Dr. (E) Tuğamiral Ergun MENGİ Biraz Türkçe lütfen. Küresel yaklaşım ve girişimler, ülkemizin sadece ekonomisini değil, egemenlik haklarımızı ve hatta, en önemlisi, Türkçemizi etkilemeye başlamıştır. Yıllardır her alanda öz Türkçe kelimeler kullanılması sık sık dile getirilmesine rağmen birçok kişi, “hangi kelimemiz öz Türkçe; birçok kelime Arapçadan, Farsçadan, Fransızcadan, İngilizceden dilimize girmiş ve halk bunları kabullenmiş, değiştirilmesi güçtür. Teknoloji çağında bunlara alışmamız lazım” diyerek, ya karşı çıkmakta veya tehlikeyi küçümseyerek göz ardı etmektedir. Ama “Bugün atılan adım, geleceği şekillendirir” sözü de bu düşünceye en başından karşı çıkmaktadır. Kaşgarlı Mahmud tarafından 1077 yılında yayımlanan Dîvâni Lugati’t-Türk, Türk dilinin lehçelerine ve dilbilgisi kurallarına ait bilgilerin yanı sıra Türk kültürüne dair önemli bilgileri de içerir. Rus kimliğinin kabulü 16 yüzyılın ortalarındadır. Rusların gelişmesinde en önemli şahsiyet Çar I.Petro (1670-1725) öncelikle alfabe reformu yapmıştır. Avrupa’daki Roma Egemenliğindeki resmi dil olan Latinceye ilk karşı çıkan Fransızca olmuştur. Joachim Du Bellay tarafından 1549 yılında yayımlanan “Defensee illustration de la Langue Française” (Fransızca Lisanının örneklerle savunulması) adlı bildiri günümüzün modern Fransızcasının doğumu olarak kabul edilebilir. İngilizce ilk sözlük 1604’te basılmıştır. Tehlike sadece Türkçe için değildir, tüm dillerde benzer sorunlar vardır. Küreselleşme çağında Türkçedeki bozulma kabul edilemez bir seviyeye gelmiştir. Maalesef kamusal kurumlar dahi isim, kısaltma ve tabelalarda bu yanlışlığa ortak olmaktadır. Bu böyle mi devam edecek? Her yeni teknolojik gelişme veya yeni oluşumlarda yer alan yabancı kelimeyi dilimize mi dolayacağız, yoksa onlara Türkçe karşılıklar mı bulacağız? Dilimize kurumlarımızla, halkımızla sahip çıkmamızın zamanı gelmiştir ve bu yozlaşma böyle devam edemez. Konfüçyus ''.... bir milleti, ülkeyi bölüp parçalamak isterseniz, öncelikle dillerini bozarak ise başlayın” der. Okuma yazmanın başlangıç noktası olan “Alfabe” Latince A(Alfa) ve B(Beth) harflerinin okunuşlarının yan yana getirilmesiyle oluşmuştur. Halbuki biz bu kitaba, “ABC” diyebilirdik. Nitekim günümüzde Alfabe yerine “ABC” adını kullanan kitaplar bulunmaktadır. Son yıllarda çok yaygınlaşan, alışveriş merkezi (AVM) veya internet Türkçede alarm zillerinin çalmasına neden olmuştur. Sokaktaki Mashattan, Windowist Tower, Selenium Retro9, Airlife City, Vantage Ümitköy, Parl Elegance Konutları ile mağaza isimlerinden, kuaför, doktor tabelalarına kadar İngilizce özentisi had safhadadır. Aslında, Cumhuriyet Döneminde yapılan çalışmalarla Türkçemize inanılmaz güzel kelimeler kazandırılmıştır. Cankurtaran; Ambulance kelimesini almamışız, Gün-Aydın: ne güzel kelime, Ayak-kabı. Göz-lük ne kadar basit ve anlaşılır. Parlamenter yerine çok güzel kelimemiz var Millet-vekili, Buzdolabı, Bilgi-sayar”. “Data” yerine “veri” kelimesi çok güzel uymuştur. “Print-out” yerine “çıktı” gibi. Shopping Centerları son yıllarda Alış-Veriş Merkezi (AVM) olarak güncelledik ve dilimize çok yakıştı. AVM derken aklıma yabancı dilbilimcileri, karşılığı olmayan kelimeler için güzel bir uygulaması geldi. Dilbilimcileri, yapılan işi anlatan veya bir nesneyi, kurumu tanıtan cümlenin baş harflerini alıp yeni kelime üretmişlerdir. POS Cihazı: “Point of Sale- Satış Noktası”, baş harfleri kullanılarak türetilmiştir. Hâlbuki 1990’larda hayatımıza giren “Cash Register-para kayıt edici”, Türkçemizde “yazar kasa” olarak hak ettiği yeri bulmuştur. USB, “Universal Serial Bus” yani “Evrensel Veriyolu” anlamına gelen kelimelerin baş harfleri kullanılarak oluşturulmuş bir kelimedir. Buna “taşıma bellek” neden diyemiyoruz. PET Şişe: (Poli Etilen Tereftalat-PET). Biz ise aynen PET şişe olarak alıp kullanmışız. Biraz tembeliz. Umursamıyoruz. ATM; “Automatic Teller Machine” olarak yazılan “Otomatik Vezne Makinesi” anlamına gelen cümlenin baş harflerinden türetilmiştir. Ancak birkaç bankanın türettiği “bankamatik, paramatik ” ne güzel olurdu. Brunch (Breakfast- Lunch), İngilizce kahvaltı ile öğle yemeği kelimelerinin ilk ve son hecelerini alarak, sabah ve öğle yemeği arası kahvaltıdan öte zengin içerikli olan öğünü “Brunch” şeklinde tanımlamış. Bizde de ara sıra güzel uygulamalar var örneğin “AKBİL”, Akıllı Biletin ilk heceleri kullanılarak türetilmiştir. Uygun olmayan iki belediye tabelası da aşağıdadır. Almanya, İtalya ve Fransa, dillerini koruma için tüm yabancı film ve dizilere seslendirme (dublaj) zorunluluğu getirmiştir. Dilimizi korumak, Türkçemize sahip çıkmak, mücadele ister emek ister çalışmak ister, tembellik yapıp yabancı lisanda üretilen kelimeyi kullanmak kolay olanıdır. Ama zor olanını yapmak, dilimizi, güzel Türkçemizi korumak, onu zenginleştirmek için mücadele etmek gerekir. Ziya Gökalp derki “Başka dile uymaz annenin sesi / Her sözün, ararsan, vardır Türkçesi”. Mehmet Akif Ersoy: Bu anlayışı 100 yıl öncesinden şu şekilde dile getiriyor. Biraz değişmeli artık bu eski zihniyyet... Lisâna hiç yenilik sokmayın! demek: Cinnet. Düşün ki böyle midir bizde? Şüphesiz. Ne gezer! Delîli: Kendi sözündür... Kimim, benim mi? Evet! Ne söylemiştim? Unuttum... Canım şu “zihniyyet!... Beğenmedin mi? Fransızca yok mu “mantalite”? Onun mukâbili (karşılığı)... Zâten budur ya dert, işte! Tasarrufâtını (uygulamalarını) aynen alırsak İngiliz’in, Fransız’ın, ne olur hâli, sonra, şîvemizin? Lisânın olmalıdır bir vakâr-ı millîsi (Milli saygınlığı), O olmadıkça müyesser (kolay) değil teâlîsi (Yücelmesi). Biraz Türkçe Lütfen.