Nuran Konuralp: Patchwork’u Türkiye’ye sanat olarak kabul ettirdim

42 yaşında Patchwork (Parça işi) ile tanışıp bu sanatı Türkiye’de bir el işi olarak yaygınlaştıran ve gittiği ülkelerde Türkiye’yi temsil ederek 17 uluslararası ödüle layık görülen Nuran Konuralp, oğlu Sadi Konuralp anısına sergi açmaya hazırlanıyor

NAZ AKMAN (ANKARA) - 1981 yılında hobi olarak başladığı Quilt/Patchwork’u (Parça İşi) sanata dönüştürüp Türkiye’ye kazandıran Nuran Konuralp, 39 yaşında İstanbul’a konferansa gittiği esnada Beyoğlu’ndaki Rumeli Hanı’ndan düşen 40 kiloluk taşın darbesi ile yaşamını yitiren Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Sadi Konuralp anısına Patchwork sergisi açıyor. Yarın Türk Japon Dostluk Vakfı’nda açılacak olan serginin geliri ise vakfa bağışlanacak. Sadi Konuralp anısına açılacak olan Patchwork sergisi 16 Kasım Cuma gününe kadar ziyarete açık olacak. Sergide Konuralp’in eşi ve oğullarının gömleklerinden yaptığı çalışmalar, mavinin 200’ü aşkın tonunu içeren eserler ile yaklaşık 4.500 parçanın birleştirilmesinden elde edilen özel parçalar yer alacak. Nuran Konuralp, Türkiye’de “Yamalı Bohça, Hanım Dilendi Bey Beğendi” olarak bilinen ancak sanatsal açıdan henüz icra edilmeyen Patchwork’u, Amerika’da dünyaca tanınmış ustalardan aldığı eğitimler ile festivallerden edindiği bilgiler ışığında sanata dönüştürüyor. Türkiye’de Patchwork’un öncüsü olarak tanınan Konuralp, 1981 yılından bu yana yurt dışında katıldığı 11 festival, yurt içinde ise açtığı 12 sergi ile 17 uluslararası ödüle layık görülerek, 76 yaşında ve geçirdiği pek çok rahatsızlığa rağmen halen sanatını icra etmeye devam ediyor. 1999 yılında İtalya’daki sergi açılışından dönerken Ankara’da geçirdiği trafik kazası sonucu sağ gözü, sağ kolu ve sağ bacağında oluşan kalıcı hasarla güçlükle hayata tutunup, çalışmalarına devam eden Konuralp hobi olarak başlayıp sanata dönüştürdüğü Pathwork’u şöyle anlatıyor: “Renkler arasında kaybolmak adeta bir terapi” “Bir Amerikalı bana küçük kumaşlardan yapılmış bir örnek verdi. Bunun üzerine birkaç deneme yaparak elde ettiğim ürünleri Amerika’ya gönderdim. Ardından Houston’da İnternational Quilt Association’a üye oldum ve oraya gider gitmez Sümerbank’tan alarak yaptığım eserleri ve Türk kumaşını dünyaya tanıtma fırsatı elde ettim. Nuran’ın Rüyası ile başlayan Patchwork yolculuğumu gerek dünyanın farklı merkezlerinde gerekse Türkiye’nin muhtelif kentlerinde yaygınlaştırmaya çalıştım. Bu sanat, bizim ülkemizde kadınlarımızın artık kumaşlardan yaptığı seccade, giysi veya bir takım örtüler olarak günlük hayatta kullandıkları bir şey değildi. Patchwork bir sanattır ve bunu yapmak için grafik, geometrik resim ve benzeri pek çok teknik bilmek gerekiyor. 1981 yılında el işi becerim olmamasına rağmen kumaşların renkli dünyasına olan ilgim ile başladığım Patchwork alanında diplomalı olmayıp aldığım sertifikalar sonucu sanatçı olarak tanındım. 1995 yılında dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Houston’daki Türkiye tanıtım haftasına sanatçı olarak beni gönderdi. Ardından sırasıyla Almanya, Avusturya gibi ülkelerdeki sergilere katıldım. Renkler arasında kaybolmak bana bir terapi gibi geliyordu. Böylesine önemli uluslararası festivallerde de Türk bayrağını astırıp, ülkemi temsil edebilmek muhteşem bir duyguydu. Ancak 1999 yılında İtalya’dan Ankara’ya döndükten sonra havaalanı yolunda geçirdiğim trafik kazası sonucu geçirdiğim 15 ameliyat ile bir yıl ara vermek durumunda kaldım. Tüm şanssızlıklara rağmen yaşadığım