Başka bir eğitim mümkün!

Ankara Keçiören 19 Mayıs Muhtarlığı’nın, gönüllülerin çabası ile birlikte on yıldır yürüttüğü eğitim ve öğretim faaliyetleri bu yaz da “Tersine Dünya” yaz okulu ile sürüyor. Demokratik, laik, bilimsel eğitimi ve dayanışma duygusunu ilke olarak benimseyen yaz okulu gönüllüleri, bir ay boyunca 6 ila 13 yaşları arasındaki çocuklara çeşitli kurslar ve etkinlikler düzenliyor. Öğrencilerin aileleri ile de sıkı bir iletişim içinde olan gönüllüler, alternatif eğitim anlayışlarıyla ezber bozuyor
HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ (ANKARA) - Keçiören 19 Mayıs Muhtarlığı’nın gönüllülerin çabası ile birlikte on yıldır devam ettirdiği eğitim ve öğretim faaliyetleri, bu yaz da “Tersine Dünya” adıyla sürüyor. 19 Mayıs Muhtarı Ali Gölpınar, demokratik, laik ve bilimsel eğitimin gittikçe yozlaştığı ve yok edildiği süreçte, güçlerinin yettiği oranda bir karış duruş ve alternatif bir sistem öneriyor. Gölpınar, yazın öğrencilerin ücret ödeyerek kreş ve bakımevlerine gitmeleri ya da dini eğitim altında tarikatlara girmelerinin engellemek için böyle bir çalışma içine girdiklerini kaydediyor. Halk yararına yaptıkları bu etkinliğin, kimi çevrelerce rahatsızlık unsuru olarak görüldüğünü belirten Gölpınar, “Bu çevrelerin başında da iktidar sahipleri geliyor çünkü soran, sorgulayan, araştıran bir birey çocuk da olsa, onlar için tehlike olacağını düşünüyorlar. Bu yüzden eğitimin de devlet tekelinde olmasını istiyorlar. Kreş ve özel okullara baktığımızda, burada yaptığımız faaliyeti gerçekten insan üstü bir çabayla, iğneyle kuyu kazarak yapıyoruz” diyor. Yurt içinden ve yurt dışından maddi destekte bulunan insanlar ise Gölpınar’a göre yaptıkları işin doğruluğunu gösteriyor. 6 ve 13 yaş arasındaki, her kesimden çocuğa kapılarını açtıklarını vurgulayan Gölpınar, “Kışın derslere destek kursu düzenliyoruz, örneğin onların üçte biri muhafazakar ve milliyetçi ailelerin çocukları... Siz doğru işi yapıp, insanlara temas ettiğinizde ve yaşama dokunduğunuzda bu iş, adınız da çoğalıyor. Bugün, burada ders veren arkadaşlarımız, geçmişte öğrencilerimiz olan çocuklarımız” diye anlatıyor. Deniz Soluğan, “Çocukların çizimlerinden ve hareketlerinden ruh hallerini anlıyoruz” Yaz okulu gönüllülerinden Deniz Soluğan, bağlama atölyesinde çocuklara eğitim veriyor. Soluğan, yaz okulunu bir kaç kişiyle başlatıp, daha sonra illere yaydıkları büyük bir grup proje olarak gördüğünü söylüyor. Soluğan, “Amacımız hiç bir zaman insanları tepeden inme bilgilerle yönlendirmek değil, eğlenerek ve sorgulayarak bilgilendirmek. Tersine Dünya olarak Ankara’da başladık ve mahalle mahalle yayıldık. Keçiören’de başladık, Batıkent’te, Çiğdem’de derken büyüdük. Destek olan öğrenciler çok oldu, diğer illere de yayıldık. Tokat, Bursa, İzmir, İstanbul’da da yaptık” diyor. Yaptıkları işin sadece eğitim olmadığını dile getiren Soluğan şunları ifade