Tv eleştirmeni Doğan, kanalların şiddetin kuşatması altında olduğuna işaret edip kanal yöneticilerinin “Şiddet reyting aldığı sürece yani para kazandırdığı sürece de gözlerini kırpmadan dozunu artıracaklar” diyor. Psikiyatri Uzmanı Güveli, şiddeti sevimli gösterebilecek her türlü yayının kısıtlanması gerektiğinin altını çizerek “Tabi ki şiddet hayatımızda vardır, insanlar bunu bir şekilde öğrenirler ama özendirecek her türlü süreç yanlış ve hatalıdır” uyarısında bulunuyor. Uzman psikolog Zat ise, şiddet içerikli medya ürününe maruz kalmanın ardından “dikkat, karar vermek, kendini kontrol etme” duygularının azalabildiğini, duyguları tanıma, hissetme ve yönetme ile ilgili de zayıflıklar görülebildiğini vurguladı Dilan Karacan -  Günümüz toplumlarında insani temellerde yaşanan sarsılma, her bireyin bilinçaltına şiddete maruz kalma ve şiddet uygulama ihtimalleri ekiyor. Bu durum artık sosyal yaşamda herkesin cebinde taşıması gereken bir gerçeklik haline geldi. Gerek ekonomik sistem, gerek toplumsal psikoloji ve gerekse kişisel problemler sonucunda biriken öfke, insanlar için kontrolü zor bir hal aldı. Durum böyleyken, toplumun bu birikmiş öfkesini yönlendirmek ve örtmek medyanın ana sorumluluklarından bir tanesi olarak addedilebilir. Alışkanlıklarından zor kopabilen bir toplum olarak, televizyona (Tv) hâlâ ilk günkü gibi ilgiyle sarıldığımızı göz önünde bulundurursak televizyonun psikolojik etki açısından ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Peki, televizyonlarda halkın huzuruna sunulan hizmetler, insan psikolojisi açısından ne kadar sağlıklı? Şiddet gibi bir olguyu karalamak, yok etmek ve örtmenin aksine şiddetin insanlar üzerinde yarattığı görsel talepkârlığı, kâr güdümlü projeler ile sömüren bir medya düzeninde toplumun bu yarasının üstüne tuz basıldığını söylemek yanlış olmaz. Şiddet içerikli programların himayesinde seyir zevklerine şiddet bulaşmış her yaştan insan, gün geçtikçe bu olguyla yüz göz olmaktan kaçamaz hale gelir. Tv’de şiddet olduğu gibi sergilenmek ile kalmayıp aynı zamanda özendirilen hallerde de karşımıza çıkmaya başladı. Hiçbir denetleme kurumunun, Tv sahibinin, yapımcının, programcının ve senaristin, insanları şiddete karşı duyarsızlaştıran bu gibi şiddet içerikli yayınların izleyenler üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmadığı aşikâr. Peki, televizyonlardaki şiddet içerikli programlar (diziler vs.) izleyenler üzerinde ne gibi psikolojik olumsuzlara yol açabilir? İnsanlar neden bu tarz içeriklere rağbet ediyor? İnsan psikolojisi açısından bu eğilim nasıl değerlendirilebilir? Yukarıdaki soruların izinde televizyonlarda halka sunulan şiddet içerikli yayınların insanlar üzerindeki etkisini, insanların bu programları izlemeyi tercih etmesinin ardında yatan sebepleri ve genel bir bakış açısı ile “Şiddeti” uzmanlara danıştık. Konuyla ilgili uzman psikolog Zeynep Zat’ın, Tv eleştirmeni Oya Doğan ve Psikiyatri Uzmanı Mustafa Güveli’nin yorumlarını aldık. Tv eleştirmeni Oya Doğan, şiddetin neden tercih edildiği ve talep gördüğü ile ilgili şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Televizyon, bir ticarethane. Asıl amacı insanları eğlendirmek ve para kazanmak. Bunun Tv dilindeki karşılığı ise reyting almak. Reytingin ibresi ise siyasetin oltasında takılı duruyor. Çünkü siyaset