ihtiyacımız olmayan materyallere yatırım yapmayı azalttık, evden çıkmadığımız için gerek duymadık ama stokçuluğa başladık. Gıdaya ulaşamama korkusu ya da hafta sonu markete gidemem diye stokçuluk yaptık ama sonra bu korkunun yersiz olduğunu gördük. Ekmek, makarna bitmedi, herkes bu konuda sakinleşti. Bir de 10. ayakkabıyı almak mutluluğumuza katkı değilmiş, onu yerine aile ile yapılan yemekler mutluluğumuzu daha çok etkiledi. Araştırmaya göre deneyimler bizi her zaman daha mutlu eder. Mesela yeni bir telefon aldığımda maksimum iki güm mutlu olabilirim ama sonra alışırım. Fakat bu parayı bir deneyime, mesela tatile, hobiye, tiyatroya harcadığımda daha mutlu olurum. Pandemide bunu fark etmiş olabiliriz.