Utku ŞENSOY Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın Suriye politikasını eleştirirken, “İdlib’de sıkıştılar, sağa dönüyorlar olmuyor, sola dönüyorlar olmuyor. Suriye politikasından bu yana 122 şehit verdik. Niçin verdik? ‘Orta Doğu bataklığında ne işiniz var’ dedik. Mısır ile bile kavga ettik, şimdi Hindistan ile kavga etmeye başladık. Dili durmuyor beyefendinin. Dilini tut kardeşim, otur bir düşün. Ne oldu Suriye meselesi? 24 saatte Emevi Camisi’ne gideceklerdi, 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye’ye geldi. Emevi Camisi’ne kim gitti? Biz gidecektik, Putin gitti..”. sözlerini dile getirmişti. Suriye’de Moskova’nın desteğindeki rejim güçleri, İdlib ve Halep kırsalında ilerlemesini sürdürürken, Mehmetçiğe yönelik saldırılarını da sürdürüyor. Bakmayın siz yandaş basının rejim güçleri nitelendirmesine, her ne kadar kabul etmesek de öyle ya da böyle onlar Şam yönetiminin, yani mevcut Suriye’nin ‘topraklarını-yönetimi-rejimi korumakla mükellef’ resmi askeri güçleri ve bizim askerlerimiz yabancı topraklarda o ülkenin güçlerinin saldırılarına maruz kalıp kayıplar veriyor. Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarında yitirdiğimiz gencecik evlatlarımızı düşündükçe yüreğimiz burkuluyor, o şehitlerin niçin verildiğini sorgularken kendimize şu soruları sormadan edemiyoruz; Düne kadar kol kola olduğumuz Suriye ile bugün neden fiilen çatışma durumuna geldik? Hangi karanlık güçler, ‘dış mihraklar’ Türkiye’yi güney komşumuz ile çatışma durumuna getirdi? Silahlı çatışma, savaş olmadan, Mehmetçiklerimizi yitirmeden bir çözüm bulunamaz mıydı? Buna benzer onlarca sorular ışığında aklımıza, MÖ 500›de Wu Devleti›nde yaşamış ünlü Çinli komutan, filozof ve askeri bilge SUN TZU (Sun zi) ve onun savaşa ilişkin sözleri geliyor. Onun savaş stratejisi üzerine yazdığı ‘Savaş Sanatı’ adlı yazılarda toplanan sohbeti dünyanın en eski strateji kuramları olarak kabul görür. SUN Zİ’ nin savaş sanatı insanlık tarihinin en eski strateji kitabı özelliğine sahiptir. Eserin geçmişi, Çin’in “savaşan beylikler” dönemine kadar uzanır. (M.Ö; 403-221) SUN Zİ der ki; “Savaş kandırmacalı bir iştir. Bu nedenle, vurabilecekken vuramayacakmış gibi göstermek, saldıracakken saldırmayacakmış gibi göstermek, yaklaşırken uzaklaşıyormuş gibi göstermek, uzaklaşıyorken yaklaşıyormuş gibi göstermek gerekir.” “Yemle ve kandır, kargaşa çıkart ve ele geçir, dirençliyse ona göre hazırlan, güçlüyse ondan sakın, sinirliyse onu kızdır, tevazu göster ki, gerçek sanıp mağrurlaşsın, dinleniyorsa rahatsız et, aralarında birlik varsa ayır, ona hazırlanma fırsatı vermeden saldır, beklemediği anda ortaya çık. Bunlar savaş erbabının başarı sırlarıdır; önceden kestirilemez.” “Savaşta gözü kara bir hız hoş görülebilir, ama işi maharet göstereceğim diye uzatmanın yararı görülmemiştir." "Savaşın getireceği zararı bilmeyen kişiler, savaşın getireceği yararı da bilemezler." "En iyi askeri strateji taktik saldırıdır, ikincisi bağlantılara saldırıdır, bir sonraki askeri güce saldırıdır, en sonuncusu kentlere saldırıdır. Kente saldırı, başka çare kalmadığı takdirdedir." "Karşısındakini ve kendini bilen hiç bir savaşta tehlikeye düşmez; karşısındakini bilmeyen, kendini bilen, bir kazanır, bir kaybeder; karşısındakini de, kendini de bilmeyen her savaşta mutlaka tehlikeye düşer." "İyi savaşan biri, kendini yenilmeyecek konumda tutar, düşmanın yenileceği bir fırsatı kaçırmaz." Bu bilge kişinin kanımca günümüze uyarlanması gereken en önemli cümleleri ise şunlar; “Mükemmellik, her savaşta çarpışarak kazanmak değildir. En iyi strateji, savaşmadan kazanmaktır.” “Savaşta zaman kaybetmek, bir ülkeye yararı olacak iş değildir.” “Gerçek zafer, savaşmadan kazanılan zaferdir. Gerçek önder savaşmadan kazanan önderdir.” Savaşta yitirdiğimiz evlatlarımıza tanrıdan rahmet, acılı ailelerine sabırlar diliyoruz.