Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürütülen Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında “Twitter, Facebook’un Temsilci Ataması Ne Anlama Geliyor?” başlıklı online söyleşi düzenlendi

NAZ AKMAN/ANKARA - Gazeteci Duygu Güvenç moderatörlüğünde yapılan “Twitter, Facebook’un Temsilci Ataması Ne Anlama Geliyor?” söyleşisinde Prof. Dr. Yaman Akdeniz, sosyal medya platformlarının temsilci atamaları, erişim engelleri, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Kanunu’nun yıllara göre değişen, yeniden düzenlenen maddeleri ile son olarak kamuoyunda sosyal medya yasası olarak bilinen aynı kanunun yürürlüğe giren yeni maddeleri tartışıldı. Prof. Dr. Yaman Akdeniz kimdir? [caption id="attachment_210832" align="alignright" width="395"] Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı[/caption] Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı’nın açılış konuşmasının ardından konuklar hakkında bilgi veren Güvenç, “Prof. Dr. Yaman Akdeniz 2009 yılında Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezine katılana kadar uzun bir süre (2001-2009) Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Siber Hukuk Araştırma Ünitesi’nin koordinatörlüğünü yapmış ve Siber Hukuk Yüksek Lisans programını yürüttü. Yaman Hoca tüm halkımızın siber hakları için mücadele eden bir isim. Aynı zamanda CyberRights.Org adlı kâr amacı gütmeyen sivil toplum örgütünün kurucusu ve 1997’den beri başkanlık görevini de yürüten Akdeniz, 2011’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı için hazırladığı İnternet’te İfade Özgürlüğü Raporu’nu yayımladı. Kerem Altıparmak ile birlikte 2008 yılında Türkçe-İngilizce hazırladığı ‘İnternete Girilmesi Yasaktır-Türkiye’de İnternet İçerik Düzenlemesi ve Sansüre İlişkin Eleştirel Bir Değerlendirme’ isimli kitabı yayımlanan Akdeniz, Twitter ve Youtube gibi yaygın internet hizmetlerine erişim engellerinin kaldırılması için Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurarak bu engellerin kaldırılması kararlarının alınmasını sağladı. Ekim ayında yürürlüğe giren sosyal medya yasası Meclis’ten geçti. Bu yasa sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilci bulundurasını ön görüyordu. İlk etapta her birimiz farklı fikirlerle ortaya çıktık, Yaman Hoca da bu kurumların temsilci atamaması gerektiğini savunuyordu. Zamanla tüm kurumlar temsilci atadı. Bu noktadan sonra sürecin nasıl işleyeceğini ise henüz bilmiyoruz, Yaman Akdeniz bu atamaların ne anlama geldiğine ilişkin görüşlerini paylaşacak” dedi. Akdeniz, “Ağır bir sansürle karşı karşıyayız” Türkiye’nin internet ve sansür karnesi ile bu anlamdaki uygulamalarının geçmişinin 2007 yılına dayandığını ifade eden Akdeniz, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Kanunu’nun ana amacının çocukları zararlı içeriklerden korumak olduğunu vurgulayarak, günümüze değin bu kanun kapsamında yapılan değişiklikler hakkında bilgi verdi. Akdeniz, “2007’de 5651 sayılı kanun Meclisten geçerken ana amacı tamamen çocukları zararlı içerikten korumak ve bazı katalog suçlar çerçevesinde kısıtlı alanda erişim engeli yapılmasıydı. Ancak hemen arkasından defalarca Youtube’n erişime engellenmesi hatta süreç AİHM’e taşındı. 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması kapsamında da 2014 yılında bir değişiklik yapılarak kişilik haklarının ihlali ve özel hayatın gizliliği ihlali gerekçesiyle erişim engelleme yaptırımının 5651 sayılı kanun kapsamında genişletilmesi ve bu yaptırımların özellikle siyasetçilerin kişilik hakları ihlali gerekçesiyle çok sayıda erişim engeli kararı alındı. 