"Partili Cumhurbaşkanı" hayalleri kurulurken, bu hayalin taşlarını döşemekle görevli Parti Başkanı ve Başbakan, partisiz kaldı. İyi mi?

Başbakan Davutoğlu’na yönelik parti içi darbeden söz ediyorum.

AKP Merkez Yönetim Kurulu Genel Başkan Davutoğlu’nun atama yetkisini elinden almış.

"Atama yetkisi" derken, bizim şu tuhaf parti içi demokrasimizle ilgili bir durum.

Aynı parti içi demokrasi, biraz değişik şekliyle AKP’de uygulanıyor.

Misal; kimin aday olacağına ve kazanacağına; ya da boşalan başkanlıklara kimlerin atanacağına tek başına genel başkan karar veriyordu.

MKYK’nın aldığı son karara göre ise, bundan böyle bu tür kararları Partinin en yüksek organı olan MKYK alacak.

Partinin en üst karar organı, tayinli genel başkanın parti başkanlarını tayin etme yetkisini 3’e karşı 48 oyla kaldırmış.

51 kişilik kuruldan Genel Başkan Davutoğlu’na sadece üç oy çıkmış.

Bir oy kendisine ait olduğuna göre, demek ki partinin üst yönetiminde kendisine bağlı sadece iki kişi var.

Diğerlerinin hepsi talimatı başka yerden alıyorlar.

Anlaşılan o ki, Davutoğlu’nun yerine atama yapılacak.

Bunun kim olacağı ise sır değil: Binali Yıldırım.

Uzun zamandan beri AKP kulislerinde bu isim konuşuluyor.

Yani,  Davutoğlu’nun bileti kesilmiş durumda.

Bu son oylama onu gösteriyor.

Bu durumda Davutoğlu’na istifa etmekten başka çare kalmıyor ama, pek umursayacağını sanmam.

Son ana kadar koltuğunu ne pahasına olursa olsun korumaya çalışacağından eminiz.

Fıkrada olduğu gibi:

 Atlarına iyi bakılmadığına sinirlenen padişah, cellatlarına "bu seyislerinin kellesini alın" talimatı  vermiş.

Cellatlar seyisleri önlerine katıp götürürlerken, içlerinden biri, "Padişahım, beni bağışlarsanız sizin atınıza bir yıl içinde uçmayı öğretirim" demiş.

 Buna aklı yatan Padişah, "bir yıl sonra görüşürüz" diyerek seyisi diğerlerinden ayırmış.

Ölüme giden seyislerden biri uyanık arkadaşına dönerek;

"Ulan sahtekâr hiç at uçar mı?" diye söylenmiş.

Arkadaşı pişkin pişkin şu cevabı vermiş:

"Bir yıl çok uzun bir süre. Bu süre içerisinde bakarsın padişah ölür, bakarsın at ölür, bakarsın ben ölmüşüm."

Ya da; "Bakarsın padişah sözünü unutur, bakarsın at uçar; kim bilir" demiş.

Demiş demesine de, at uçmayacağına göre, bakalım kaç vakitte kim uçacak?