Anayasa Mahkemesi’nin Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün bireysel başvurusu üzerine "hak ihlaline" hükmetmesinden sonra ortalık toz-duman oldu.

Anayasa Mahkemesi kararını açıkladı, ardından Can Dündar ve Erdem Gül, 92 günlük tutukluluktan sonra özgürlüklerine kavuştu. Ne güzel, değil mi? Siyasi iktidara göre değil!

Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra;

- Anayasa’nın öngördüğü şartlarda göreve gelen Cumhurbaşkanı, anayasal bir kurum olan Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadığını açıkladı.

- Anayasa ve yasaların öngördüğü şartlarda kurulmuş hükümetin Başbakan Yardımcısı, Cumhurbaşkanı’nın açıklamasının onun kişisel görüşü olduğunu açıkladı.

- Anayasa’nın öngördüğü şartlarda göreve gelen Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı, "kazın ayağının öyle olmadığını", Cumhurbaşkanı’nın devletin başı olarak bu açıklamayı yaptığını açıkladı.

- Anayasa ve yasaların öngördüğü şartlarda kurulmuş hükümetin Başbakanı, Anayasa ve yasaların öngördüğü şartlarda kurulmuş hükümetin Başbakan Yardımcısı’nın, Anayasa’nın öngördüğü şartlarda göreve gelen Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın vatandaş olarak kabul ettiği her vatandaş gibi bir görüşü olduğunu ve Anayasa’nın öngördüğü çerçevede onun da görüşünü açıklayabileceğini açıkladığını açıkladı…

***

Bunlar nerede oluyor? Anayasal düzene sahip Türkiye’de…

Bu açıklamalar yapılırken, herhalde Türkiye’nin dört tarafı dağlarla çevrili, dünyayla ilgisi bulunmayan bir köy olduğu ve burada konuşulanların sadece burada kalacağı düşünülmüyordur.

Bugünün teknolojik şartlarında dağlar bile engel değil ya; Türkiye’de Anayasa’nın öngördüğü şartlarda göreve gelenlerin, anayasal kurum olan Anayasa Mahkemesi hakkında yaptığı bütün açıklamaları bütün dünya yakından izliyor. Asya’sı-Afrika’sı da, Avrupa’sı-Amerika’sı da…

Bütün gözler bu ülkeye ve bu açıklamalara çevrilmişken, Anayasa’nın öngördüğü şartlarda göreve gelenlerin, anayasal kurum olan Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’dan kaynağını alan kararını "tanımadığını" açıklamaları, "yabancılar/yabancı sermaye" tarafından "Eyyy yabancı/yabancı sermaye, biz burada yabancıları/yabancı sermayeyi sevmeyiz" mealinde algılanabilir! Benden söylemesi…

Nasıl mı?

Yabancı sormaz mı "Senin ülkende hukuk var mı" diye? "Senin ülkende başıma bir şey gelirse benim haklarımı savunacak bir mekanizma var mı da ben senin ülkene geleyim?" Turizmde "Yandı gülüm keten helva!.."

Yabancı sermaye sormaz mı "Senin ülkende hukuk var mı" diye? "Senin ülkende sermayemin başına bir şey gelirse haklarımı savunacak bir mekanizma var mı da ben senin ülkende yatırım yapayım?" Sanayide "Yandı gülüm keten helva!.."

Haksızlar mı?

Eğer biz "Eyyy yabancılar, bizim memlekette Anayasa Mahkemesi diye bir ‘ucube’ var, onu biz bile tanımayız, ciddiye almayız. O ‘dandik’ bir kurumdur" mesajı verirsek pek de haksız olmazlar…

Bu yüzden bizim özenle vermemiz gereken mesaj şudur: "Eyyy yabancılar, bu ülkede hukuk var! Bu ülkede Anayasa Mahkemesi var!"