ediyor, “Mesela resim atölyesinde çocukların ifade ettikleri çizimlerden onların ruh halini anlayabiliyoruz. Son zamanlarda istismar olayları arttı ve bunu yakınlarına bahsedemeyen çok çocuk var. Çocuğun durumu hareketlerine yansıyor. Yazdığımız atölyelerde, yazdıklarımızı önce biz oynuyoruz. Daha sonra çocuklara oynatırken de aralarına katılıyoruz. Günümüzde sokakta çocuk göremezsiniz mesela, hepsi bilgisayar, telefon başındalar ve burada bir araya geldikleri zaman ilk gün hepsi bireysel takılıyor çünkü iletişim kurma çabası yok. Atölyelerde kaynaştırıyoruz, tanışma oyunlarımız var. Oyun içinde birbirlerinin isimlerini söylüyorlar, birbirlerini tanıyorlar ve buradan çıktıktan sonra bağ kopmuyor. Atölyelerimizi alanında uzman kişilerle birlikte yönetiyoruz. Önce onlara danışıp, sonuçlarını da paylaşıyoruz.” Selda Şahin: “Çocuklar paylaşmayı öğreniyor” Gönüllülerden Selda Şahin de, kursa katılan öğrencilerin zaman içinde değiştiklerini ve evde kardeşiyle bir şey paylaşmayan bir çocuğun, kursla birlikte paylaşımcı bir özellik kazandığını belirtiyor. Şahin şöyle anlatıyor, “Burada hiç bir çocuk fazladan çikolata getirmez. Eğer bir çocuk, çikolata yemek istiyorsa, velisi tüm çocuklara çikolata alır ve aynı anda yenir. Çocuklar toplu bir şey yapmayı ve paylaşmayı öğreniyor. Biz derslerde hediye olarak kalem dağıtınca, dönem başında daha fazla kalem almaya çalışan çocuk, dönem sonunda kalemi küçücük kalmasına rağmen, ‘hocam benim kalemim var, olmayana verin’ diyecek hale geliyor. 10 yaşında bir çocuğun kalemini, yemeğini paylaşması göz önüne alındığında, biz o çocuğa bundan daha büyük bir şey katamayız. Bu çocuklar büyüyorlar ve birey haline geliyorlar, kendilerini ifade edebiliyorlar. İleride hayatlarında da bunu devam ettirebiliyorlar. Bu da bizim en büyük kazanımımız oluyor. Gönüllü öğretmenlere para almadan nasıl çalıştıklarını soruyorlar, bu kadar çocuğa sınıf öğretmenlerinin katlanamadığını ve bizim nasıl katlandığımızı soruyorlar. Biz insan seviyoruz, çocuk seviyoruz, ki sevmeden yapılacak bir iş değil.” Kardelen Kılınçoğlu ise farklı atölyeler sayesinde çocukların pek çok beceri kazandıklarını ifade ediyor. Kılınçoğlu, “Çocukların doğaya ilgisini artırmak için doğa atölyesi yaptık. Tiyatro atölyesi ise çocukların kendilerini ifade edebilmelerini, konuşabilmelerini, ellerini kollarını nasıl kullanacaklarını öğrenmelerini sağlayan bir çalışmaydı. Müzik atölyemiz de oluyor, her seferinde çocukların müziğe olan ilgilerini hem bizim hem de kendilerinin görmelerini sağlayan bir atölye... Toplumsal cinsiyet farkındalığı atölyesi yapıyoruz ve bu anlamdaki değişimi görmek de bizi çok mutlu ediyor. Tabii ki bu eğitim süresi kısa ama bunlar böyle yavaş yavaş, adım adım yapılcak işler. Sadece yaz okulu değil, dönem içerisinde de Tersine Dünya’nın atölye çalışmaları oluyor. Yaz okulundaki öğrencilerimizi oraya da aktarmaya