2015 yılında ise 5651 saylı kanunda değişiklik yapılarak milli güvenlik kamu düzeninin ve yaşam hakkının korunması gerekesiyle erişim engeli kararının sulh ceza hakimliklerine verilmesi ile binlerce internet sitesi erişime engellendi, Wikipedia bu madde kapsamında erişime engellenmişti. Bu alanda 2018 ve 2019 yılı için çok detaylı rapor hazırladık, 2020 yılını bitirmek üzereyiz. Raporu bitirmeden şunu söyleyebilirim, 450 binden fazla web sitesi alan adı olarak Türkiye’de erişime engellendi. 140 bin kadar URL yani haber içeriği sosyal medya hesabı ve sosyal medya içeriği de engellendi. Ağır bir sansürle karşı karşıyayız” diye konuştu. “Bant daraltma uygulaması hiçbir platforma uygulanmamış oldu” Salgın döneminde yürürlüğe giren sosyal medya yasasında yapılan değişiklere değinen Akdeniz, sosyal medya platformlarının temsilci atamalarına ilişkin süreç hakkında “Pandemi devam ederken Mecliste çok kısa bir sürede yani 10 günde yeni bir düzenleme yürürlüğe girdi. Yasada iki önemli değişiklik yapıldı; bunlardan biri sulh ceza hakimliklerine verilen erişim engeli yetkisinin yanı sıra ayrıca içeriklerin yayından kaldırılması yetkisi de verildi. İçeriğin web sitesinden tamamen kaldırılması yaptırımı da eklenmiş oldu. Bu yargılama yapılmadan koruma tedbiri altında çok ağır bir yaptırım. Diğer taraftan da Türkiye sosyal medya platformlarına Ekim ayının başına kadar yasal temsilci atamalarını istedi, eğer atamalar yapılmazsa bu anlamda uygulanacak cezalar belirtildi. Bu kapsamda öncelikle Wecontact ve Youtube temsilci atayacağını açıkladı ve ardından Facebook, Instagram, Linkedin, Tik Tok yasal temsilci bulunduracaklarını açıkladılar. Sadece Twitter ve Pinterest sessiz kaldı, onlara da reklam yasağı cezası verildi. Nisan ayı içinde Twitter ve Pinterest de yasal temsilci atayacaklarını belirttiler. En ağır yaptırım olan bant daraltma uygulaması hiçbir platforma uygulanmamış oldu” dedi. Twitter’ın siyasilerin içeriklerini kısıtlaması Twitter’ın dünyada ve Türkiye’de siyasilerin içeriklerini kısıtlamasına değinen Akdeniz, “Siyasilerin içeriklerinin engellenmesi veya kısıtlanması Twitter’ın daha önce Türkiye’de yapmadığı bir uygulama. Siyasetçilerin tweetlerine müdahale etmeye başlanması 2019’a kadar başka ülkelerde de benzer uygulamalarla gündeme gelmişti. İçişleri Bakanı Süleyman Soyunun iki tweeti nefret söylemi olarak değerlendirilip görünmez kılınırken MHP lideri Devlet Bahçeli’nin tweeti tamamen silindi. Twitter burada bir tehdit değerlendirmesi yaparak, kendi iç politikalarına aykırı bir davranış olduğu yönünde karar verdi” sözlerine yer verdi. “Yasal temsilciliklerin Türkiye’de gerçek anlamda faaliyet yürüteceklerini sanmıyorum” Yasal temsilci atamalarının ardından Türkiye’nin taleplerinin ne doğrultuda olacağına ilişkin herhangi bir öngörüde bulunamadıklarını ifade eden Akdeniz, sosyal medya platformlarının temsilci atamaları ile sermaye değerlerine ilişkin bilgi verdi. Akdeniz, “Türkiye’ye ilk temsilciyi Rus şirketi Wecontact atadı ancak diğerleri tüzel kişilik kuracaklarını açıkladılar bu yöndeki ilk şirketi de Google kurdu. Google yeni bir tüzel kişilik oluşturdu ve yeni şirketine müdür olarak Amerika’daki Google şirketini atandı. Türkiye’deki Google şirketinin müdürü Amerika’daki Google LLC şirketi. Maalesef gazeteci olarak veya başka biri olarak bunlara ulaşamayacağız. Google yeni şirketin sermaye değerini 150 bin lira olarak belirlemiş, yani Türkiye’deki sorumluluğu 150 bin lira ile sınırlı. 