Utku ŞENSOY Son dönemlerin belki de tansiyonu en yüksek, en hararetli, en heyecanlı yerel seçimlerini geride bıraktık. Şimdi merak edilen seçimin kazananı ve kaybedeni kim ya da kimler? Konuya siyasi partiler açısından bakacak olursanız hepsi de biz kazandık türünden açıklamalarda bulunuyor. Yani açıklamalara bakacak olursak seçimin kaybedeni yok! Kimi ben birinci partiyim, diğeri oyumu yükselttim, öteki oyumu muhafaza ettim, bir başkası da rakibimin en önemli kalelerini düşürdüm diyor. Aslında genel olarak bakıldığında şüphesiz son derece önemli sonuçları vardır bu yerel seçimlerin, bazı dengeler değişmiştir ve bu değerlendirmeyi sosyologlar, siyaset bilimciler daha uzunca bir süre enine boyuna masaya yatırıp tartışacaklardır. Siyasi partiler de kendi bünyelerinde değerlendirmelerde bulunup, varsa bir kayıpları “ki mutlaka vardır” kapalı kapılar ardında radikal kararlar alıp, birçok il ve ilçe teşkilatlarını sorumlu tutup faturaları her zamanki gibi “alttakilere” keseceklerdir. Bilindiği üzere bu ülkede bu tür hesaplarda fatura hep en alttakine kesilir. Yukarıdakilerin her hangi bir sorumluluğu bulunmaz! Onlar hariç her şey değişebilir! Merkez kadroları her zaman haklıdır! Önümüzdeki haftalarda faturaların hangi teşkilatlara kesildiğine hep birlikte tanık olacağız. Seçim propagandaları sırasında liderlerin, adayların zaman zaman kantarın topuzunu kaçırıp, hamasetin de ötesindeki demeç ve nutuklarına tanık olduk. Bu toz duman arasında bakmayın aslında yurttaşlar da kimin kazanıp kimlerin kaybettiğini en doğru kendileri görecektir. Konunun matematiksel hesabının da ötesinde nerelerde neyin değiştiğinin en doğru tanığı bizzat seçmenler olacaktır. Biz konunun kazananı-kaybedeni boyutundan ziyade, bundan sonraki kısmıyla ilgilenmemizin daha doğru olacağı görüşündeyiz. Zira seçim kampanyaları artık sona erdi, siyasi gerginlikten bir an önce sıyrılıp demokrasinin gereklerinin yerine getirilmesi zamanıdır, yurttaşların ekonomik sorunlarına hızla çözüm bulma zamanıdır. Artık gün hamaseti bırakıp ülkemizi bekleyen çığ gibi sorunlara ivedi çözüm üretme günüdür. Sağlık-Eğitim-Güvenlik konularındaki aksamaların hızla giderilip, işçi-memur emeklisi ve dar gelirlinin alım gücünün kabul edilebilir düzeye çıkarılması gereğinden söz etmeye zaten gerek yok! Kanımızca bu sosyal devletin olmazsa olmazıdır. Peki, ekonomik darboğazdan nasıl geçeceğiz? Mutfaktaki yangını nasıl söndüreceğiz? İşsizliğe, genç işsizlerimize nasıl iş bulacağız? Yabancı yatırımcıyı hangi cazip projelerle çekebileceğiz? Dövizdeki tırmanışı hangi önlemlerle frenleyebileceğiz? Yeniden üretim ekonomisine geçebilecek miyiz? Tarım politikalarımızı gözden geçirip çiftçimizi mutlu edip, dışardan ithal ürün furyasından vaz geçebilecek miyiz? 4 milyonun üzerindeki Suriye’yi evlerine gönderebilecek miyiz? İşte asıl gündemimiz bu ve benzeri onlarca sorunumuzda! Çığ gibi bekleyen ülke sorunlarının yanında İl-İlçe belediyemizi ha Mehmet Ali yönetmiş, ha Ali Mehmet bunun pek de bir önemi yok. Önemli olan, yurtsever, temiz, dürüst, namuslu ve çalışkan olması, A partisinin B partisinin militanı gibi çalışmayıp, halkın tamamını kucaklayabilecek vizyona sahip olmasıdır.Bu arada yıllarca TRT’ de seçim yaşamış bir muhabir olarak, o dönem büyük bir dayanışma içinde olduğumuz devletin resmi ajansının bu seçimlerde sergilediği “aksamanın, makul-anlaşılır-kabul edilebilir” bir durum olmadığı yönündeki eleştirilerde haklılık payı olduğunu düşünüyorum.