CHP'den yeni müfredat çıkışı: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının çağdışı eğitim manifestosu CHP'den yeni müfredat çıkışı: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının çağdışı eğitim manifestosu

Fatma Ağaç/ Ankara
Teknolojinin hızla gelişen merdivenlerinde “tarih”in flulaşan görüntüleri daha çok belirgin hale gelirken; ilk, orta ve yakın çağlara giden “tarihi öğrenme süreci”nde her alanda olduğu gibi teknolojinin rolü bu alanda da kendini gösterdi. Teknolojinin kendi gelişim tarihini bilmek ve izlemek ise ayrı bir araştırma konusu elbette! 
“Tarih, tekrardan ibarettir” sözü; sorunlu ve karmaşık yüklü günler yaşadığımız şu dönemde yeniden anlam kazanmaya başladı. “Tarihini, geçmişini bilmeyen devletler geleceğini belirleyemezler” sözü de aynı şekilde bugünkü yaşananlar üzerinden daha da katlanarak önem kazandı. “Tarihin önemi” de bu her iki söz üzerinden daha çok belirginleşmeye başladı. Teknolojik gelişmeler ise tarihin önemini gelecek kuşaklara aktarmada daha fazla rol oynar oldu. 
Tarih öğretiminde animasyon…
21’inci yüzyılda teknolojik gelişmelerin hız kazanması çeşitli teknolojilerin eğitim-öğretim ortamlarında daha çok kullanılmasını sağladı. Teknolojinin zamanla yarışı öğretimin şeklini, sunumunu ve içeriğini değiştirdi. Teknolojinin tarih derslerinde kullanılması, son yıllarda önemli bir gelişme sağlayarak, yeni bilgisayar destekli materyallerin tarih dersi için ilgiyi arttırıcı ve öğrenmeyi çok yönlü gerçekleştirici unsurlar olduğunu ortaya koydu.  
Tarih öğretiminde animasyon uygulamasının bilimsel bir çalışmada kullanılması, önemli bir akademik ve öğretimsel boşluğu doldurdu. Yapılan bir araştırmada, teknoloji destekli öğretim yöntemi ile geleneksel öğretim yöntemi karşılaştırması gerçekleştirilerek; teknoloji destekli öğretim yoluyla tarih öğrenen öğrencilerin; uygulanan öğretim materyalini ve sürecini zevkli, ilgi çekici, kalıcı, hızlı öğretici, öğrenmeyi teşvik edici ve başarıyı arttırıcı olarak değerlendirdikleri görüldü. 
Tarih öğretimiyle teknolojinin birleştirilmesi çocuklar için aile içi eğitimlerde; okul öncesi eğitimlerde; ilkokul, ortaokul, lise, üniversite ve her yaştan insanın tarih öğretiminde giderek daha da anlam kazanıyor. Konuya ilişkin yapılan araştırmalarda, tarih öğretiminde teknolojinin kullanılmasının öğrencilerin akademik başarısını artırdığı, derse karşı olumlu tutum geliştirmeleri ve bilgiyi somutlaştırmalarını kolaylaştırdığı sonucunu ortaya koyuyor. Araştırmalar kapsamında özellikle ilkokul öğrencileri ve velileri ile çalışmalar yapılması öneriliyor. 
Türkiye’de ilkokul, ortaokul ve lisede tarih öğretimi alana ilişkin verilen derslerle sağlanıyor. Böylece yetişmekte olan nesillere tarih bilinci kazandırılması hedefleniyor. Tarih öğretimi ile üretken ve aktif bireyler yetiştirilmesi amaçlanırken, öğrencilerin içinde bulundukları hayat koşullarını atalarına borçlu olduklarının da böylece altı çiziliyor. Bu öğretimin, gelecek nesillere karşı görev ve sorumlulukların benimsenmesinde önemli rol oynadığı da görülüyor. 
Teknolojinin değiştirdiği geleneksel müze konsepti… 
Müzeler toplumun sahip olduğu kültürel çeşitliliklerin kolay anlaşılmasına yardımcı olmaları nedeniyle “kültürel bellek” olarak da adlandırılıyorlar. Turizm sektörü açısından olmazsa olmazlar arasında yer alan müzeler, hayat boyu öğrenme konusunda gelişen teknolojiyle birleştirilerek; sanal müzecilik kavramıyla hizmet veriyorlar. 
Dijital çağın her alanda yaşandığı günümüzde sanal müzecilik de giderek önem kazanıyor. Sanal müzeler, panoramik fotoğraf ve değişik medya olanaklarından faydalanılarak hazırlanmış, mekânı veya çevreyi tüm yönleriyle ziyaretçilere sunuyorlar. İnternet erişimiyle gezmek ve görmek için hizmet veren sanal müzeler, kültürel miras turizmi kapsamında kullanılıyorlar. 
Hızla gelişen teknolojik olanaklar geleneksel müze konseptini değiştirdi. Müzelerde kullanılan interaktif uygulamalar, ziyaretçileri gerçek bir tarih yolculuğuna çıkarırken; sanal müzelerin eğitimde kullanımı da gündeme geldi. Salgın döneminde, dijital dönüşümün deneyimlendiği yeni müzecilik anlayışına yol açan sanal müzeler, evlerinde kalan sanatseverlerin, ulusal ve uluslararası birçok müzeyi dijital ortamda ziyaret etmesine olanak sağladı.