5651 sayılı yasa ve ilgili yönetmelik tüzel kişilik oluşturulmasına izin verdiği için yakın tarihte benzer tüzel kişiliği Tik Tok kurdu, sermaye değerini 100 bin olarak belirlediler. Bunlara da ulaşılacağını sanmıyorum. Son olarak Twitter benzer bir şirket kurdu ve T.İ Redfin şirketini müdür olarak atadılar. Twitter’ın belirlediği sermaye değeri ise 10 bin lira. Özellikle Facebook’un bunlara benzer tüzel kişiliği oluşturması bekleniyor, sistem bu şekilde ilerleyecek gibi. Bunları içi boş paravan şirketlere benzetiyorum, yasal temsilciliklerin Türkiye’de gerçek anlamda faaliyet yürüteceklerini sanmıyorum. Bu şekilde yasal temsilci bulundurmuş oluyorlar, kanunlara kâğıt üzerinde uyulacak, hükümette geri adım atmak zorunda kalmayacak. Daha ağır yaptırımlar olan bant daraltma veya platformları çöküş noktasına getirecek yavaşlatma uygulamaları da yapılmamış oldu. Bir nevi karşılıklı olarak dirsek mesafesinde bir sistem kurulmuş oldu. Türkiye’nin bundan sonraki talepleri ne olacak onu konuşmamız lazım” dedi. “Türkiye’nin talep ettiği sadece engellemeler değil” Türkiye’nin, temsilci atayan sosyal medya platformlarından kullanıcılar tarafından yapılan başvuruları 48 saat içinde değerlendirmeye alması, reddedilen başvuruların ise gerekçelerinin açıklanması konusunda talebi olduğunu belirten Akdeniz, “Sulh ceza hakimliklerinden verilen erişim engelleri kararları haber sitelerine gönderildiği gibi sosyal medya platformlarının yasal temsilcilerine de gönderiliyor. Dolayısıyla 50 bin civarı Twitter hesabı ve içerik, 12 binden fazla Youtube videosu, sekiz bin kadar Facebook içeriği zaten engelli durumda ancak Türkiye’nin talep ettiği sadece engellemeler değil, platformların bu kararlara uyup uymaması sorunuyla karşı karşıyayız. Bu platformların dünya genelinde altı ayda bir yayınladıkları şeffaflık raporlarına baktığımızda Türkiye’den gelen çoğu talebin yerine getirilmediğini görüyoruz. Türkiye’nin sosyal medya platformlarıyla ilgili rahatsızlığı da bu. Türkiye ayrıca kullanıcılar tarafından yapılan başvuruların 48 saat içinde cevaplanmasını ve reddedilen başvuruların da gerekçesini talep ediyor. İş temsilcilikleri kurmakla bitmiyor aslında film yeni başlıyor. Bundan sonra ne olacağını hep beraber izleyeceğiz. Türkiye’nin taleplerinin bitmeyeceğini aksine katlanarak ağırlaşacağını düşünüyorum. Diğer yandan sosyal medya platformlarının kurdukları bu tüzel kişilikleri kapatıp gitmeleri daha iyi olacak çünkü riske edecekleri herhangi bir çalışanları olmayacak. Kurdukları şirketlerin müdürleri ve temsilcileri yurt dışında” ifadesini kullandı. “Resmiye yakın verileri Engelliweb raporlaması çerçevesinde kamuoyuyla paylaşıyoruz” Temsilci atamadıkları için veya belirlenen sürede henüz atama yapmadıkları için Türkiye tarafından verilen cezaların temsilcilik atanması durumunda yarı yarıya düşeceğini anımsatan Akdeniz, Twitter’ın reklam yasağına da değindi. Akdeniz, “Temsilcilik açmaları halinde cezalar yarıya düşecekti, Twitter ve Facebook ile yaptığım yazışmalardan cezaların kendilerine bildirildiğini öğrenmiştim. Ödeyip ödemedikleri veya ne kadar ödediklerini bilemiyorum. Cezaların bir kısmından Twitter etkilenmiştir çünkü geçtiğimiz haftaya kadar devam eden bir reklam yasağı vardı” diyerek, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın erişim