Sedat Örsel, “Retorik ve Vücut Dilinin Gazetecilikte Önemi”ni anlattı

Gazeteciler Cemiyetince yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen “Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” programı (M4D) kapsamında, Basın Evi’nde düzenlenen haftalık buluşmaların konuğu Sedat Örsel, “Retorik ve Vücut Dilinin Gazetecilikte Önemi” konusunda katılımcılara tecrübelerini aktardı. NAZ AKMAN-Gazeteciler Cemiyetince yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen “Demokrasi için Medya/ Medya için Demokrasi” programı (M4D) kapsamında, Ankara’daki Basın Evi’nde düzenlenen gazetecilerle buluşma etkinlikleri devam ediyor. Ekim ayının ilk konuğu Sedat Örsel katılımcılara “Retorik ve Vücut Dilinin Gazetecilikte Önemi” konusunda bilgiler aktardı. Retorik ve vücut dilinin gazetecilik için önemini vurgulayan Örsel iyi bir retorik için gerekli koşulları sıralarken, “Bunun için iyi bir konuşmacı, ilgili bir dinleyici kitlesi, ortak bir konu ve ortak bir dil gerekiyor. Retorik ve vücut dili gazetecilik için neden önemli, çünkü biz konuşamıyoruz. Konuşamadığımız için bu durumdayız. Dünyanın en güzel dili Türkçe ancak buna rağmen konuşamıyoruz. Benim gençliğimde günde 300 kelime ile konuşulurken şimdilerde belki 50 kelime bile kullanamıyoruz” dedi. Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Örsel’in gazetecilik ve sanat yönüne dikkat çekerek, “Örsel’in yaratıcı yönünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Yazılarını takip ediyorum, muhteşem bir dili var, gıpta ile bakıyorum. Konferansları da aynı şekilde çok önemli ve etkili. Tüm bunların yanı sıra Örsel’in sanat bakışı da benim hayranlık duyduğum bir özelliği. O demir heykellerine bakarken bir demire ancak bu kadar anlam verilebilir diyorum. Bu salona bakarken de bizim kuşağımızın hala bilgiye aç olduğunu fark ediyorum. Ben bu kadar yeteneği üzerinde bulunduran Örsel’in adeta uzaydan geldiğine inanıyorum” diye konuştu. Sedat Örsel kimdir? Örsel’i takdim ederken öz geçmişi hakkında bilgi veren M4D Direktör Yardımcısı Seva Ülman, kendisinin çok yönlü bir kişiliğe sahip olduğunu belirterek, “Sedat Örsel, 1967’de, Türkiye’de televizyon yayınlarını başlatan ilk TRT ekibinde prodüktör olarak çeşitli dramalar yaptı. İskoçya, Japonya ve BBC’de televizyon yayıncılığı, işletmeciliği ve reji öğretmenliği eğitimleri gördü. TRT’de yapımcılığın yanı sıra Kültür Yayınları, Eğitim Merkezi, Dış Yapımlar, TRT-INT ve Avrasya TV’nin kuruculuğunu ve yöneticiliği görevlerinde bulundu. Dünyayı defalarca dolaşarak TRT yapımlarını ilk kez büyük film ve televizyon program marketlerinde sattı. Yabancı televizyonlarda çok sayıda ortak yapıma imza attı. 1992’de, 25 yıl aralıksız çalıştığı TRT’den, TV Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı vekili iken emekli oldu. Örsel, 1992’de Alo Bilgi Grubu Genel Koordinatörü 1993’te ise Koç Holding’te, Time-Warner, Canale Plus Ortaklığı olan EKO TV’nin (şimdiki CNN TÜRK) kurucu Genel Müdürlüğünü yaptı. Örsel, 1977’den itibaren TRT’nin yanı sıra, 42 yıldır çeşitli üniversitelerde ve kuruluşundan itibaren Bilgi Üniversitesi’nde, medya derslerine ek olarak üniversite adına konferans ve seminerler veriyor. Örsel hala çeşitli kuruluşlara telif hakları, televizyon işletmeciliği, medya ilişkileri, kriz yönetimi, retorik ve beden dili konularında danışmanlık yapıyor. Örsel, Sedat Simavi başta olmak üzere televizyon yapımcılığı ve yöneticisi olarak bugüne kadar 15 ödüle layık görüldü. Örsel ayrıca yaptığı demir heykellerle de biliniyor” dedi. “Ne iş yaparsanız yapın güzel konuşun” Yaklaşık 50 yıldır gazetecilik, 43 yıldır da televizyon camiasında görev yapan ve hala bu alanda çeşitli üniversiteler bünyesinde konferans ve seminerler vererek genç nesile bilgi ve tecrübelerini aktaran Örsel, her meslek için retorik ve vücut dilinin gerekliliğine işaret etti. Örsel, “Dünyanın en güzel mesleği gazetecilik. Meslekte 50.yılım. 