her şeye tebessüm edip Patchwork’e daha fazla sarıldım. Bu sayede kısa bir süre içinde ağır darbeler alan sağ taraftaki uzuvlarıma rağmen solak olduğum için şükredip binlerce parçalık kumaşları bir araya getirip dikiş işlerime devam ettim.” “Sanat, beni yaşama bağlıyor” “Sanat beni yaşama daha fazla bağladı. Kumaşların rengi, benimde dünyamı renklendirdi. Geçirdiğim trafik kazası, oğlum Sadi’nin genç yaşta talihsizce yaşamını yitirmesi, eşim Asım Cem Konuralp’in kanseri yenmesine rağmen oğlumuzun acısına dayanamayıp aramızdan ayrılışına rağmen bir gün bile yaşadığım acıları başkalarına anlatarak, rahatsız etmedim” diyen Konuralp, katıldığı sergilere ilişkin şöyle konuştu: “Asla unutamayacağım bir anım vardı. Kazadan sonra İspanya’da sergiye davet edilmiştim ancak katılabilecek durumda değildim. Her zaman olduğu gibi eşim Asım desteğini esirgemeyip, sergiye katılmam konusunda beni ikna etmeyi başardı. İki koltuk değneği ile Barselona’da katıldığım sergide konuklara, kendimi artık bu sanatın ustası değil, yeni başlayan birisi olarak hissettiğimi söylemiştim. Fakat salondaki tüm konuklar, ayağa kalkıp alkışlayarak bana büyük bir destek ve moral vermişti. Geçirdiğim kazadan sonra hiç ağlamamıştım fakat gördüğüm bu manzara karşısında hüngür hüngür ağladım. Oğlumun ve eşimin vefatının ardından açtığım ilk sergiyi ve sonrasındaki tüm sergi gelirlerini hayır kuruluşlarına bağışladım. Bağışlamaya da devam ediyorum. Gerek evimde gerekse çeşitli derneklerin organizasyonlarında Patchwork ile ilgili düzenlediğimiz tüm etkinliklerde öğrencilere burs, engellilere tekerlekli sandalye alınması için bir fon oluşturmaya çalışıyorum.” “Oğlumun başına gelen talihsiz kazanın benzeri artık yaşanmasın” Konurlap “Görüntü Var Ses Yok” isimli Patchwork sergisine ilişkin ise şöyle konuştu: “Sadi, 2003 yılında Bahçeşehir Üniversitesinde bir seminere katılmak için İstanbul’a gitmişti. Beyoğlu’nda Mayacı Sokak’ta yürürken hiçbir önlemin alınmadığı eski Rumeli Hanı binasının çatısından düşen yaklaşık 40 kiloluk bir blok yüzünden aramızdan ayrıldı. Bu talihsiz kazanın ardından Sadi’nin Kimya bölümü mezunu olduğu halde ilgi duyduğu sineme ve film müzikleri alanında yaptığı çalışmaları derleyip kitap olarak bastırdık. Bunlar arasında Film Müziği- Tarihçe ve Yazılar, Görüntünün Müziği, Müziğin Görüntüsü yer alıyor. 15 sene boyunca bu vahim kazaya yönelik açtığımız dava hala tamamlanmadı. Ceza alan yok ancak ihmal vardı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sadi Konuralp’in ismini meclis kararıyla Şişhane’deki bir caddeye verdi. Bu yıl oğlumun manevi değerlerini unutmamak ve başına gelen olayın bu ülkede yaşayan her insanın başına gelebileceğini dolayısıyla bu konuya dikkat çekerek artık bu tarz ihmallerin olmaması için sergiyi açmaya karar verdim. Gaziantep Müzesi’nde bir yer mozaiğinin desenlerini Patchwork ile yapıp ortasına da Sadi’nin fotoğrafını koydum. 3 boyutlu bir çalışma yaptım. Oradan uzaktan bize bakacak bu nedenle serginin adı ‘Görüntü Var Ses Yok’. Bir de oğlum Japon animasyonu ile çok ilgilenirdi. Festivallerde hep düzenleyiciydi ve Gece Yarısı Sineması diye bilim kurgu yazıları yazıyordu onun için ben bu vakfı istedim. Burada Sadi’nin enerjisi var. Sadi’yi yeniden gündeme getiriyoruz, bu ihmaller son bulsun, insana daha fazla saygı duyulsun. Tüm bunların duyurusunu yapacağız. Her şeye rağmen ne yaşarsak yaşayalım bir kenara çekilip hayattan kopmamalıyız. Bir canımız var ve bu canı en iyi şekilde yaşatmak bizlerin görevi.”