çalılıyoruz” diyor. Kadın dayanışma atölyesi ile el ele Yaz okulunun yapıldığı yer olan 19 Mayıs Kadın Dayanışma Atölyesi’nin üyeleri ise birlikte hayata geçirdikleri eğitim projesinden son derece memnun olduklarını ifade ediyorlar. Fatma Abu Şehadet, “Tersine Dünya”nın, kafalarındaki ütopyayı bir ay da olsa gerçekleştirmek olduğunu söylüyor. Şehadet, “Yaz okulumuz, çocuklara paylaşmayı, dayanışmayı, hayal kurmayı öğrettiğimiz ve bu ülke için ne kadar önemli olduklarını öğrettiğimiz bir aylık eğitim süreci. Keşke bunu bütün okullar her zaman yapılabilse, biz bu istekle yola çıktık ve on yıldır devam ediyoruz” diye anlatıyor. Şehadet, kadınların özellikle velilerle iletişim kurmakta ve bu bağı güçlendirmekte etkin olduklarını dile getiriyor. Şehadet şunları kaydediyor, “Biz veli ayağında kadınlarla dayanışmaya çalışıyoruz. Zaten çoğu bir aylık eğitimden sonra, kadın dayanışma merkezine gelip gönüllü oluyor. Ne güzel ki, bizdeki aynı heyecanı onlar da yaşıyor ve böyle bir Türkiye’yi özlediklerini görüyoruz. Yemek getiriyorlar, ne yapabileceklerini soruyorlar ve bu da bizi umutlandırıyor, mutlu ediyor. İğneyle kuyu kazıyoruz, biz de o iğnelerden biriyiz.” Vildan Kılındaroğlu, “Veliler burayı evleri gibi görüyor” Kadın Dayanışma Atölyesi gönüllülerinden Vildan Kılındaroğlu, mevcut sistem ve eğitim eleştirisini yaparak, şunları söylüyor, “Sistem, insanları çocukluktan başlayarak yarışmacı, bireyci, kendi çıkarlarını gözeten, arkadaşının sırtına basarak yükselmeyi hedefleyen, kâr etmeyi önemseyen kişiler yetiştirmeyi hedefliyor. Eğitim de bunların en önemli parçası. Sadece okulda aldıkları eğitim için söylemiyorum, tüm toplumsal eğitimler için... Böyle bir kültürle var olan aileler, çocuklarını da böyle yetiştirmeye çalışıyorlar. Bu yetiştirme içinde de çocuğun tüm değerlerden yoksun kalmasının yanı sıra, kişilik bozukluğu, travmalar, bir sürü sorun yaşanıyor. Bunları psikolog ve sosyal hizmet uzmanı arkadaşlarımız zaten dönem dönem anlatıyorlar. İşte biz burada bu dünyayı tersine çevirmek istiyoruz. Bu insanların farklı bir kültür ve yaşam edinmelerini istiyoruz. Paylaşımcı olsunlar istiyoruz, çünkü bunun ana damarı paylaşımcı olmaktan geçiyor. Çocuğun üretebildiği, paylaşabildiği, kendini ifade edebildiği eğitimler veriyoruz, bildiğimiz klasik tarzdakilerden değil.” Öğrenci velilerinin kurs merkezini evleri gibi gördüklerini kaydeden Kılındaroğlu, velilerin tüm çocuklar için yemek pişirdiklerini ve tüm çocukları kendi çocukları gibi gördüklerini vurguluyor. İstismar konusuna da değinen Kılındaroğlu, “Özellikle annelerin kendi aralarında bunları konuşmaları gerekiyor. Bunları konuşuyor ve bilinç yükseltmeleri yapıyoruz, psikolog arkadaşlarımızdan yardım alarak, ne yapmamız ve çocuğumuza nasıl sahip çıkmamız gerektiğini konuşuyoruz. Bunların hepsi dayanışmayla oluyor, parayla çok işimiz yok, her şeyi birlikte kotarıyoruz” diyor.