Utku ŞENSOY 21’nci yüzyıl insanının bilgi edinme, haber alma, iletişim, alışveriş hatta beslenme ihtiyaçları için yaşamsal öneme sahip olan internet, web uygulamalarıyla da birey ve şirketlerin gelişimine yön vermiştir. Akıllı telefon, tablet ve bilgisayarlarla bu iletişim imkanlarını kullanan günümüz insanı, doktor randevusundan, online bankacılık ve vergi işlemlerine, satın alma, seyahat planlamasından, görüntülü konferans sistemleriyle iş toplantıları gerçekleştirmeye, yabancı dil öğrenme ve pandemi döneminde tüm dünyada uygulanan uzaktan eğitime kadar çok farklı akıl sınırları zorlayan kolaylıklara sahip olabilmiştir. Sürekli kendini yenileyen bu sanal dünya, yeni mecralar ve iletişim teknolojilerinin doğmasıyla sosyal medya kolaylığını da insanlığın hizmetine sunmuştur. Sosyal medya uygulamaları da on milyonlarca birey tarafından kullanılmakta ve kullanıcılar için yaşamsal hatta vazgeçilmez hale gelmiştir. Her an her yerde yakınları, dost ve arkadaşlarıyla görüşüp, fotoğraflarına, iletilerine bakıp mesaj gönderip alan 21’nci yüzyıl insanı, bilgiye erişmek, gündemi takip etmek, stres atmak, eğlenmek ve boş zamanını değerlendirmek için sosyal medya kullanımına başvurmaktadır. Artık internetsiz, web uygulaması olmayan, sosyal medyasız bir dünya düşünülemez. Ancak bu sınırsız dünya sanıldığı kadar masum değildir. Deep web gibi karanlık dünyaya açılan tehlikeli kapılar ve özel yaşam sınırlarının ihlal edildiği sosyal medya platformları bu dünyanın en büyük tehditlerindendir. Bu uçsuz bucaksız alemi bilim ya da eğlence için kullanan insanların yanı sıra çok sayıda terör odakları, kötü niyetli kişiler hatta sapık ve hasta ruhluların da bulunduğu unutulmamalı. İnternet öncesi kadın ve çocuklara yönelik şiddet, taciz ve hakaretleri en çok aile içinde, yakın çevre, çalışma hayatında ve kamuya açık yerlerde görürdük. Bu tür eyleme başvuranlar son dönemde fiziksel ve sözlü ortamın yanı sıra kendilerine çirkin saldırıları için yepyeni bir mecra buldu. Bu iğrençliklerin yeni adresi sosyal medya platformları! Fiziksel şiddet, sözle taciz ve hakaretlerden hızını alamayan insanlıktan nasibini almamış bu güruh artık Instagram, Twitter ve Facebook gibi mecralara akıp, oradaki insanlara yazılı saldırılarda bulunmaya başladı. Muhtemelen kişilik bozukluklarına sahip, sosyopat, arızalı bu tiplere konulacak teşhisi psikiyatrlara bırakmamız lazım. Ancak sosyal medya mecralarını kullanarak sanal ortamda suç işleyen bu zorbaların yaptığı yanlarına kar kalmamalı, hak ettikleri cezaların yargı yoluyla verilmesi gerekir. Basın mensupları demir parmaklıklar ardındayken, kadın ve çocuk tacizcilerinin elini kolunu sallayarak gezindiği bu ortamda hangi tür ve yoldan olursa olsun tacize sıfır tolerans gerekir. Bu bağlamda, siber suç işleyenlere yönelik her türlü yaptırım için yasal düzenlemelerin de yaşama geçirilmesi önemlidir. Ancak siber suçlarla mücadele ederken internet özgürlüğünün kesinlikle kısıtlanmaması gerekir. Almanya’daki sosyal medya yasası Almanya, Instagram, Twitter ve Facebook’ta nefret ve şiddet söylemlerinin artması üzerine, aşırı sağcı, ırkçı ve nefret söylemleriyle mücadele için 2017 yılında bir yasayı yürürlüğe koydu. Bu yasayla, tehdit, hakaret, iftira, kötüleme, kamuoyunu suça teşvik etme, halkı kışkırtma ve şiddet görselleri paylaşma gibi internet üzerinden yapılan suç içerikleriyle etkin mücadele hedeflendi. Yasayla, kullanıcı şikayetleri incelenip, işleme konularak nefret suçlarının önlenmesine önemli katkı sağladı. Almanya’da yaşama geçirilen sosyal medya yasası, söz konusu platformların etkin bir şikayet sistemi olmaması halinde bundan sorumlu olan kişiye 5 milyon Avroya, platformu işleten şirkete ise 50 milyon Avroya kadar para cezası öngörüyor. Yasa, sosyal medya kuruluşlarının Almanya’daki para cezası veya sivil davalarda muhatap alınması amacıyla bir temsilci bulundurmalarını ve bu kişinin kimliğinin kendi sayfalarında duyrulması zorunluluğu getiriyor. Almanya’da kişisel haklarının zedelendiğini düşünen her vatandaş sorumlu şirketten kendisine yönelik saldırıyı yapan kişi hakkında bilgi talep etme hakkına da sahip. Sosyal medya platformları, suç işleyen kişiler hakkında mahkeme kararıyla, mağdura bu kişi hakkında bilgi verme yükümlülüğü getirdi. Böylece ülke içi veya dışında sosyal medya yoluyla yapılan taciz ve saldırılar, yapanın yanına kar kalmıyor. Türkiye’de de benzer uygulamanın yaşama geçirilmesi yararlı olabilir. Tacizin her türüne sıfır tolerans Öte yandan, Almanya’da sosyal medya platformlarının, yoğun kullanım yükü ve yetersiz kaynak nedeniyle, taciz ve saldırı içeren paylaşımları 24 saatte silme ve yetkili kurumlara bildirme sorumluluğunu yerine getiremediğinin altını çizmekte yarar var. Bu nedenle, ülkemizde benzer biçimde sosyal medya yasasını yaşama geçirsek bile ilgili platformlardan beklenen hızda sonuç alamayacağımızı bilmeliyiz. Kısaca ülkemizde çıkarılacak benzer bir yasa ile kısa vadede kesin sonuç mümkün değil. Tek çözüm platformların kısıtlanması ya da engellenmesi ancak bu da özgür olmayan, otokrasi ile yönetilen ülkelerde olur. Kesin sonuç almanın orta ve uzun vadede tek yolu, toplumsal duyarlılık, caydırıcı cezalar ile tacizin her türüne sıfır tolerans uygulamak ve gençleri medya okuryazarlığı konusunda bilinçlendirerek eğitmekten geçer. Her ne kadar cinsel taciz suçu, Türk Ceza Kanununun 105’nci maddesinde düzenleme alanı bulmuş, sosyal medya sitelerinde kişilere cinsel amaçlı olarak yazılar yazılması veya teklifler gönderilmesi cinsel taciz suçunun oluşması için yeterli görülmüş olsa da, günümüzde kapsamının daha da genişletilip mevcut cezaların ağırlaştırılması gereği doğmuştur. Sonuç olarak, başta kadın ve çocuklar olmak üzere tüm insanların kişisel hak ve özgürlüğüne yönelik şiddet, taciz ve hakaret içeren fiziki, sözel ve yazılı saldırılara asla müsamaha gösterilmeyerek her alanda tacizciye sıfır tolerans gösterilip yargı önünde hak ettiği en ağır cezaya çarptırılması lazım.