Artun TALAY [caption id="attachment_186701" align="alignright" width="416"] Selahattin Yıldız[/caption] Bir varmış bir yokmuş, Evvel zaman içinde Kalbur saman içinde Develer tellalken Pireler berberken Ben annemin beşiğini Tıngır mıngır sallarken Çok uzak diyarlarda bir ülke varmış. Bu ülkede atletizm bilgesi Selahattin Yıldız yaşarmış. İstanbul Gazi Osman Paşa’daki yazıhanesinde, 2019 Temmuz ayında yapılan çekimlerde 1940’tan günümüze kadar uzanan birçok atletten söz etmiş. Onların tek tek resimlerini göstererek atletizm kariyerlerinden söz etmiş. Mesleki kariyerlerini ikinci çekime bırakmış. Ne yazık ki Turan Göker üstadımızla ikinci çekim gerçekleştirilirken, değerli büyüklerimiz Ali Polat ve Selahattin Yıldız’la ikinci çekim gerçekleştirilememiştir. İlk çekimde Selahattin Yıldız hocamızın anlattıklarından, 1950 ve 1960 yılları arasında atletizm yapmış atletlerin önemli bir bölümünün üniversite mezun olduklarını, kariyerlerini yurt içinde ve yurt dışında çeşitli üniversite ve kuruluşlarda sürdürdüklerini anlıyoruz. Çoğunun adını ilk kez duymama karşın gerek yurt dışından gerekse yurt içinde olanların, Selahattin Yıldız’la dostluklarını sürdürdüklerini görüyoruz. Selahattin Yıldız hocamız, Atletizm Federasyonu genel sekreterliği, İstanbul İl Spor Temsilciliği, Beşiktaş, Gaziosmanpaşa Kulüpleri yöneticiliği ve Göçmen Dernekleri yöneticiliği gibi görevlerde bulunmuştur. Göçmenlerle ilgili önemli bir çelişkiyi şöyle değerlendirmiştir. “Avrupa’da göçmenler telin altından geçer, geçene de çelme takarlar. Türkiye’de ise lokantada yemek yer parasını vermezler.” Cezmi Or yarışlarına çok önem vermiştir. Atletizme önem veren ve vermeyen atlet için şu örneği çok ilginçti. “Yarışta ilk üçe girenler için çok değerli ödüller konulur, bir de küçük ödülleri sağa sola koyarsınız. Atletizme önem verenlerin gözü ilk üçe konulan değerli ödüllerde, atletizme önem vermeyenlerin gözü de çevreye rastgele konulan küçük ödüllerdedir. Bu yaptıkları antrenmanlardan bellidir. Batı dünyası eğitimi bilmek ve yapmak olarak ayırır. Japonlar ise öğrenerek yapma, yaparak öğrenme ilkesini benimsemiştir. Bilim teknolojiyi geliştirir, teknoloji de bilimi geliştirir. Selim Sırrı Tarcan ve Neriman Tekil’in arşiv ve kütüphaneleri adeta buharlaştılar. Bu nedenle Selahattin Yıldız hocamızın anı, arşiv ve kütüphanesi mutlaka koruma altına alınmalı, bir disiplin içinde araştırmacıların hizmetine sunulmalıdır. Nitekim Ülker Kutlu ve kızı, Özcan Kutlu’nun arşiv ve kütüphanesi bir üniversiteye bağışlama kararı aldılar. Masalımızın kahramanı “Selahattin Yıldız Yanılmadınız” Allah hocamızın sevabını artırsın, rahmet eylesin, ailesi ve sevenlerine sabırlar versin.