Önük: Biz sandukacı değil, sendikacıyız

SULTAN YAVUZ - Tüm-İş Konfederasyonu’na bağlı Tüm Büro-Sen Genel Başkanı Halit Önük, haklarını bilmeyen bir işçiden sendikacı olmaya giden süreci 24 Saat gazetesine anlattı. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir kurumda çalışırken, tesadüf eseri taşeron işçi olduğunu öğrenen ve sendikaların kendisini kabul etmediğini gören Önük, şu anda binlerce işçinin sesi olan bir sendikanın başkanlığını yürütüyor. Önük, günümüz Türkiye’sinde kamuda taşeron işçiliğin yanında, İşkur’dan gelen toplum yararına program (typ) işçilerinin de olduğunu vurgulayarak, sendikal faaliyet yürütmeden önce haklarını öğrenmek isteyen basit bir işçi olduğunu belirtiyor. Bir gün iş yerine gelen bir memur sendikası görevlisine, sendikalı olmak istediğini ve haklarının neler olduğunu öğrenmek istediğini belirten Önük, “Ben o zaman memur ve işçi sendikası ayrımını bilmiyordum” diyor. Önük, görevlinin, kendisine ‘ne olarak çalıştığını’ sorması üzerine afalladığını ve yanlarına gelen müdürün, “O taşeron işçi’ demesiyle, beş aydır taşeron işçi olarak çalıştığını öğrenmiş. Görevlinin, ‘Taşeronların işçi sayıldığını ve işçi sendikalarına gitmesi gerektiği’ söylemesi üzerine Önük, Adana’daki tüm sendikalara gittiğini ancak olumsuz yanıt aldığını belirtiyor. Son gittiği yerde ise işin aslını öğrenen Önük, şunları anlatıyor: “Taşeron işçisi olduğum için daha az maaş aldığım ve eğer beni üye yaparlarsa, diğer üyelerle benim aramda uçurum olacağını söylediler. Taşeronluğun sürekli işe girip çıkmaya neden olduğu için beni üye yapmayacaklarını, diğer sendikaların da aynı sebeple beni kabul etmediğini belirttiler.” “Sendikalar bir şey yapmıyorsa, kendi hakkımı arayacaktım” İnatçı bir kişiliği olduğunu, “çok tahsilli olmadığını” belirten Önük, taşeron işçinin ne olduğu konusunda internette araştırma yaparken, İşçi Dayanışma Derneği adında bir kurum görerek, genel başkanıyla iletişime geçmiş. Devlet hastanesinde taşeron işçi olan dernek başkanı, Türkiye’ye yayılmak istediklerini ve taşeron işçilerin haklarını arayacaklarını belirterek, Önük ve arkadaşlarını bilgilendirmiş. “Sendikalar bir şey yapmıyorsa, kendi hakkımı arayacaktım” diyen Önük, o gün verdiği kararı şu sözlerle anlatıyor: “Babamın zamanından, ‘Sendikalar hep masada işçi satar’ cümlesini hatırlıyorum. Bu benim kafama yazılmıştı ve eğer bir dernek kuracaksam, hiç bir siyasi partinin arka bahçesi olmayacak ve dernekte buna izin vermeyecektim.” [caption id="attachment_175605" align="aligncenter" width="600"] Tüm-İş Konfederasyonu’na bağlı Tüm Büro-Sen Genel Başkanı Halit Önük ve aynı sendikanın il şube başkanları Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’i ziyaret etti[/caption] Kamu Taşeron Çalışanları Derneği kuruluyor Eşi ve arkadaşlarının da “Bu mücadele haktır, bu yolda sana destek verelim” dediklerine dikkat çeken Önük, 2011 yılında Kamu Taşeron Çalışanları Derneği’ni (KAŞİÇ) Adana’da kurduklarını ve yedi yıl boyunca bu kurum aracılığıyla mücadele yürüttüklerini anlatıyor. Adana’da 2000 kişilik mitingler yaptıktan sonra Türkiye geneline yayılan dernek, 50 ilde şubeye kavuşmuş ve bir kaç ay sonra da platform hâline gelmiş. 2012 yılında Kamu Taşeron Çalışanları Platformu olarak kurulunca, arkadaşlarının isteğiyle Önük başkan olmuş. Bu hızlı büyüme, hükümetin de dikkatini çekince, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, onları Ankara’ya davet etmiş. Faruk Çelik, “Taşeronluğu kaldırmaya bizim gücümüz yetmez” Bakanlık’ta beş saat süren toplantının ardından, Çelik, “Taşeronluğu kaldırmaya bizim gücümüz yetmez ama çeşitli haklarınız olabilir” dedikten sonra, asıl dertlerinin kadrolaşma olduğunu hatırlayan Önük, o dönem sendikalaşmanın aktif olmadığına ve kolayca üye olunamadığına dikkat çekiyor. Önük şunları ifade ediyor: “Çelik’le görüşmeden sonra bazı televizyon kanallarına çıktık, sıkıntılarımızı anlattık. