Mehmet Necati GÜNGÖR Sorulması gereken soru şudur: Sekiz ay önce yapılmış bir densizliği bu gün neden dikkate alıyoruz? Ya da; bu bayağılığa sekiz ay neden suskun kaldık? Dünün tehdidiyle bu güne mağduriyet biçilmez! Her şey zamanında yapılırsa, yapılabilirse değerlidir. Dışişlerimiz bu Amerikan gazetesine verilen demeci vaktiyle görmemiş olabilir mi? Göremediyse bu nasıl diplomasi? Biden, iktidara öyle bir pas verdi ki, kullan kullan gol at! Mantık budur! Bir densizin tehdidinden mağduriyet çıkarmak nasıl bir politikadır, anlamakta zorluğumuz var. Şahsen, Türk vatandaşı olarak bu herifin salvolarını ciddiye almıyorum. Ne yani? Türk milletine yeniden pusu kurma niyeti mi? Milletimiz iç politikaya oynanan bu oyunu dikkate almaz. Sadece sinirlerimizi zıplatır. Neden zamanında bu herife haddi bildirilmedi? ABD’den gelen bu tür tehditlere neden sessiz kalınıyor? Vaktiyle onların tehditlerine boyun eğmediğimiz durumları neden göremiyoruz? Haşhaş tehdidine, Kıbrıs tehdidine ve bunun gibi daha nice densizliklere zamanın Başbakanlarının verdiği ağır karşılıkları neden hatırlamıyoruz? Üsterini kapatıp, elemanlarını kapı dışarı etmedik mi? İstesek yine yaparız! Kim isteyecek? Sorusu da haklı bir sorudur. Evet, bu adama haddini bildirecek bir devlet refleksimiz olmayacak mı? Rahmetli Demirel’in özlü sözlerinden biridir: “Dünün güneşiyle bu günün çamaşırı kurutulmaz.” Oradan gelen güneş değil, adeta hortum. İçimizi karıştırmak isteyen bir hortum. Üstelik, 8 ay önce kurgulanmış. O gün cevapsız kalanların, bu gün efelik yapmaları işe yarar mı dersiniz? Ya da bundan nasıl bir siyasi fayda elde edilmesi umuluyor?