Sanal ziyarete açık müzeler…
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Çağıran, Karşılayan, Ağırlayan Müze” sloganıyla ivme kazandırdığı müze ziyaretleri, salgın döneminde de dijital (sanal) ortama taşındı. Sanal ortamda 360 derece bakış açısıyla gezilebilen müzelere ilgi her geçen gün artarken, Türkiye’deki toplam 338 müzenin önemli bir bölümü Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “sanalmuze.gov.tr” adresinden ve mobil akıllı telefonlar üzerinden de “Müzelere Giden En Kısa Yol” uygulamasıyla ziyaret edilebiliyor. Türkiye’deki birçok müzenin sanal ziyarete açılmasının ardından yurtdışına hizmet veren bazı turizm şirketleri de yurtdışındaki müzeleri sanal olarak ücretli ziyaret etme olanağı sunmaya başladı. 
Geçmişte günlük yayınlarda çalışırken; Kültür ve Turizm Bakanlığı haberleri ile ilgilendiğim dönemden bu yana hep savunduğum konu; kültür ve doğa gezilerinde önceliğin kendi ülkemizdeki müzeler, örenyerleri ve turizm tesislerine verilmesiydi…  
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sayfasını incelerken ilgimi çeken ve çok hoşuma giden aşağıdaki alıntıyı da sizlerle paylaşmak istedim. “Türkiye, bütün insanlığın ortak kültürü olarak kabul edilen ve evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkların cennetinde yer almaktadır. Kadim tarihi, kültürel kodları, coğrafi araştırmaları ve uzantılarıyla tüm dünya için oldukça kıymetli bir ülke özelliğine sahiptir. Türkiye’nin en önemli markası olan kültürel mirası, müze ve örenyerleri sadece Türkiye değil, yurtdışından gelen tüm misafirlerin de çekim alanında yer almaktadır. Türkiye’nin en önemli sosyal sorumluluk projesi olarak gördüğümüz müze ve örenyerlerine sahip çıkmak, elimizden geldiğince yaşayan müzeler haline getirmek ve geliştirmek yolunda hızla ilerliyoruz.”
Salgın periyodu, dijital dönüşümün deneyimlendiği yeni bir müzecilik anlayışının önünü açarken, müzeler de bu süreçte eserlerini sanal ortama taşıdı. Müze ve ören yerlerinin üç boyutlu olarak internet üzerinden gezilebilmesi için çalışmalar yapıldı. Sanal olarak ziyaret edilebilen müzeler şunlar:
İstanbul Türk ve İslam Yapıtları Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Ankara Kurtuluş Savaşı Müzesi, Cumhuriyet Müzesi, Anadolu Medeniyetler Müzesi ve Etnografya Müzesi, İzmir’de Efes Müzesi ve Atatürk Müzesi, Çanakkale’de Troya Müzesi, Çanakkale Assos Ören Yeri, Samsun’da Gazi Müzesi, Çorum’da Boğazköy Müzesi ve Çorum Hattuşa Müzesi, Gaziantep’te Arkeoloji Müzesi ve Zeugma Müzesi, Aksaray’da Ihlara Vadisi, Nevşehir’de Göreme Açıkhava Müzesi, Şanlıurfa Göbeklitepe, Antalya, Adana, Van ve Uşak müzeleriyle Hatay ve Mersin arkeoloji müzeleri. Adıyaman Nemrut Ören Yeri, Denizli Hierapolis Ören Yeri, Denizli Laodikeia Ören Yeri, Bitlis Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı.
Ayrıca, geçen yıl içinde açılan İstanbul Havalimanı Müzesi ile Cumhurbaşkanlığı Ulusal Uğraş Standı ve Ankara Cumhurbaşkanlığı Milli Mücadele Sergisi sanal ortamda ziyaretçilerin ilgisine sunuldu.
Teknolojilerin arkeolojik kazılarda kullanımı
Yeni teknolojik fırsatlar arkeoloji, sanat tarihi ve müzecilik alanlarında yeni olanaklar ve kolaylıklar sunuyor. Uzaktan algılama teknolojileri ile toplanan veriler (bilgiler) çok fazla kullanım alanına hizmet ediyor. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) toprak altındaki tarihi eserlerin tam ve eksiksiz olarak çıkarılmasına olanak sağlıyor. 
Arkeolojik alanların ve bu alanlardaki tarihi eserlerin, kültürel buluntuların daha çok arkeoloji, arkeometri, geomatik, mekatronik, jeoloji, harita-kadastro, kimya mühendisliği gibi farklı bilim dallarındaki akademisyenlerin birlikte çalışmalarını gerektiren bir alan olduğu görülüyor. Kültürel mirasın, arkeolojik bölgelerin saptanmasında, envanterinin çıkarılmasında, uzaktan algılama yöntemlerini oldukça fayda sağlarken, günümüzde uzaktan algılama verileri aynı zamanda kameralar, sensörlü alıcılar ile donatılmış uçaklar, insansız hava araçları ve uydular tarafından toplanıyor. Termal kameralar ya da çeşitli toprak özelliklerini görebilen, moleküllerini ölçebilen fotoğraflar çeken uydular da hem arkeoloji hem de jeoloji alanlarında kullanılıyor. 
Radar teknolojileri, Radyo Frekansıyla Tanımlama (Radio Frequency Identification-RFID) gibi teknolojiler müzelerin koruma, saklama ve sergileme alanlarında araştırmacılara yeni olanaklar sunuyor.
 

Editör: Web Editör7