engellerine ilişkin verilerinin şeffaflığına yönelik, “Türkiye’de 2007 yılından beri başlayan erişim engeli uygulamaları şeffaflıktan, açıklıktan uzak, kapalı sistem olarak ilerledi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kapanan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı 12 ay boyunca erişim engelleri istatistiklerini yayınlıyordu. Ancak rakamlar arttıkça bu raporlar basında daha fazla yer almaya başladı ve yayınlanmamaya başladı. Kasım 2008’de 482 sayılı bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında bu istatistikleri talep ettim, verilmeyince dava açtım ve kaybettim. Danıştay’a başvurdum ancak orada da süreç aleyhime işledi. Sonrasında davayı AYM’ye taşıdım, Adalet Bakanlığının görüşü geldi, sanırım bir yıl sonra sonuçlanır. Kabul edilemez kararı çıkmazsa muhtemelen AİHM’de çözmeye çalışacağım. Dolayısıyla sadece BTK veya Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı değil Meclis aşamasında da defalarca milletvekilleri tarafından bu sorular soruldu, resmi istatistikler istendi. Ancak negatif cevaplar verildi, başka ülkelerde de yayınlanmıyor bizde yayınlarsak Türkiye’nin güvenliği, itibarı zedelenir denilerek yayınlanmadı. Resmiye yakın verileri Engelliweb raporlaması çerçevesinde açıklayıp kamuoyunu bilgilendiriyoruz. Biz tek kaynak olarak hem Twitter hem derneğin web sitesinden elimize geçen kararları kamuoyuyla paylaşıyoruz” dedi. “Türkiye’de yargı maalesef bağımsız değil” Sosyal medya konusunda benzer yasal düzenlemelerin uygulandığı ülkeler hakkında örnekler veren Akdeniz, “Bu anlamda dünyada kötü ve iyi örnekler mevcut. Geçen hafta Hindistan gündemdeydi, orada da platformların yasal temsilci bulundurma zorunluluğu vardı hatta orada temsilcilikte çalışanların tehdit edildiği gündeme geldi. Muhalif vekillerin attığı içeriklerin kaldırılması talebiyle Twitter ile karşı karşıya gelmişlerdi. Benzer sorunlar, baskılar Doğuya doğru gittiğimizde karşımıza çıkıyor ama Batı Avrupa’ya baktığımızda bu tip yapılara rastlamamız pek mümkün değil. Temmuz ayında Türkiye bu tasarıyı Meclis gündemine getirdiğinde Almanya’yı örnek verdi ama ikisi arasındaki kanun da sadece isim benzerliği var. Bizdekinin benzeri bir erişim engelleme, içerik çıkarma modeli yok. Almanya’da sulh ceza hakimleri modeli oysa bizde var, Türkiye’de yargı maalesef bağımsız değil, Almanya’da işleyen demokratik yapılar var” diye konuştu. “Özel hayatımızın gizliliğine yeterince sahip çıkmıyoruz” Sosyal medya uygulamaları ile mesajlaşma aplikasyonlarına yönelik güvensizliğe karşın kişisel verilerin korunması kanununun sorgulanması gerektiğini belirten Akdeniz son olarak “Sosyal medyadaki sahte hesaplar veya mesajlaşma uygulamalarının verilerimizi yedeklemesi paylaşması sorunu hepimizin ortak sorunu. Sosyal medya platformlarıyla ilgili sorunlar yok değil, herkes şikayetçi ama çözümleri oturmuş değil. Özellikle salgın döneminde bu platformlar daha sık kullanıldığı için sorunlar da katlanarak artıyor. Trol sorunu, aplikasyonlara karşı güvensizlik var. Bir taraftan insanların özellikle kişisel verilerin korunması konusunda bazı şeyleri sorgulaması gerekiyor. Türkiye’de hala tam anlamıyla oturmuş kişisel verilerin korunması kültürü yok. Özel hayatımızın gizliliğine yeterince sahip çıkmıyoruz veya daha fazla sahip çıktığımızda neden gizlenip saklandığımız sorgulanıyor. Muhbir vatandaş sayımız da maalesef arttı. Temkinli hareket etmek gerekiyor” dedi.
Editör: Ahmet Ertüm