Hırsıza “sayın demek de neymiş?” diye homurdananlar olduğunu sanıyorum. Kravatlı hırsızlara  “sayın” deniyor da, bizim gibi sıradan vatandaşı soyan sokak hırsızlarına neden denmesin? Bizim hırsızımızın nesi eksik? Üstelik namuslu. Hiçbir şeye dokunmadan çekip gitmiş. Adam, arabamın ön camını kırmış, torpito gözünü dağıtmış, ne ruhsata dokunmuş ne içindeki güneş gözlüklerine. 300 TL’ye aldığım navigasyon cihazını bile bana bağışlamış. Yani, anlayacağınız, cam dışında arabamdan eksilen bir şey yok. Onu da Kasko şirketi karşılıyor. Ben bu hırsıza sayın demeyeyim de ne diyeyim? Aynı gece Or-An semtinde 50’den fazla arabanın camı kırılmış. Aynı yöntemle. Hepsinin ön kapı camı. Polis karakolunda hepimiz bir araya geldik. Konuşmalardan anladım ki, onların da arabalarından bir şey götürülmemiş. Sadece bir uyanık vatandaş, “torpitomda ğırh milyarım vardı, getmiş” diye yakınıyordu. (Bazı sayınlara çaldıkları faiziyle ödendi ya, belki bana da bir kıyak olur diye düşünmüş olmalı.) Sordum ona: “Hemşerim, bu kadar para torpitoya konulur mu?” Sadece boynunu büktü. Polis karakolunun kaydında “mala zarar verme” ibaresi yazılarak form dilekçeye alınan şikâyet sahiplerinin ortak kanaatini de söyleyeyim mi? Davutoğlu kızmasın ama, hemen hepsi “devlet yok” diye yakındılar. Oysa devletimiz dimdik ayakta. Meclisi var, hükümeti var, mahkemesi var, İç İşleri Bakanı var, (övünmek gibi olmasın, hemşerim olur) polisi var, karakolu var. Var oğlu var. Ama vatandaş devletin var olduğuna inanmıyor.Devlet varsa arabamın camı neden kırıldı?”Devlet varsa, o kadar sokak kamerasına, şuna buna rağmen üç gündür neden bir hırsız yakalanamadı.” Bu soruları ben değil, camı kırılan öteki mağdurlar sordu. Yani, benim suçum yok. Arabama zarar veren sayın hırsıza şöyle seslenmek istiyorum:Emekli memurum. Evimdeki kutular, mevsimlik ayakkabıları saklamak için. Param yok. Dolayısıyla arabamda değerli eşya da yok.” Şikâyetim baş hırsıza:Şunların kulağını çek de bizim semte uğramasınlar. Burası emekli dolu.”