Ankara Kalesi’nde yer alan Koyunpazarı Sokak’taki esnaf Hasan Biliroğlu ve Menderes Özkan, yıllardır ticaret ve zanaat ile uğraşarak Kale’nin tanınan simaları olmayı başarmışlar. Takı tasarımcısı olan Biliroğlu ve manifaturacı Özkan, özellikle pandemi nedeniyle sıkıntılı bir süreç yaşayan Kale esnafından ikisi… Kale’nin yıllar içinde eski önemini kaybettiğini düşünen esnaf, pandemi öncesi yapılan etkinliklerin biraz da olsa sokağa hareketlilik kattığını belirtiyorlar. Biliroğlu ve Özkan 24 Saat gazetesine konuşuyor
SULTAN YAVUZ/ANKARA Ankara’nın Kale bölgesinde yer alan Koyunpazarı sokaktayız… Eski tarihlerde köylü pazarı olan, oldukça kalabalık ve ticari açıdan bereketli olan sokak, 2000’li yılların ardından gelen sosyal ve ticari değişimden nasibini almış. Bir zamanlar evine ekmek götürmekte hiç de zorlanmayan esnaf, özellikle pandemiyle beraber sıkıntılı bir ekonomik süreci yaşıyor. Naga El Sanatları dükkânının sahibi Hasan Biliroğlu da bu esnaftan biri… Yoga ile ilgilenelerin tanıdığı bir mekân olan Naga, el yapımı tasarım takıların yanı sıra, Uzak Doğu’dan gelen objeleri de alıcısıyla buluşturuyor. Dükkândan içeri girildiğinde Buda heykelleri, Hint mitolojisine ait objeler ve renkli takılarla cümbüş oluşturan mekân, özellikle bu sıralar pandemi nedeniyle çok da ziyaret edilemiyor. Aslen Trabzonlu olan dükkân sahibi Hasan Biliroğlu, doğma büyüme Ankaralı olduğunu, ilkokulu da Kale’de okuduğunu ve kısa süreli ayrılıklar olsa da, yıllardır takı tasarımı işinde olduğunu belirtiyor. Sokakta bir kaç dükkân değiştiren Biliroğlu, on yıldır aynı dükkânda olduğunu söylüyor. [caption id="attachment_199984" align="alignright" width="317"] Hasan Biliroğlu[/caption] Biliroğlu, Kale’nin mevcut durumuna ilişkin şunları anlatıyor: “Benim çocukluğumun geçtiği yerdir Kale ve çocukluğumda daha güzeldi… Ne yazık ki, bize yıllardır Kale’nin daha güzel olacağı, esnaf açısından yüzün daha fazla güleceğini söyleniyor ama bana kalırsa gün geçtikçe bozuluyor. 1980 ve 1990 yıllarında gelen turist çoktu ve Kale şimdi kendi kaderine terk edilmiş gibi. Pandemiden önce de böyleydi ama pandemi biraz daha zorlamaya başladı esnafı. Antalya Kale’si gibi şehirle özdeşleşmiş yerler var ama Ankara’da 60 sene oturup hâlâ Kale’ye çıkmamış kişiler mevcut. En azından hafta sonları insanlar gezmeye geldiklerinde bir hareketlilik oluyordu ve bize de uğruyorlardı.” Biliroğlu, yerel yönetime gelen yetkililerin de Kale civarına çok özen gösterdiklerini düşünmediğini ifade ederek, sadece dış cephe yenilenmesinin esnafa bir katkı sunmadığı görüşünde. Kale’nin atıl bir nokta olarak görüldüğünü belirten Biliroğlu, “Ne yapılması gerektiğini bilmiyorum ama Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni ziyaret eden turistler de buraya gelmiyor. Pandemi öncesi on otobüs turist geliyordu ama bize uğramıyorlar. Ben bunun nedenini de tur şirketlerine bağlıyorum, turist ancak turdan bağımsız olarak gelebiliyor. Kapadokya ya da Kapalı Çarşı’ya götürülen turist buraya getirilmiyor ve kalenin en fazla iç kısmı gösterilen turisti çarşı esnafı görmez” diyor. Biliroğlu, yurt dışından ithal ettikleri ürünleri belli bir kesimin aldığını dile getirerek, piyasada ağırlıklı olarak ucuz, Çin malı takıların satıldığını, kendisinin ise pirinç ve doğal taşlar kullanarak takı tasarladığını vurguluyor. [caption id="attachment_199988" align="alignright" width="362"] Menderes Özkan[/caption] Özkan, “Eskiden altı kişi zor yetişirdik dükkâna, şimdi tek başıma çalışıyorum” Koyunpazarı Sokak’ın bir diğer esnafı manifaturacı Menderes Özkan’ın ise işiyle duygusal bir bağı var. 1985 yılında 12 yaşındayken çalışmaya başladığı dükkânda usta çırak ilişkisiyle yetişen Özkan, “Yalçın Köse” olan ustasının adını dükkânla yaşatmaya devam ediyor. Özkan, “Ustam bu dükkânı babasından devralmış ve kendisi vefat etmeden önce de ben devraldım” diyor. İşe ilk başladığı 1980’li yıllarda sabah 08.00’de geldikleri dükkânda altı kişi çalıştıkları hâlde işe zor yetiştiklerini kaydeden Özkan, şu anda tek başına çalıştığını ve dükkânı ayakta “ancak” tutabildiğini ifade ediyor. Özkan şöyle konuşuyor: “Eskiden ağırlıklı müşteri köylülerdi ve harmandan harmana ödeme yaparlardı, o yüzden veresiye olurdu. Harmanı kaldırdıktan sonra, bir yıl sonunda ödeme yaptıklarından, vade farkıyla ücret alınırdı. 2000 yılına kadar satışlar fena değildi ama sonra çok düştü. Hem AVM’lerin etkisi hem piyasadaki ucuz giyim hem de vergi ödemeyen ve seyyar satıcı olarak köylüye mal götüren kişiler işimizi sekteye uğrayıyor.” Müşterinin elbiselik, yorgan yüzü ya da nevresim amaçlı kumaş aldığını kaydeden Özkan, tekstil ürünlerini Denizli, İstanbul ve Bursa’daki fabrikalardan temin ettiğini ve insanların kışın pazen kumaşlar alıp, ceket ve yelek diktirirken, yazın ise daha çok ince tülbentleri mayo üstüne giymek için aldıklarını belirtiyor. Eskiden turistlerin de üzerinde Ankara sembolü olan masa örtülerini tercih ettiklerini söyleyen Özkan, şimdi tursit uğramadığını da sözlerine ekliyor. Özellikle 1990’lı yıllara kadar “İğne atsan yere düşmezdi” tanımını yapan Özkan, belediyenin yaptığı dış cephe yenilemelerinin işlerine fayda sağlamadığını ve yaz aylarında yapılan kültür sanat etkinliklerinin Kale’yi hareketlendirerek, kendilerine de müşteri sağladığını belirtiyor. “Pandemi yüzünden artık kimse buraya gelemiyor” diyen Özkan, “Yapacak bir şey yok, inşallah iyiye gider. Elimizden geldiğince ayakta durmaya çalışıyoruz” sözleriyle konuşmasını bitiriyor.
Editör: TE Bilisim