arenasında yaşananlar toplumun beğenilerini de direkt olarak etkiliyor. Mesela ekonomik olarak alım gücü azaldığında toplumun beğenisi yani televizyon içerikleri komedi ya da masalsı, imkânsız aşklara, zengin-fakir çatışmasına sahip hikâyelere yöneliyor. Ulusal güvenlik tehdit altına girdiğinde ise kahramanlık, derin devlet, asker, polis dizileri ilgi görmeye başlıyor. Ama işin neresinden bakarsanız bakın sabah haberlerinden gündüz kuşağı kadın programlarına, ana haberlerden dizilere kadar her yer şiddetin kuşatması altında! Peki, şiddet neden kanal yöneticileri tarafından seçiliyor? Çünkü her sektörde olduğu gibi televizyon dünyasında da para konuşuyor. Şiddet reyting aldığı sürece yani para kazandırdığı sürece de gözlerini kırpmadan dozunu artıracaklar. Peki, şiddet neden reyting alıyor? Çünkü şiddet sokakta, çünkü şiddet evde, çünkü şiddet siyasette... Haliyle toplumun aynası televizyonda... Televizyon hayatın içinde olmayan bir şeyi göstermiyor. Mesela kadına şiddet bu ülkede olduğu için neredeyse her dizide kadınlar şiddete maruz kalıyor. İşte asıl sorun burada devreye giriyor. Herkese posta koyan, racon kesen adamlar ya da erkeksileşmiş kadınlarla dolu ekran. Herkes herkesi kıskanıyor, herkes birbirine bağırıyor, hakaret ediyor ve haddini bildiriyor. Bunu sözlü ve fiziksel olarak yaptığında başarılı olamazsa canını alarak yapıyor. Kendisinde birisini öldürme hakkını görüyor. Bu devrin asıl sorunu bu! Herkes kendisinde, başkasına zarar verme hakkı olduğuna inanıyor. Ve karşılığında alkış bekliyor, hayranlar istiyor. Her şey normalleşti. Bence; siyasetin sivri dili, büyük ağabey tavrı ve ‘Herkes bize düşman’ repliği, bugün her sokak başında görülüp duyuluyor. Televizyon da sokağı ekrana taşıyor. Şiddet neden mi reyting yapıyor? Bunun cevabını siyasette aramak lazım. Neden oy getiriyorsa sebebi aynı çıkacaktır.” Psikiyatri Uzmanı Mustafa Güveli, Tv’de yayınlanan şiddet içeriklerinin insanlar üzerinde olumsuz ve tehlikeli etkiler yaratabileceğine dikkat çekerek şunları söylüyor: “İnsan psikolojisi, çevresinde olan olayları örnek alarak kendi tutum ve davranışlarını geliştirir. Çocukluk çağından itibaren kendimize model olarak aldığımız kişi ya da kişilerin yaptıklarını taklit ederiz. Bu yüzden özellikle kişilik özelliklerimizin gelişme ve değişiminin hızlı olduğu dönemlerde çevreden aldığımız uyaranlar bizim davranış kalıplarımızı şekillendirir. Bu da bebeklikten ergenliğe kadar ki dönemde en hızlı şekilde olur. Bu dönemde gördüğümüz şiddet içerikli sahneler, ilkel benliğimizin ilkel güdülerine hitap ederek onlardan haz alma durumumuz olursa şiddeti bazen bir çözüm üretme bazen de kendimizi tatmin için kullanılacak bir araç haline getirebiliriz. Bu nedenle özellikle gelişim çağındaki çocuklara çizgi filmlerdeki şiddet içerikli sahneler dahil şiddeti sevimli gösterebilecek her türlü yayını kısıtlamalıyız. Tabi ki şiddet hayatımızda vardır, insanlar bunu bir şekilde öğrenirler ama özendirecek her türlü süreç yanlış ve hatalıdır. Her ne kadar şiddet ve onu öven, önceleyen içerikleri yok saysak da insanın ilkel güdülerinden olan şiddete eğilim, zorlandığında kaba kuvvet kullanma dürtü ve arzusu tetiklenen bir durumdur. Yerine yeni çözüm yollarını koyamadığımız bireyler şiddeti uygulayacaklardır.” Türkiye’den örnekler ATV’nin şiddet