Ankara, Kale Atpazarı Sokak’ta kısa bir süre önce açılan Antiemperyalist Tükkan, ismiyle görenleri gülümsetirken, sosyal medyada kendisine yer buldu. “Kahrolsun emperyalizm, yaşasın yöresel ürünler” sloganıyla yola çıkarak, yalnızca yerli ve organik ürünleri satan dükkân sahibi Serhat Çolak, endüstriyel gıdaya karşı oluşunun ve antiemperyalist duruşunun, mekânın adını belirlediğini söylüyor. Antiempeyalist Tükkan’ın, hayata geçirmek istediği sürdürülebilir yaşamın ilk basamağı olduğunu kaydeden Çolak, ayrıca yerli tohum takası yaptığını da belirtiyor
SULTAN YAVUZ/ANKARA “Kahrolsun emperyalizm, yaşasın yöresel ürünler” sloganıyla yola çıkarak, sadece yerli ve organik gıdaları tezgâhına alan Antiemperyalist Tükkan, kısa bir süre önce Ankara Kale’de yer alan Atpazarı Sokak’ta açıldı. Satılan ürünlere, “Demokrat Turşu, Anarşist Biber, Protest Şalgam, Sosyalist Zeytin, Oportünist Sos, Muhafazakâr Tarhana” gibi isimlerin verildiği mekân, hem ismiyle hem de ürünlerinin politik adlandırmasıyla sosyal medyada da yer buldu. Antiemperyalist Tükkân, görenlerin yüzünü güldürse de, dükkân sahibi Serhat Çolak zaman zaman tepkiyle karşılaştığını da belirtiyor. Özellike “Troçkist Turşu Suyu” nedeniyle Stalinist ve Troçkistler arasında mizahi bir tartışmaya yol açtığını ifade eden Çolak, bu nedenle dükkânının içine Adile Naşit ve Münir Özkul konseptli bir resim çizdirerek, eski SSCB lideri Jozef Stalin ve Stalin ile giriştiği mücadeleyi kaybederek sürgün edilen Kızılordu Komutanı Lev Troçki’yi turşu suyu tartışmasının içine çektiğini dile getiriyor. Politik kavramlara yabancı olan ya da bilmeyenlerin kendisinini “komünist ya da terörist” gibi isimlerle yaftalamaya çalıştığını kaydeden Çolak, hem antiemperyalist duruşunun hem de endüstriyel gıdaya karşı oluşunun dükkânın ismini belirlediğini vurguluyor. Mekânın karşısında yer alan “Hangimiz Sevmedik” isimli kafenin de işletmecisi olan Çolak, söz konusu dükkânla, hayata geçirmek istediği sürdürülebilir yaşamın da başlangıcını yaptığını belirtiyor. Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak toprakla haşır neşir büyüdüğünü, ancak büyük şehre geldikten sonra doğa ve toprak özlemi çektiğini kaydeden Çolak, çocuk sahibi olduktan sonra bu konu üzerine düşünmeye başlamış. Çolak, öğrenciyken işletmeye başladığı kafedeyken de sağlıklı gıdalarla çalışmak istediğini ve çocuğu olduktan sonra organik gıdaya daha fazla yöneldiğini söylüyor. Endüstriyel gıdaya karşı olduğunu dile getiren Çolak, “Özellikle çocuğum için iyi olduğunu düşündüğüm gıdaları insanlarla da buluşturmak istedim” diyor. Ürünleri kadın kooperatiflerinden ve yerli üreticiden sağlıyor Çolak, tüketim toplumu alışkanlıklarından rahatsız olduğunu, sahte de olsa insanların marka peşinde olduklarını vurgulayarak, “Bir kahve zincirinde kahve içmek, bir mont markasını giyebilmek insanlarda statü simgesi hâline gelmiş, bunlar da kültürel yozlşamaya yol açıyor” diyor. Emperyalizmin marka ve kitle iletişim araçları yoluyla insanları sömürdüğünü belirten Çolak şunları ifade ediyor: “Tüketim toplumunun alışkanlıklarına karşı olduğum için dükkânımın adını da Antiemperyalist Tükkân koydum. Antiemperyalistim ve konsepti olan bir mekân açmak istedim. Yaptığım işin manevi yönü ağır basıyor, insanlara mesaj verdiğimi de düşünüyorum. Sloganımız, ‘Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın Yöresel Ürünler” ve alt metni olan mizahi bir isim... Benim enişten komünist, o yüzden ‘Komünist Erişte’ adını verdim. Liberaller için de ‘Herşeye salça’ derler, o yüzden o şekilde belirledim. Yoksa, ben esnafım, ideolojim yok, liberalleri de seviyorum. Bu isimlerle dükkânı açınca, neredeyse tüm medya organları haberimi yaptı, internet fenomenleri adımı duyurdu. ‘Troçkist Turşu Suyu’ ismi nedeniyle, mizahi paylaşım yapıldı ve Troçki ile Stalin üzerinden turşu suyu muhabbeti gelişti. Ben de dükkânın içine resimlerini çizdirip, onları tartışmaya dâhil ettim. İnsanları güldürmenin yanı sıra, ben endüstriyel gıdaya karşı tamamen el yapımı, yerel üreticilerden ve kadın kooperatfilerinden aldığım ürünleri satıyorum.” Yerli tohum takası yapıyor Çolak, semt pazarlarında ithal sebze ve meyvelerin satılmasını eleştirerek, “Ben daha çevreci bir mantıkla yaklaşıyorum ve bence insanın yaşadığı yerde yetişen ürünler onun biyoritmine daha uygun. Ailem de çiftçi ve organik tarım yapıyorlar ama toptan alıcılar değerini bilmiyor. Bunu da düşünerek, aracısız şekilde direkt çiftçiden, tarladan ya da kadın kooperatiflerinden ürünlerimi alıyorum ki Ankara’nın birçok ilçesinde kadın kooperatifi var. Böylece onları da desteklemiş oluyorum” diyor. “Protest Şalgam” ismini, kendi ürettiği ve iki kere fermente ettiği doğal şalgamı, endüstriyel olanlarından ayırt etmek için kullandığını kaydeden Çolak, “Geleneksel üretimde şalgam iki kere fermente edilir ve bu zor bir işlem olduğundan, endüstriyel üretimde bir kez uygulanır. Raf ömrü de uzun olsun diye içine sodyum benzoat koyarlar. Bu da içindeki yararlı bakterileri öldürdüğü için aslında içerik olarak şalgam diye nitelendirilemezler. İçine kattıkları maddeler bağırsak florasını da bozuyor, yani yararlı bakteriler için zararlı. Ben de bunu protesto etmek için sağlıklı olanı vurgularken ‘Protest Şalgam’ dedim” diye anlatıyor. GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma)’lu tohumlara karşı olduğunu ve satışı yasak olan yerli tohumu takas ettiğini dile getiren Serhat Çolak, “İnsanların sandıkta sakladığı o ata toohumlarını, kendimde olanlarla takas ediyorum. Bu değiş tokuş tohum ağını Ankara’da yaygınlaştımak istiyorum ve sürdürülebilir yaşam alanı üzerinden toprağa yönelik projemin ilk basamağı Antiemperyalist Tükkân’dır” diyor.