Utku ŞENSOY Ülke içinde popülaritesi yerlerde olan Trump’ ın ekibi “Algı” konusunda o kadar başarılılar ki tüm yenilgi ve başarısızlıkları iç kamuoyuna “zafermiş” gibi sunabiliyorlar. Dile kolay ikinci dünya savaşından buyana “algı” konusunda uluslararası alanda büyük bir deneyime kavuşan ABD, son yıllarda konuyu basın toplantıları ve demeçlerle sınırlandırmayıp sosyal medyaya da taşımaya başladı! Günümüz dünyasında artık ABD’nin en iyi bildiği iş, sadece Beyaz Saray’daki basın toplantıları yoluyla mesajlarını verip manipülasyon yapması değil, sosyal medyayı da kullanıp “kara propaganda yapmaktır”! Her ağzını açışı adeta bir olay olan, ABD Başkanı Donald Trump, bazen de kendince “afili mektuplarla” ayar veriyor! Son olarak, kaleme aldığı üsluptan yoksun sığ mektubuna bir tepki de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den geldi. Kremlin’den yapılan açıklamada, “ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektup aşırı derecede garip bir dile sahip. Bu tür bir dil genelde devlet başkanları tarafından kullanılmaz” denildi. Göreve geldiğinden beri kırktan fazla çalışma arkadaşı ile yollarını ayıran Trump, “Tweet atmasını” öğreten en yakın çalışma arkadaşı-dostunu bile görevden aldı. Twitter kullanmasını öğrenmesinin ardından, “sosyal medya fenomeni” haline gelen ABD Başkanı, 7-24 attığı tweetlerle tüm dünyanın dengesini alt üst ediyor. Trump bazen günde birkaç kez kameralar karşısına geçip bazen de 5-6 tweet atıp sabah yazdığını akşam yalanlayabiliyor! Sürekli çelişki dolu konuşma, mesaj ve tweetleri ile hedef aldıklarının kimyasını bozabiliyor. Stratejik ortağımızın incilerinden ancak “saçmalama” olarak nitelendirilebilecek birkaç örnek; -“Türkiye Kürtleri vurursa ekonomik olarak mahvolur.” -“Daha önce güçlü bir şekilde ifade ettim, şimdi bir kez daha yinelemek için söylüyorum; Türkiye, benim derin ve eşsiz anlayışıma göre, sınırların dışında olduğunu düşündüğüm bir şey yaparsa, Türkiye’nin ekonomisini mahvederim ve yok ederim.” -“Harekâtın oradaki Kürt nüfusu yok etmesi halinde Türk ekonomisini mahvederim.” -“Bu olursa Türkiye ekonomisini mahvederim. Bunu daha önce bir kez Pastör Brunson ile yaptım.” -“Erdoğan, Suriyelilerin geldikleri yere geri dönmelerini istiyor. Bunu nasıl yapacağına bakacağız. Bunu yumuşak bir şekilde yapabilir, daha sert bir şekilde yapabilir. Ama eğer adaletsizlik yaparsa büyük bir ekonomik bedel öder.” Peki, Trump’ ın veciz sözleri sadece bundan ibaret mi? Tabii ki de değil! Sabah yerin dibine soktuğunu, akşam yere-göğe sığdırmayıp “dostane içerikli” mesajlar ve tweetler atabiliyor. İşte bunlardan bazıları; -"Türkiye olmasaydı milyonlarca Suriyeli dünyaya yayılacaktı.” -(YPG’ yi kastederek) “Kürtler iyi korunuyor hem onlar da melek değiller.” -”PKK, IŞİD’ den daha kötü. Dostumuz olmayan Suriye için NATO müttefikimizle mi çatışalım? PKK pek çok yönden IŞİD’ den daha tehlikeli bir terör örgütü. Yarı-karmaşık bir sorun. Zekiyseniz çok karmaşık değil.” -“Bizim orada olmamız doğal değil Türkiye’nin orada olması doğal.” -“Türkiye’yi provoke etmeyin.”(PKK/PYD’ ye) -(Obama yönetimini suçlarken) “Türkiye’nin ölümcül düşmanı PKK ile anlaşma yaptı.” -“Obama döneminde olduğu gibi Türkiye’nin ölümcül düşmanı olan PKK ile ortaklık yaptığınız zaman, bu son derece zor bir durum olur.” -“Türkiye ile Suriye arasındaki, bizden uzak olan sorunlara karışmak istemiyorum.” -“Sanırım Lindsey Graham burada (Suriye) 200 yıl daha durmak istiyor. Ama ben bu konuda hemfikir değilim” -“30 gün diye girdik, yıllarca kaldık. Sonu gelmeyen savaşlardan çıkıyoruz. Birilerinin bu kararı alması gerekiyor.” ??? Saçmalıkları tam bitti artık derken başka bir saçmalık yumurtluyor! Adam tam bir saçmalık deryası! Son olarak, Barış Pınarı harekatını “çocukların kavgasına” benzetme gibi bir densizlikte bulundu: -“Yaptığım şey alışılmış değildi. Bazen iki çocuk gibi kavga etmelerine izin vermeniz gerekir. Sonra da onları ayıracaksınız”. Düzeysizliğe sığlığa bir bakın hele, Onlarca yıldır binlerce şehit vermiş bu insanına bundan daha büyük bir saygısızlık olabilir mi? Türk milleti ile eli kanlı terör örgütünü aynı kefeye koyup “çocuk kavgası” nitelendirmesi yapıyor! Söylenmesi gereken çok şey var ama ne ahlakımız ne de yayın politikamız bu densizle aynı düzeye inmeye elvermiyor… Kanımızca sabahtan akşama bu kadar derin tezatlar oluşturup tutarsızlıklar sergileyen “devlet adamlarına” siyasetçi, siyaset bilimci, uluslararası strateji uzmanı, diplomat ya da gazeteci gözüyle bakıp hamlelerini, niyet okumalarını değerlendirmek pek olası değil. En iyisi konuyu uzmanına, psikolog hatta psikiyatrlara havale etmek daha uygun olacaktır. Neyse ABD hep bildiğimiz gibi… Biri eline beyzbol sopası alır, ötekinin ağzından çıkanı kulağı duymaz… Düzeysiz, patavatsız ve sığlar. Barış Pınarı aslında olup biteni görmemekte ısrar edip “duygularıyla hareket eden” çevreler için büyük bir ders oldu. Bu bağlamda son bir bir cümle de Arap Ligi’ne; Libya, Mısır, Irak dağılırken, Filistin inim, inim inlerken, Suriye parsel, parsel paylaşılırken neredeydiniz? Birlik üyesi olmayan Türkiye mi Şam’ı dışlayıp üyelikten attı? Türkiye terör Örgütü PKK/PYD’ yi kovalamaya başlayınca mı Suriye aklınıza geldi? Türkiye milyonlarca Suriye’ li mülteciye kapılarını açıp yıllardır ağırlarken petro-dolarlar zengini Arap dünyası olarak bu insanlardan kaçını misafir edebildiniz? Binlerce kilometre öteden gelen Amerikan, Fransız askeri teröristlerle kol kola sınırımızın dibinde cirit atarken gıkınız çıkmıyordu şimdi utanmadan Türk askerine nasıl “işgalci” diyebiliyorsunuz? Not: Brüksel(AB)-Berlin-Paris-Moskova-Pekin ve Tahran’ın tavrına ilişkin görüşlerimizi önceki yazılarımızda aktarmıştık.