Yıldız YAZICIOĞLU  / Türkiye’de siyasette malzeme olmaktan öte nasıl yaşadıklarını, neler düşündüklerini pek görmemeye çalıştığımız Suriyeliler, toplumsal psikolojimiz itibariyle kabullenmekte zorlanmamıza rağmen memleketimizde. “Dost acı söyler” dolayısıyla acı kahvemizden yudumlayalım ve açıkça ifade edelim ki Suriyeliler artık siyasi polemiklerde aksi iddia edilse dahi Türkiye’de kalıcı. Eskiden Gaziantep’e bağlı Kilis’teki Öncüpınar Sınır Kapısı’na doğru yol boyunca yabancı bir ülke topraklarındaki kent olması nedeniyle sarı kutucuk içerisine “Halep” yazılı yol tabelalarını görüyoruz. Sınır kapısına vardığımızda, tarih kitaplarındaki uzak geçmiş değil henüz çok yakın tarihte yüzlerce metrelik kuyruktaki tırları değil Halep’e kuzeyden geçiş kapısı yanına konumlandırmış konteyner kent ile karşılaşıyoruz. Son birkaç yılda alışılageldiği üzere Başbakanlık’a bağlı Suriyeliler için oluşturulmuş Kilis Konaklama Tesisi’nden Gaziantep’e taşınmaya gayretindeki bir aile ile tanışıyoruz. Biraz hafızamızı zorlayalım yıl 2012 idi. Hollywood’ın yıldızı Angelina Jolie, Birleşmiş Milletler göreviyle buraya gelmiş ve “Gördüğüm en iyi kamp” demişti. O günlerde henüz Suriye’deki savaş yeni başlamıştı ve Türkiye’de siyasi öngörü Beşar Esad’ın devrileceği görüşünde ısrarcıydı. AFAD’ın son raporuna göre; bugünlerde Öncüpınar’daki konteyner kentte 15 bin 735 bin Suriyeli yaşıyor. Ancak Jolie’nin ağırlandığı günlerde olduğu gibi yine binlerce insan bulunsa da bu kampta aslında Türkiye sınırları içerisinde “iç göç” yaşanıyor. Memlekette 1950’li yıllardan itibaren “çarpık kentleşme” diye özetlenen ve bugünlere değin çözümlenemeyen sosyal, ekonomik ve yapılaşma gibi problemlere yol açan köyden kentlere göç gibi. Ve Türkiye, o göç için nasıl gelecek planlaması yapmadığı gibi şimdi de Suriyeliler’in göç edişlerini sessizce izliyor. Yeniden kamp kapısındaki aileye dönelim. Gaziantep’te iş bulduğunu kaydeden Suriyeli koca ile biraz Türkçe biraz İngilizce konuşuyoruz. Bu sırada kampın dış duvarına yerleştirdikleri eşyalarını kiraladıkları kamyonete yerleştirmekle meşgul. Suriyeli kadın eş, yıllardır Türkiye’de yaşamalarına rağmen sadece Arapça biliyormuş, konuşamıyoruz. Sadece yüzü açık şekilde siyah başörtüsü ve uzun paltosuyla kenarda bekliyor. Sahi Antep içerisinde de Türk kadınları ile Suriyelileri ayırt edici noktalardan birisi de kadınlarımız başörtüsünde, paltosunda özetle giyim tarzında renklerden, desenlerden vazgeçmiyor diyebiliriz. Suriyeli çift ise, yeniden göç etme telaşında iken anlıyoruz ki benzeri manzaralar her gün yaşanıyor. Kamptan sürekli özellikle Antep’e doğru göç ediliyor. Kuşkusuz bizim keşfimiz değil ki göç. Geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği heyetine Antep’in durumu anlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, sadece yiyecek-içecek, konaklama veya eğitim değil nüfus artışı nedeniyle ciddi şekilde altyapı yatırımları da gerektiğini söylüyordu. Özetle, eğer Angelina Jolie, bugün gelirse sınırdaki kampı değil muhtemelen Antep’in mahallelerini gezmeli. Ama 2012’de kampı beğenmesi gibi acaba Gaziantep için “Gördüğüm en iyi kent yerleşimi” diyebilir mi?! Burada siyasi partisinden bağımsız şekilde yaklaştığım Ankara’da milletvekilliği ve bakanlığı günlerinden tanıma fırsatı bulduğum Fatma Şahin’in belediye başkanlığını eleştirmeyeceğim, tabiri caizse kente kadın elini değdirmek için çalıştığı düşüncesindeyim. Ancak belediye başkanı olduğu Antep, artık nüfusu itibariyle adeta Halep’e dönüşmüş durumda. Kent merkezi ve modern apartman yapılarıyla Antep’in, Türkiye’nin büyükşehir kimliğini koruma gayreti doğru. Ama merkez ilçelerinden Şahinbey’in neredeyse tümü Suriye yerleşimi görünümünde. Eski ilçe, yeni il Kilis’in ahvaline hiç değinmeyelim. Kilis’in en ünlü, tarihi baklavacısında sınır kapısı dönüşü mola verdiğimizde görüyoruz ki garsonunu, çaycısı Suriyeli. Kilis Valiliği’nin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nı önündeki ana caddede, bakkaldan, kasap dükkanına Arapça levhalar veya fiyatlandırma göz önünde. Nedense o sırada Kürtçe levhaları kaldırma eğilimi aklıma geldi ama hemen konuyu dağıtmaktan vazgeçiyorum. Gaziantep’e baktığımızda mesela “İran Pazarı” deyimi artık tarihe karışmış. Türkmenler Caddesi üzerindeki alışveriş bölgesinde esnaf da müşteri de Suriyeli. Yıl 2012 iken savaştan etkilenen Türk esnaf burada kepenk indirmişti. Bugünlerde ikinci el beyaz eşya satıcısı, marketleri, cep telefonu mağazaları, kasap dükkanları ile akşam saatleri açılan tavuk çevirme lokantaları, kuaförleri yani herşeyi ile Suriyelilere ait. Peki esnafıyla, müşterisiyle Suriyeliler sizce artık nerede yaşıyor? Sizce aniden rüyadan uyanacağız ve Suriyeliler yerine “Arap kökenli vatandaşlarımız” denilecek az sayıdaki nüfus ile mi karşılanacağız Antep’te? Yoksa gelecekte Antep doğumlu Fatma Şahin yerine Halep doğumlu bir belediye başkanı görmeye hazır mıyız? Son olarak Fatima adlı başkan ufukta pek gözükmüyor, nedeni ise Suriyeli kadınlar ayrıca yazılmalı diyelim…