Sosyal medya. Öyle bir vaha ki, orada her türlü çeşitliliği görürsünüz. Önemli sözler, önemli kişiler, ibretlik görüntüler, bu görüntülere duyulan öfke çığlıkları. Yani, güzellikleri de, çirkinlikleri de buralarda görüp, ibret aldığımız bir vahadır sosyal medya. Pandemi döneminde kalabalıklara karışmayı pek korkulu buluyorum. Evimin yakınındaki kısa yürüyüş parkurumda yürürken gördüklerim, beni bazen isyana sürüklüyor. Hani, o meşhur türküde olduğu gibi: “Mevlâm bize birçok dert vermiş, beraber derman vermiş.” Öyle bir dertle karşı karşıyayız ki, ne aşısı, ne ilacı bulunabildi. Bazıları halâ maskesiz. Marketlerde kasiyer kuyruğuna girenlerde mesafe kavramı kaybolmuş. O türküye şu sözlerle nispet yapmak geliyor içimizden: “Mevlâm bize can vermiş, yanında akıl vermiş.” Ki, işletelim, kendimizi, canımızı tehlikelerden koruyalım diye. Maskesini ve sosyal mesafe kavramını hiçe sayan ebleh insanlarla karşılaşıyorum her sabah. Aklını kullanmayı akletmeyen iki ayaklı mahlûklar. Ne desek boş! Anlamıyorlar. Sadece kendi canlarını değil, yakınlarının canlarını da tehlikeye atıyorlar. Can Yücel’den bir alıntıya rastladım o vahada. Diyor ki: “Küçükken annem, yerde ekmek görünce , yükseğe koy, kuşlar yer derdi. Sevdiklerimizi hep yükseklerde tuttuk, acaba kuşlar mı yedi?” Kuşlar, yemedi de, Onlar beyaz atlarına binip gittiler. Bekir Coşkun gibi. Ölüler bile kıskandı Bekir’i. Yazarlar, neden O’nun gibi yazamadıklarını düşündüler hep. Ölü ruhlar yukarıdan seyrediyor: Bu gelen kim? Diye… Yüreklerde O’nun acısı, ekranlarda O’nu anan yürekler. Sevgiyi O’nun kadar hak eden, onun kadar güzel yaşayan birileri çok az. Mekânları cennet olsun. Maske takmayarak virüse meydan okuma gayretinde olanlara da Allah akıl versin.