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve sonra dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’la görüştük, Bakanlarla da görüştük ama kimse olayı çözemedi. Biz, firma ve kurumun arasında kalıyorduk. Firma, ‘Gözünün üstünde kaşın var, seni çıkardım’ demezdi, müdür, firmayı arayıp işten çıkarmalarını isterdi. Senin ruhun bile duymazdı. Firmaya gidip neden çıkarıldığınızı sordupunuzda da, ‘Ben değil, müdürün çıkardı’ denilirdi. Bu arada işçileri de takip ediyordum, kimsenin mevcut sendikalara güveni kalmamıştı. ‘Sendika kurun’, denilince, sendikacılığı bilmediğimi söyledim. Kurmam yönünde çok baskı gelince, düşündüm ki ben işçi olduğuma göre, işçinin haklarını en iyi ben bilirdim, şu an 2300 lira alıyorsam, çektiğim sıkıntıyı da ben bilirim. Bunca insan güveniyorsa, sendikayı kurayım dedim.” Tüm-İş Federasyonu’yla bir araya geliş Büro kolunun ardından, “Diğer işçiler ne olacak?” diye toplantı yapınca, örgütsüz işçilerin “Mevcut sendikalara güvenmiyoruz, bize gerçek işçi sendikası lazım, bunu da ancak siz yaparsınız” fikri öne atılmış. İlk başta pekçok işçi, ‘Parası ve gücü olan büyük sendikalara karşı ne yapabiliriz ki?” diyerek çekinmiş. “Ben inatçıyım, uğraşırım” diyen Önük, “Tüm Büro İşçileri Sendikası’nı kuruyorum” demiş ve sendika 2018 yılında fiilen kurulmuş. Diğer iş kollarında da sendika kurmak isteyince, bazı arkadaşlarının “Mevcut olanlarda mücadele edelim” demesi üzerine, “Bu sendikalar hak savunmuyor, beş yıldızlı otel açıp, lüks arabaya biniyor, ben buna alet olamam” diyen Önük, konfederasyon arayışana girdiklerini belirtiyor. “Sendika yönetimimizin tamamı fiilen çalışan işçilerden oluşuyor” 2015 yılında kurulan Tüm-İş Genel Başkanı Mahmut Şahin’le bir araya gelen Önük, “Bir benzinlikte oturduk, biz işçiyiz, lüks yerde oturamayız” diyor. Şahin’le aynı anlayışa sahip olduklarını vurgulayan Önük, şöyle konuşuyor: “Bizim maaşımız, işçi maaşından yüksek olmayacak dedik. Sendikamızın parası yok ama olursa karar bu. Sendikalar bir yevmiye alıyor; biz yarım yevmiye alacağız ve o paranın yarısı işçilerin düğün ve cenaze gibi masraflarına ayrılacak. Sosyal sendikacılık yapmak istiyoruz. Biz işçi sendikasıyız. Kendilerine işçi sendikası diyorlar, soruyorum hangi sendikanın yönetiminde fiili çalışan işçi var? ‘Önceden işçiydim’ diyorlar, iyi ama şu an aldığın maaş belli, sen 2300 lira alan işçiyi nasıl anlayacaksın? ‘Eğer paramız olduğunda fazla maaş alırsak, bizi indirin’ diyoruz. Şu anda 2290 lira alıyoruz, herkes kendi cebinden harcıyor. Altımızda milyonluk araba yok, binlerce lira maaşımız da... Bizim farkımız bu, sendika yönetimimizin tamamı fiilen çalışan işçilerden oluşuyor.” “Bir günde 50 kişi üye oldu” Önük, kısa zamanda önemli sayıya ulaştıklarını kaydederek, “Şu anda 1500 kişiyiz, konfederasyonda ise 15 bin” diyor. Kocaeli’deki toplantıda, bir günde 50 kişinin büro koluna üye olduğunu ifade eden Önük, üç konfedarasyonun da işçiler üzerinde baskı oluşturduklarını ve “İstifa edip oraya geçerseniz, banka promosyonu alamazsınız” dediğini ileri sürüyor. Sendikaya gelen bir işçinin, “Bu sendikayı işçiler kurmuş, benim sendikam” diyerek geldiğini belirten Önük, “İşçi artık gözünü açtı” diyor. 1 milyon 200 bin taşeron işçinin vebali Konfederasyonların bir araya geldiği bir toplantıda, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın, “Ben Devlet Demiryolları’nda çalışırken, taşeron işçi sayısı 50 bin idi, şimdi 1 milyon 200 bin var” demesi üzerine, “Bugün bu kadar kişi kadrosuz çalışıyorsa, vebali senin gibi sendikacılık yapanların boynunda değil mi?” diye sorduğunu söyleyen Önük, “Biz sandukacı değil, sendikacıyız” diyor. Tüm-İş Konfederasyonu ve Tüm Büro-sen ile Haluk Önük’ün Facebook sayfasından ulaşılabilecek sendika için, Halit Önük, “Kamunun her kurumunda masa başı iş yapanlar bize başvurulabilir. Ayrıca, güvenlik, sağlık, enerji ve genel iş kolları ile tüm sendikalarımıza üye olabilirler” diyor. “Kızım, onun geleceği için mücadele ettiğimi anladı” 13 yaşında bir kız çocuk sahibi olan Önük, “Kısa bir süre yerel kanalda Emek Saati adındaki programı yaptım. 23 Nisan’da da yerime kızımı geçirdim. O televizyon programında kızım onun geleceği için mücadele ettiğimi ve kendisinin de okuyup, mağdur olan insanlara yardım etmek istediğini söyledi. Özellikle işçileri bulup yardım edecekmiş. Severek işimizi yaptığımız için çocuklarımız da bunu anladı” diyor.