Mehmet Necati GÜNGÖR Kadınlarımız. Şairin diliyle: “Anamız, bacımız, avradımız, yavuklumuz.” Kadının anlaşılamadığı ve değerinin bilinmediği ülkeler sıralaması yapılsa, eminim, ülkemiz birinciliği kimseye kaptırmaz. Emine Bulut cinayeti, günlerden beri bir kâbus gibi yüreğime çöktü. Vicdanım kanıyor. Benim gibi vicdanları kanayan milyonlarca insan iktidara soruyor: “Kadın cinayetleri devr-i iktidarınızda neden bu kadar arttı?” Çeşitli nedenleri olabilir. Bunu sosyologlar ve psikologlar analiz etmişlerdir herhalde. Kadını “meta” gibi gören erkek egemen anlayış son yıllarda zirve yaptı. İstatistiklere bakıyoruz: 2013’te 237, 2014’te 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 490. Ve Bu yılın ilk yedi ayında 245 kadınımız koca ve sevgili şiddetine maruz kalarak hayatlarını kaybetmişler. Olmaz böyle şey! Bu istatistik, toplumumuz için yüz karasıdır. Ülkemizin bu hale gelmesinde yöneticilerin ihmalleri yanında yanlış empozeler de yer tutuyor. Diyanet teşkilâtının sarıklılarının fetvalarına bakınız; 9 yaşındaki kızlarla evlenilebilirmiş! Daha ileri gidenler de şöyle diyorlar bire bir sohbetlerde: “Kadın şeytandır.” “Kadın Müslüman değildir ama, Müslümana lâzımdır.” Cinayetleri işte bu çarpık anlayışların tebessümle karşılanması, fıkra niyetine dinlenmesi azdırıyor. Adam sapık! Adam kıskanç! Adam, karısını da, sevgilisini de tapulu malı gibi görüyor. Şunu düşünemiyor: “Belki ona lâyık olamadım.” “Belki onu bıktırdım, artık yeter noktasına getirdim.” “Belki tahammül edilemez oldum.” Kendinde suç aramıyor mahlûk. Elinde bıçak, ya da falçata, önce gırtlağını hedef alıyor. Çabuk ölsün diye. Kadınlarımız bu canilerin elinde çabuk ölüyorlar maalesef. Bazıları, çocuklarının yalvaran bakışları arasında. Ne dayanılmaz bir acı! Ey Devleti yönetenler; neredesiniz? Kadınını, çocuğunu koruyamayan bir devlet olur mu?