Güray SOYSAL / Bir yanda mehter marşı, diğer tarafta “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” bağırışları. Bu bağırışların arasında, Ostim’deki futbol tarlasında sadece gaz odasına girmiş gibi olduk. Ostim futbol tarlasındaki Bugsaş-Ankaragücü maçını, her türlü rezalete rağmen izlemek için buraya erken gittik. Her zamanki gibi, kader arkadaşım Doğan Bulgun ile basın tribününü mü, yoksa Suriye’nin herhangi bir kentindeki savaş alanına çıkmış gibi görüntü veren bir köşeye sindik. 90 dakikayı izledik, ama anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi. Maç için sadece 250 civarında Ankaragücü taraftarı tribündeydi. Diğer taraftarlar ise, bu ucube görünümdeki sahada maçı dışarıdaki duvar kenarlarından izliyordu. Anlaşılan su semt Ankaragücü sayesinde ilk kez böylesine coşkulu taraftar kitlesini görüyordu. Maç başlamak üzereydi, boş tribünlerde bulunan güvenlik görevlileri kaçışmaya başladı. Kısa bir süre sonra polisin sıktığı gazın etkisi ile özel güvenlik görevlilerinin tribünden kaçıştığını anladık. Daha sonra da sahada ısınan iki takımın futbolcuları ve teknik heyeti soyunma odasına doğru kaçmaya başladı. Gazlar bulunduğumuz yere doğru gelince, gözlerimiz ve boğazımızda yanmalar başladı. Cebimizden çıkardığımız mendillerle korunmaya çalıştık. Sahadaki özel güvenliklerin ve tribünde bulunan çok az sayıdaki Ankaragücü taraftarı gazın tesiri ile bayılmaya başladı. Sonra... Maç başlayabildi. Bugsaş 1-0 galip duruma yükselmesine karşın, ikinci yarının sonlarına doğru Ankaragücü’nün beraberlik golü geldi. Maç sırasında herhangi bir şey yoktu. Berbat bir yönetim gösteren hakem son düdüğünü çalar çalmaz, dışarıda bulunan güvenlik güçleri ve Tomalar Ankaragücü taraftarlarını dağıtmak için gazlı tazyikli su sıkmaya başladı. Bu kez durum daha kötüydü ve bulabildiğimiz gazsız köşelere sığınmaya çalıştık. Şimdi... İşi sadece sevdiği takımı desteklemek olan taraftarın ifade ettiği gibi “lanet olsun böyle bir maç” dedirtenler bir maç izledik.  Spor seyircisinin üzerine hiç düşünmeden gazlarını boşaltan güvenlik güçlerinin “Vur deyince, nasıl öldürdüğünü” üzülerek gördüm. Yazımın içindeki fotoğrafları görünce 53 yıllık spor gazetecisi olan ben, bu manzarayı yaratanlara sadece ve sadece lanet okudum. Kendi insanına böyle eziyet yapanlar bir kez değil, bin kez lanet okudum. Bunun yına sırra, tribünü Ankaragücü taraftarlarına açmayan ev sahibinin gerçek yetkililerine ise sadece birkaç laf edeceğim. Ankaragücü, hedefinden saparsa, ne kadar memnun olacaklarını bir kez danha gördüm. Bu takım tepesi üstü giderse, sakladığım kınayı adreslerine göndereceğim. Şimdiden haberleri olsun. Güya maç izlemeye gitmiştik. Demek ki, hayatımızda böyle çirkinlikleri de görmek kaderimizde varmış. Lanet olsun bize bu muameleyi reva görenlere.. Dikkat ederseniz yazının büyük kısmını bu rezalete ayırdım. Birkaç sözde maçla ilgili görüş belirtmem gerekirse, özetle sunayım... Ankaragücü iyi değil. Bunu Bugsaş gibi ne yaptığı kimse tarafından bilinmeyen bir takıma karşı ortaya koyduğu acaip futboluyla bir kez daha gördük. Gümüşhanespor ile aradaki mesafe şimdilik 2 puan kaldı. Bu hafta Tuzlaspor ile 19 Mayıs Stadında oynayacaklar. Tuzla, öyle ufak, tefek bir takım değil. Ankaragücü’nün karşısında direneceklerine inanıyorum. Şampiyonluğa oynayan bu takım, bundan evvelki Menemenspor ve Bugsaş maçlarındaki gibi oynarsa, Ankaragücü şampiyonluğu rüyasında görür. Zira... Görüntü hiçte ümit var değil... [caption id="attachment_80879" align="aligncenter" width="620"] Ucubenin basın tribünü[/caption] [caption id="attachment_80880" align="aligncenter" width="620"] Gaz odasının resmi[/caption]