Siyaset, TDK’da “Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış” şeklinde tarif edilmektedir. Bu nedenle, ne zaman, hak hukuk, vatandaşlık, insan hakları, ulaşım, sağlık, eğitim, okul şartları, sınavlar vb konulardan bahsetsek “siyaset yapma” derler. Siyaset tanımının “özel görüş ve anlayış” ibaresine göre haklı olabilirler. Ama buna katılmak mümkün değildir. Siyaset buysa, vatandaşa diziler, survivor, yemek yarışmaları ve futbol maçları dışında bir şey kalmaz konuşacak. Bu tanım vatandaşın hakkını arama, tenkit etme özgürlüğünü gasp ediyor. Bu nedenle siyaset; ülkeyi, belli bir programı çerçevesinde, yönetmeye talip siyasi partide yapılandır. Vatandaş devletle ilgili konuşuyorsa bunun adı demokrasidir. Bu tanıma göre, köşe yazarları, düşünürler, üniversitelerde uluslararası ilişkiler, hukuk, siyaset dersi veren öğretmenler her gün siyaset yapıyor. Bence, bu tanım ve tüm genellemeler hatalıdır. Siyaset; Devleti, halk adına, yönetmeye talip ideolojisi ve programı olan siyasi partide yapılır. Siyasi Parti yetkilileri, "Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış” larını ortaya koyarak halkın oyuna talip olurlar. Bu siyasettir ve yapanlara da siyasetçi denir Seçimleri kazanarak hükümeti kuran ve Devleti idare etmeye başlayan Siyasi parti yetkilileri artık, sadece kendi seçmenlerinin partisi değil, halkın, devletin görevlisi olup, siyasi davranmayı bırakırlar. Elde edildiğinde, Milli Menfaatleri karşılayacak Milli Hedeflere ulaşacak Milli politikaları icra ederler. Siyasetimizde, dönek, hizipçi vb sıfatlar zaman zaman kullanılır. Siyasette, öğün (düşünme) vardır, çalışma vardır, kendine güven vardır (Türk Öğün, Çalış Güven). Siyasette grup kararı olmaz, hizip, döneklik olmaz. Ama maalesef siyasi partilerimizde hemen her gün benzer ifadeler, ihraç istekleri duyuyoruz. Fikirlere gem vurulamaz, demokrasinin beşiği olması gereken, siyasi partilerde ise hiç olmaz. Ancak bu uygulama siyasi partilerde olduğu gibi, siyasi partiyi destekleyen halk arasında da aynıdır. Futbol takımı tutar gibi, bir sanatçıyı sever gibi bakıyorlar siyasete. Takım, siyasi parti değiştirmek aşağılayıcıymış gibi. Halbuki gerçek demokrasi fikirlerin özgürleşmesidir. Birleşik Krallıktan bir örnek vereyim. Başbakan Teresa May, halk oylamasıyla kabul edilen ve Brexit olarak adlandırılan AB’den ayrılma kararını, bir ortaklık antlaşmasıyla gerçekleştirmek için dört kez kanun teklifinde bulundu. Tamamı ret edildi. Kendi partisinin içindeki bakanlar milletvekilleri de başbakanın kanun teklifine hayır dedi, bazıları hem hayır dedi hem de istifa etti. Milletvekilleri Gareth Johnson, Craig Tracey, Eddie Hughes, Nigel Adams, Jeremy Corbyn, Chris Heaton-Harris hayır oyu verdiler. Tarım ve Balıkçılık Bakanı George Eustice istifa edip hayır oyu kullandı. Kimse onlara dönek veya hizipçi demedi, partiden ihraç etmeye de kalkmadı. Teresa May ne yaptı, 07 Haziran 2019 tarihinde ‘’AB’den en az zararla çıkması için uğraş verdim. Ancak, Halkım ve Parlamento bana ‘Ülkemi AB’den ayırma’ görevini verdi. Karşı olduğum ve inanmadığım ayrılmanın idari faaliyetlerini yürütürsem kendime olan saygımı yitiririm’’ diyerek, başbakanlık görevinden ve siyasetten istifa etti. Biz Birleşik Krallık başbakanını takdir ediyoruz, Halbuki, takdir edilecek İngiliz halkının demokrasi anlayışıdır. Theresa May istifası kişisel ama aynı zamanda İngiliz toplumun, partinin taraftarlarının da beklentisidir. Siyaset dürüstlüktür, körü körüne itaat değildir. Fikirleri cendere içinde almayalım, özellikle demokrasinin beşiği olması gereken siyasi partilerde.