43 yıldır televizyon alanındayım. Bu 336’ıncı konferansım olacak. Medya okuyan öğrencilerime eğitimler veriyorum. Oyuncudan politikacıya kadar beden dili kursları vardır. Ne iş yaparsanız yapın güzel konuşun. Gazetecilik, renkli, heyecanlı tehlikesiz iyi bir meslektir. Kimi zaman, 'aniden' güzide bir topluluğa hitap etmeniz istenir. Ama çoğu zaman da, pek güzide olmayan birine soru sormanız da gerekebilir. Bu durumda saklanmak zordur. Burada en büyük sorun utangaçlıktır. Hitabeti zayıf kişi, anlatma ve soru sorma zorluğu çeker. İyi konuşan biri ise, en zor durumu bile alkışa çevirir” dedi. İdeal ses için, ağızdan dakikada 164 kelimeden fazlası çıkmamalı Hitabet için iyi bir sese ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Örsel, “Hitabet, konferans, nutuk, seminer şeklinde olabilir. Hepsi için konuşmacının sesi iyi, güzel ve dinlenebilir olmalıdır. Bozuk, kaba, küfürlü, haşin hırıltılı, çemkiren sesler dinleyenleri çok rahatsız eder. Sesimizin rengi, tonu, seviyesi, temposu vb. çok sayıda özelliği dinleyen kişi tarafından hızla okunur ve çözümlenir. Beyin, konuşanın sesini saniyenin 1/5'inde tanır!. Sesidir kişiyi anında ele veren. Bizi anında tanıtan imzamızdır. Konuşan kişi kim? Onun uyanık, dengeli, atak, sevimli ve güzel sesli olup olmadığını daha ilk merhabasıyla anında anlarız. Nedir güzel ses dedikleri? İngiliz bilim adamları mükemmel bir ses bulmak için 50 güzel sesi değerlendirdi. Araştırma; ses, hız, frekans, kelime sayısı ve tonlamaya dayalı, matematik bir formül üzerinden yapıldı. İdeal ses için, konuşurken ağızdan dakikada 164 kelimeden fazlasının mümkünse çıkmaması, ve her cümle arasında hiç değilse 0.48 saniye susulması gerektiği sonucuna varıldı. Sesi güzel olmasa da konuşmacılar bu 164 kelime ve 0.48 saniye kuralını uygularsa iyi dinlenir deniliyor” sözlerine yer verdi. İyi bir retorik için gerekenler Başarılı bir retorik için uzmanların dört temel koşula dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Örsel, “İyi bir retorik için, iyi bir konuşmacı, ilgili bir dinleyici kitlesi, ortak bir konu ve ortak bir dil gerekir deniyor. İyi bir konuşmacı, konuşmanın başında varsa gergin ortamı biraz yumuşatmalı. Temel kural sözleri belirli ve akıcı bir sıraya uygun olarak dizmektir. Dinleyenlerin konuya iyi sarmaları için en etkili, en çarpıcı yöntem seçilmelidir. Konuşma süresi en baştan ayarlanmalı ve uyulmalıdır. Konuşma hızı önemlidir; çok ağır, çok temposuz konuşan ya da makineli tüfek gibi konuşanı dinleyici sevmez. Sözcükler, iyi bir retorik ustasının kuklalarıdır. İyi hatip başkalarının ağzıyla konuşmaz, isabetli sözcük seçer bazen galat ya da argo sözcüğün gerçek anlamını tersine çevirebilir. Yersiz ve doğru telâffuz edilmeyen yerli yabancı sözcükler konuşma sırasında gülüşmelere yol açar” diye konuştu. İş dünyasında beden dilinin önemine değinen Örsel, yapılan araştırmalara göre kişilerarası iletişimde kelimelerin yüzde 7 ila 10, ses ve konuşmanın yüzde 30,38, beden dilinin ise yüzde 55,60 oranında etkili olduğunu söyledi. Örsel, jest ve mimiklerin bilim haline geldiğini ifade ederek şöyle devam etti: “İyi iletişimde, beden dili sözlerden daha etkilidir” “İyi konuşmanın temel şartı kişinin retorik yani hitabet yeteneğidir. Bu, her zaman eğitilir, düzeltilir, kısa sürede geliştirilebilir. Doğru yöntem ve kararlılık başarıyı getirir. İyi bir retoriğin ikinci şartı ise ilgili bir dinleyici kitlesidir. Karşımızda ‘çekiç kafalı’ birinin hayali olan tek tip dinleyici değil. Dinleyicilerin ortak paydası retoriğin ortak konusudur. Dinleyenlerin tümünün konuya ortak ilgisi çok önemlidir. İyi retorikçi ortak konuları iyi bilir. Edebiyat, tarih, felsefe, sanat gibi. Konuşma, çok iyi bilinen ve en yaygın ortak bir dille yapılır. Dil açısından heterojen bir toplumda kişilerin iletişim için tercih ettikleri en yaygın ‘dil’ ve ‘ağız’ öne çıkar. Bizde iletişimin en yaygın ortak dili ‘İstanbul ağzı’dır, sözcükleri kullanmadan da insan kendisini ifade eder. İletişim jargonunda buna ‘sözsüz iletişim’ yani ‘beden dili’ denir. Jestler, mimikler ya da tavırlar gibi sunum kodları aracılığıyla gerçekleşen iletişimdir. İyi iletişimde, beden dili sözlerden daha etkilidir. Yüz ifadesinden, gelen haberin çarpıtılacağını hemen anlarız. Konuşmadan yalnızca mimiklerle uzun süre sertçe tartışabilirler. Dünya, bir liderin yüz ifadesine bakıp ağzından ne çıkacağını şıp diye anlar. Bazıları da birkaç mimikle cevap verir. Yüz okuma işi de bilim haline geldi ve uzmanlık alanı olarak yükseldi. Dr. Mac Fulfer önce kendi yüzündeki 43 ayrı kas’ın yorumunu yapmış. Alın çizgisi Einstein, kulakları diplomatmış! Bizde bu yorumlar farklıdır, burun fındık, ağız kiraz, göz badem, dil baldır. İş görüşmelerinde mülakata gelenin CV ve sözlerinden daha çok beden dili raporlarına bakılır ve uzmanların tahlilleri ciddiye alınır.”