(Yüreğimizi dağlayan Hakkâri-Şemdinli şehitlerimize Allah’ın engin rahmetini dileyerek.) Böyle bir günde siyasetin matematiğinden söz etmek ne kadar doğru diyebilirsiniz. Unutmamak lâzımdır ki bizi yönetenler bu matematikle gelip gidiyorlar. Önemlidir. Hele ülkemizin birçok sıkıntıyı peş peşe yaşadığı bir dönemde çok daha önemlidir. Bu ülkede siyasetin matematiğini en iyi bilen siyasetçilerden birisidir Erdoğan. O’ndan daha başarılısı rahmetli Demirel’di, o şimdi aramızda değil. Demirel ekolünden gelen bizler, O’nun şu sözünü hiç unutmadık: “Siyaset cem etme sanatıdır.” Gerçekten, Demirel, ülkenin en zor siyasi şartlarında bile cem etmeyi başarmış bir siyasetçi idi. Altı defa gidip, yedi defa gelme başarısını kendi siyasi hamleleriyle kotarmıştır. Erdoğan’ın parti siyasetindeki başarısı tartışılmaz. Her şart altında halkı yanına almasını çok iyi biliyor. Herkes 7 Haziran başarısızlığından sonra koalisyon arayışlarına girmişken, önünü tıkayarak ülkeyi seçime götürdü ve yeniden tek başına iktidarı elde etti. Buna “siyaseti iyi okumak” denmez de ne denir? Siyaset, dört işlemden ikisini sevmez: Çıkarma ve bölme. Siyasetin sevdiği, toplama ve çarpma işlemidir ki Erdoğan bunu çok iyi biliyor. Bir çok olumsuzluğa rağmen... 15 Temmuz darbe teşebbüsü yıldızını yeniden parlattı. Oradan aldığı halk desteği ile şimdi devleti yeniden dizayn ediyor gibi bir hisse kapılıyoruz. Hedefinin yapı taşlarını ustalıkla örüyor. Hedef; başkanlık sistemidir. Yapılacak ilk seçimin sonunda, bir Anayasa değişikliği ile bu hedefe varacağını umuyor ve hesaplıyor. O, bu hesabı yaparken, kendi cenahından yapılan yanlışlıkların eksi hanesine yazıldığını da görüyor. Meselâ yaşın yanına kuruları da katarak büyük bir mağdurlar kitlesi yaratıldığını kendi hesabına endişe ile izliyor. “At izi it izi” söylemiyle kastettiği galiba budur. O’nun “aldatıldık, Allah bizi affetsin” itirafını samimi buluyorum. “Ne istediniz de vermedik?” sitemi kadar samimi… İstediğini verdiklerinin kendisine ihanet ettiğini görüyor ki bunda haksız sayılmaz. O’nlar sadece Erdoğan’a değil, bu ülkeye de ihanet ettiler. Siyasetin matematiğini iyi bilen Erdoğan çok büyük bir mağdurlar kitlesi yaratıldığını görüyor. Yazılıp çizilenlere göre 1 milyona yakın insan… İşin zorluğu; gerçek suçlularla mağdurların ayıklanmasında. Erdoğan’ın şikâyeti sanki bu ayıklamada gördüğü aksaklıklara yönelik bir uyarı. Ufukta erken seçim var. YSK kâğıt ihalesine çıkmış bile. Nisan, bilemediniz Mayıs’ta sandık başına gidebiliriz. Şayet, iddia edildiği gibi mağdurların sayısı 1 milyona yaklaşmışsa anne-baba, kardeşler, kayınvalide-kayınpeder, eş-dost akraba… derken, onu en az beşle çarpın, beş milyon… AKP’yi iktidardan düşürecek sayıya ulaşıyor neredeyse. Erdoğan bunu görüyor ve uyarıyor. Bu arada mağdurlar kitlesinden CHP yararlanıyor. Onların haklarını arayarak…Partisinde mağdurlar masası kurarak… AKP’ye payanda olmakla suçlanan MHP’de Bahçeli’ye duyulan öfkeden kaynaklanan bir erime gözleniyor. Bu kesimde rüzgâr, muhalif hareketin yelkenlerini şişirmeye devam ediyor. Bu gidişle yapılacak bir erken seçimin sonucu hiçbir parti için “çantada keklik” gibi durmuyor.