"Kullan at" ekonomisinin en önemli buluşlarından biridir peçete.

Eski devirlerde, adına "peşkir" denilen havlular kullanılırdı.

Sonraları yerlerini peçetelere bıraktılar.

Meselâ,  Padişah saraylarında ibrikçilerle peşkirciler bulunurdu.

Su dökenlere "ibrikçi", havlu tutanlara "peşkirci" denirdi.

Aralarında, lâkaplarıyla meşhur olanları da vardı.

İbrikçinin birisi saçlarına limon sürerek sertleştirdiğinden arkadaşları ona "kemikli" lâkabını takmışlardı.

Sarayda ibrikçi ve peşkirci mi ararsın, sürüyle.

Aralarında cariyeler de vardı.

Soysuz, en iyi peşkircilerdendi. Soyu sopu bilinmediği için için arkadaşları ona  böyle hitap ederlerdi.

Cinali, konuşma özürlüydü ama, içlerinde en zeki olanı. Ona da pratik zekâsından dolayı "cinali" dediler.

Bir de "kız mekir" vardı ki, kırıtarak yürüdüğünden arkadaşları ona hem kız dediler, hem de hile yapan, oyun kuran anlamında "mekir" adını taktılar.

Sonraları peşkir yerine peçete ikame edildi.

Yumuşak kâğıttan yapılan peçeteler.

Kimi gül motifli, kimi çiçek desenli.

Aralarında mesir kokulu olanlar da vardı.

Sofraya konulanlar kirli ağızları silmek içindi.

 Diğerleri, salya sümük temizlemek,

Bazıları ise ağlayanların göz yaşını silmek…

Hepsinin sonu çöp sepeti...

Eşyalarla insanlar arasında da benzerlikler vardır.

 Misal; kendini başkalarına kullandıran peçete karakterli insanlar.

Her türlü aşağılanmaya rıza gösterenler…

Tabiatlarında anlaşılmaz bir yumuşaklık vardır.

Kullanılır, buruşturulur,

Sonra da tarihin çöp sepetine atılırlar.

Onlar, isimsiz, motifsiz peçetelerdir.

"Kullan at" siyasetinin atıkları...

Sonları hep hüsran...