Mehmet Necati GÜNGÖR Sanatçı ve politikacı kimliğini isminde toplamış bir Türk aydınıdır Tolga Çandar. Ege şivesini O’nun kadar iyi konuşan başka bir sanatçı var mıdır, bilemem. Rahmetli Özay Gönlüm’ün hakkını yemeyelim. O da Ege şivesini en iyi kullanan bir sanatçımızdı. İzmir’in kurtuluş günleri vesilesiyle bu yöremizin ilçelerinde halk konserleri veriyor. Geçtiğimiz günlerde Menemen’de idi. Daha önce de Menemen’in İncir Festivalinin yapıldığı Bozalan köyünde konser verdi. Efeleri öyle coşturdu ki, kadın erkek piste fırlayıp hep birlikte zeybek oynadılar. Ege budur işte. Kadınıyla, erkeğiyle Türkiye’nin aydınlık yüzü. Her iki konserini de zevkle izledik. Tek kelime ile ifade edecek olursak; harikaydı. Tolga Çandar’ın siyasetçi yönü CHP Muğla Milletvekilliği ile tescil edilmiş. Anadolu’nun bağrından çıkmış, bir köy çocuğu. Kendi ifadesiyle annesi ilkokul hademesi, babası taşocağı işçisi. Cumhuriyet, bu yoksul ailenin çocuğunu okutmuş, büyütmüş ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi gibi Türkiye’nin yüz akı bir eğitim kurumundan İnşaat mühendisi olarak mezun etmiş. Ortadoğu’da sol jargonu temsil eden öğrencilerindenmiş. Müziğe fakülte sıralarında başlamış. Üç-beş arkadaşıyla grup kurup türküler bestelemiş, söylemiş. Sonra siyaset. Muğla’dan CHP Milletvekili adayı olarak önseçime girmiş ve birinci sırada kazanmış. Anacağı çağırmış: “Şemde sen milletvekili mi oldun oğlum” “He ana. Önseçimi kazandık, nasipse bir ay sora olcez.” Önce elini öptürmüş, sonra dizinin dibine oturtup yemin almış: “Bak oğlum” demiş, “Biz seni şerefimizle büyüttük, okuttuk. Şimdi mebus olcen dimi?” “Dedim ya ana, olduk sayılır.” “O zaman beni iyi diyne. Eğer bu milletin bir kuruşuna tenezzül edersen, sütüm emeğim sana haram olsun.” “İyi diyon anacığım, hiç endişelenme, senin oğlunsam o bir lokma bana haram olsun.” Öyle de yaptı. 2011 yılında seçildiği Muğla Milletvekilliğini şerefiyle tamamladı. Adını hiçbir şaibeli işe bulaştırmadı. Anacığının istediği gibi bir evlât oldu. Alıyor sazı eline, dinleyicilerini türkü ile selamlıyor. Cumhuriyet diyor, Atatürk diyor. Emperyalizmin bu topraklarda mağlup edildiğini söylüyor. “O zaman bir Mustafa Kemal’imiz vardı, şimdi binlerce Mustafa Kemal var. İsterlerse gelsinler, dayak yer dönüverirler, dimi len?” “Bana diyorlar ki, Ege şivesini çok iyi taklit ediyon. Ulen ne taklidi. Ben Egeleyim, kendi toprağımın şivesini gullanıyom. Taklitse, İstanbul şivesini taklit ediyom.” Hem güldüren, hem düşündüren bir sanatçı. O’nu biz de çok sevdik. Egeliler kadar. Ben Erzurumluyum ama Ege insanını çok seviyorum. Ne demiş bizim şair? “Doğunun sınır taşı, Erzurum’un dadaşı. Efesi var İzmir’in, eğilmez Türk’ün başı.” Konserlerini hep İzmir Marşı ile bitirdi. Herkes bu marşı ayakta, hep bir ağızdan söyledi.