Allah’ın belası terörün giderek azgınlaşması, artık can sıkmayı da aştı. Bir kâbus gibi içimize öylesine çöktü ki… Şuna “Dur” demek nasıl mümkün olacak? Bu mücadelede üzerine daha da koyarak yoğunlaşmalıyız. “Sonuna geldik” ya da “can çekişiyorlar” gibi beylik lafları tekrarlamaktan vazgeçmeliyiz. Hamasi laflar etmenin, sorunu çözmediğini, herhalde daha iyi anlamamız gerekiyor. Yine karşımıza istihbarat zaafı çıkmasına rağmen nasıl buna çare bulamıyoruz, anlamak mümkün değil.. Bu terör belası iyice zıvanadan çıkmışsa, sorumluların kafalarını kumdan çıkarmaları gerekmiyor mu? Ülkenin lafa değil, terörü kökünden kazımaya ihtiyacı var. Terörü yönlendirenlerin, terörün temelini atanların insanlıktan nasibi kalmadığını, vicdanlarının bir akrep, bir örümcek yuvası haline geldiğini herhalde anladığımıza göre, bu belayı kökünden kesip atmak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Çocukları bile kullanmaktan arlanmayan, ana karnındaki bebeklerin canına kıymaktan çekinmeyen insan kılıklı bu sürüngenleri, bu çıyanları kenef mezarlığına gömmek için atılan her adımın, ne derce hayati olduğunu söylemeye gerek var mı? Görülmüş ve anlaşılmıştır ki; teröristlerin sinsi amacı, ülkede bir iç savaşa yeltenmektir. Kan dökmektir, milli birlik ve dayanışmayı parçalamaktır. “Terörün son çırpınışı” diyenler, artık tekerleme haline gelen sözlerden lütfen vazgeçsinler. Güneydoğu, doğu derken, şimdi Karadeniz, daha başka bölgelerde de boy göstermeye çalışıyorlar. Parti liderlerini hedef alarak, iblisçe bir plan uygulamaya cüreti gösterme peşindeler. Buna suikast girişimlerini de ekleyebiliriz. Barışı değil, iç savaş yolunu seçtiklerini artık herkes anlasın. Bütünleşmeyi değil, parçalanmayı seçtiklerini artık herkes analsın. En alçakça suikast yolunu seçtiklerini artık herkes anlasın.. En hain, en zalim ve en gaddar hevesle ülkeyi bir kardeş kavgasına götürme ve bir iç savaş peşinde olduklarını artık herkes analsın. Bunları anladığımızı göstermek için daha ne yapmamız lazım? Teröristlere cesaret veren, onları lanetlemeyen ve Türkiye’nin başına bela olduklarını söylemeye cesaret edemeyen bir takım odaklar, artık koruma gafletini terk etsinler. Bu bir yerde ülkenin bölünmezliğine, birliğine ve barışa ihanettir. Demokrasiye ihanettir. Taşıdıkları Türk ismine ihanettir. Gemi azıya aldıkları artık dünya âlemin malumu olan teröre çanak tutan bir takım mihraklarda Türkiye ve Türk düşmanlığına saf tutmuş gibiler. Ama terörü yönlendirenlerin, ona yardım ve yataklık edenlerin, iç ve dış düşmanların unuttukları bir şey var. Türk Milleti’nin çelik iradesi… Bu yüce ulus, bunlara ve yardakçılarına o kadar çok ders verdiği halde öyle unutma özürlü olmuşlar ki; bir defa hadlerinin bildirilmesini istiyorlar. Merak etmesinler, bu aziz milletin ne varlığına ve geleceğine göz dikenler, bu dev ülkede bir cüce olduklarını akıllarından çıkarmasınlar. Türk milleti ve onun kahraman evlatları, ecdatlarının yaptığı gibi onarlı bir defa daha ezip geçecektir. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi… Onların da silinecekleri ve kendi bataklarında boğulup gidecekleri günler yakındır. Sivrisineklerin ne zaman fili yuttuğu görülmüştür.? Bir kez daha vurgulayalım ki, PKK-FETÖ ve İŞİD terör üçgeni, mutlaka layık olduğu akıbete uğrayacaktır. Bu gözü kana doymayan hain odakların kökü mutlaka kurutulacaktır. Her gün onlarca şehit vermemiz yüreğimizi dağlıyor. O nedenle, terörü ülke gündemimizden kaldırmaya mecbur değil, mahkûmuz. Toplu katliamlara, suikastlara ve iç savaş girişimlerine, bir de istihbarat zaafına ilaveten koruma zaafının eklenmiş olmasını, sorumlulara hatırlatma gereğini de duyuyoruz. Özetleyelim, Türkiye bunlara boyun eğecek ülke değildir. Olmadığının örneklerini de birçok kez vermiştir!