Bu kongrenin öznesi insan

HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR (ANKARA) - Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği işbirliği ile düzenlenen “Sosyal Sorunlar ve Sosyal Hizmetin Geleceği” ana temalı “Uluslararası Sosyal Hizmet Kongresi 2017”, 29-31 Mayıs tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Sosyal hizmet alanında tanınmış akademisyenlerden Malcolm Payne’nin de konuşmacı olduğu kongreye, akademisyenlerin ilgisi yoğun oldu. Kongre’nin alt temalarıyla ilgili üç panel ile 161 bildiri sunumu gerçekleşti. 500’ü aşkın katılımcının bir araya geldiği kongre de, sosyal hizmet eğitimi, kadın, yaşlı, çocuk ve göçmen gibi “kırılgan grupların” gereksinimleri ve hizmet sunumları konuları ele alındı. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’nin işbirliğinde hayata geçirilen “Uluslararası Sosyal Hizmet Kongresi 2017” bu yıl bir ilki gerçekleştirdi. 1995 yılında başlayan sosyal hizmet alanındaki sempozyumlar, bu yıl uluslararası boyuta taşındı. Kongre Başkanı Prof. Dr. Sunay İl, Türkiye’nin en köklü ve öncü sosyal hizmet eğitim kurumu olarak böyle bir organizasyonu hayata geçirmekten dolayı çok mutlu olduğunu ifade etti. Kongreye pek çok değerli akademisyenin katıldığını belirten İl, “ Kongre ana temasını, sosyal sorunlar ve sosyal hizmetin geleceği, olarak belirledik. Bu bağlamda sosyal hizmet eğitimi, sosyal refah kurumları, sosyal hizmetlerin sunumuyla ilgili örgütlenmenin nasıl olması gerektiği ve kadınlar, çocuklar, yaşlılar, göçmenler gibi ‘kırılgan grupların’ gereksinmeleri kapsamlı bir biçimde tartışıldı” dedi. Sosyal hizmet, insanın yaşamına dokunan bir disiplin Sosyal hizmetin, sosyal refahın sağlanmasıve sürdürülebilirliği anlamında büyük önem taşıdığını vurgulayan İl, “Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, avantajlarının yanı sıra pek çok riski de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla yeni sorun alanları hızla insanın gündemine geliyor” dedi. Sosyal hizmetin, bilgi, beceri, değer temeliyle, insanların ekonomik refahını ve psiko-sosyal iyilik halini geliştirmek için sorunları; bireysel, toplumsal, ekonomik ve kültürel bağlamda ele alarak çok yönlü müdahalelerde bulunduğunu ifade etti. Herkesin sosyal hizmete gereksinimi var Herkesin sosyal hizmete gereksinimi olduğunu belirten Prof. Dr. Sunay İl, sosyal hizmetin sadece belirli gruplar için var olmadığını ifade ederek, “Hepimizin hayatında kendimizi kırılgan hissettiğimiz, sorunlarımızla başa çıkma konusunda zorlanıp bir biçimde profesyonel yardıma ihtiyaç duyduğumuz dönemler olabilir. O nedenle ‘kırılgan gruplar’ dendiğinde,herhangi bir etiketleme söz konusu değil; insanın o durumda, o konumda olma durumunu kastediyoruz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, çünkü sosyal hizmet insana gerçekten saygı duyan, insan onuru ve değerini önemseyen bir disiplindir ve onun sorunlarını çözebilmesi için hassasiyetle yaklaşır. İnsanın, kendi yaşamı ile ilgili sorumluluklarını yerine getirebilmesi için farkındalık geliştirmesine ve güçlenmesine yardımcı olur. Bu hizmetlerin herkes için ulaşılabilir olması gerektiğini düşünüyorum” dedi. Suça sürüklenen çocuklarının oranında artış Kongrenin üçüncü gününde, oturum başkanlığını Yrd. Doç. Dr. Semra Saruç’un yaptığı, kongrenin “Çocuk ve Gençler” konulu oturumunda Türkiye’de suça sürüklenen çocukların genel durumuna dair sunum yapan Araştırma Görevlisi Hüsnünur Aslantürk, çocuk adalet sisteminin öneminden ve nasıl olması gerektiğinden bahsetti. Suç söz konusu olduğunda, çocukların yetişkinlerden ayrı bir yere konulması gerektiğinin ve çocuk adalet sisteminin çocukları en az örseleyecek, çocuğun cezalandırılmasını değil, korunmasını odağına alan bir anlayış ile ele alınması gerektiğinin altını çizdi. Çalışmasını 2011 ile 2015 yılları arasındaki resmi verileri baz alarak yapan Aslantürk, “Ne yazık ki dünyada olduğu gibi ülkemizde de suça sürüklenen çocuk sayısı gün geçtikçe artıyor ve çocukların suç davranışları içinde bulunmaları da her geçe gün artmakta. 2011 yılında 204 bin olan güvenlik biriminegelen çocuk sayısının, 2013’e gelindiğinde, yaklaşık 295 bin; 2015’te ise 303 bine ulaştığı görülüyor. Bu, beş yıllık süre zarfında yüzde elliye yakın bir orana tekabül ediyor. Çocukların emniyet birimine gelme ya da getirilme oranında ilk sırayı ‘mağdur olma’alıyor. Özel yasalara rağmen, çocukların güvenlik birimine getirilmelerini engelleyemediğimiz gibi mağdur olmalarını, mağdur olarak bu sistemin içinde yer almalarını da engelleyemiyoruz. Bu, sosyal hizmet açısından en önemli verilerden birisi… Güvenlik birimine gelen ya da getirilen çocukların en yüksek oranını gerçekten zarar görmüş, mağdur olmuş çocuklar oluşturuyor” dedi. Erkek çocuklar, suça daha fazla sürükleniyor Güvenlik birimine getirilen çocuklarda “mağdur olanlardan” sonra ikinci sırayı “suça sürüklenen” çocuklar alıyor. Aslantürk, 2011 ve 2015 arasında yaklaşık yüzde 40 oranında bir artış olduğunu ve en yüksek yaş oranının ise 15-17 arasında görüldüğünü belirtiyor. Suçlar; yaralama, hırsızlık ve uyuşturucu satmak, maruz kalmak ya da kullanmak olarak sıralanıyor. Erkek çocuk oranının kız çocuklardan daha fazla olduğuna dikkat çeken Aslantürk, “Her toplumsal olayda olduğu gibi suça sürüklenme konusunda cinsiyet, özellikle de toplumsal cinsiyet göz önünde bulundurulduğunda bizim için önemli bir değişken olarak görülüyor. Çünkü çocukların toplumdaki risk faktörlerine maruz kalma durumlarına bakılınca, erkek çocukları daha çok toplumun ve günlük yaşam pratiklerinin içindeler. Suçla ya da mağdur olabilecekleri durumlarla karşılaşma ihtimalleri çok daha yüksek. Kız çocuklarını daha çok evin içinde, görece daha korunmalı bir durumda oldukları görülüyor. O nedenle suça sürüklenme konusunda erkek çocuklar, dünyada ve Türkiye’de kız çocuklarından daha dezavantajlılar” dedi.