sahneleriyle gündemden düşmeyen dizisi Sen Anlat Karadeniz, bu sefer çocuğa şiddet sahnesiyle gündem oldu. Sahne, sosyal medyada büyük tepki topladı. Geçmişte para karşılığı satıldığı adamdan kaçan, çocuğuyla birlikte Karadeniz’e sığınan bir kadının hikâyesini anlatan “Sen Anlat Karadeniz” dizisinde gösterilen, “çocuğun sırtının tımarlandığı” sahne, izleyicilerin tepkisini çekti. Dizinin sahnesinde “Sana hayat dersi veriyorum” repliğiyle atı tımar edemeyen çocuğa, “Hayvan bu, diyemez ki canım yanıyor yapma, diyebilir mi?” diyerek çocuğun tişörtünü çıkarttırıyor ve “tımar böyle yapılır” diyerek küçük çocuğa işkence ettiği görülüyor. Bu sahnenin ardından sosyal medyada birçok kişi olaya tepki gösterdi. Dizinin önceki sezonunda yayınlanan kadına şiddet sahneleri de olay yaratmıştı. Tepki çeken sahnede, erkek karakter, kadın karaktere “Niye gösterdin bileklerini?” deyip, kemiğini kırmıştı. Görüntüler aynı zamanda Twitter’da da paylaşılmıştı. Başta kadınlar olmak üzere izleyiciler ayağa kalkmıştı. Geçtiğimiz yıl, 409 kadının erkekler tarafından katledilmesini unutan yapımcılar, şiddeti resmen teşvik ederek, ateşe kömür taşımıştı. “Kurtlar vadisi” gerçeği Hürriyet’ten Umut Erdem’in haberine göre, “Kurtlar Vadisi Pusu” dizisine 1 Haziran 2014-1 Mayıs 2019 tarihleri arasında 1060 bildirim geldiğini belirten RTÜK, bunlar arasında da şu örnekleri gösterdi: – İnsanların psikolojisini bozuyor, istemiyoruz bu filmi. Babam bunun hastası, küçük kardeşim bu filimden çok etkileniyor. Yeter, bizi bu ıstıraptan kurtarın. Babam bu film yüzünden annemi dövüyor, bizi dövüyor. Allah rızası için bu filmi kapatın. (Erkek/Lise/Öğrenci/Hatay/16-20) – Bu dizinin içeriği yüzünden aile içi şiddet görüyorum. Eşim bu diziyi seyredecek diye zulüm yaşıyorum. Lütfen dizi yayından kalksın, eşim bu dizi yüzünden ailedeki herkesi dövmeye bağırmaya başlıyor. Eşim kendini Polat Alemdar sanmaya bile başlayabilir. Allah aşkına lütfen kaldırın şiddet içeren dizileri… (Kadın/Lise/Ev Hanımı/Ankara/36-40) Uzman psikolog Zeynep Zat, şiddet içerikli programların insanlara etkisini, insanların neden şiddeti izlemeyi cazip bulduğunu ve ne gibi önlemler alınmasını gerektiği konusunda şu açıklamayı yapıyor: “Günümüzde eğlence dünyası televizyonda, dizilerde, filmlerde ve video oyunlarında şiddete sıkça yer veriyor. Üstelik de şiddet, sıklıkla güçlü ve övülen karakterlerle eşleşmiş şekilde sunulabiliyor. ‘Şiddet içeren dizi ve filmleri izlemek bir çeşit eğlence ve rahatlama yolu olarak görülse de zararlı mıdır?’ sorusu akıllara gelmektedir. Gelin, bu sorunun cevabına şiddet içerikli medya ürünlerine maruz kalmış kişilerin beyni üzerinde yapılmış araştırmalar ile yanıt arayalım. Indiana Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan araştırmada, şiddet içerikli video oyunlarına maruz kalmış gençlerin MRI beyin görüntülerini 1 hafta sonra incelediklerinde, beynin prefrontal korteks ve amigdalanın büyük bölümündeki aktivasyonda düşüş olduğu görülmüştür. Bu ne demek? Beynimizin ön bölümü olan prefrontal korteks, odaklanma, karar verme, kendini kontrol etme gibi görevlerden sorumludur. Amigdala ise, beynimizin duygulardan sorumlu bölümüdür. Özetle, şiddet içerikli medya ürününe maruz kalmanın ardından, dikkat, karar vermek, kendini kontrol etme azalabilirken, duygularımızı tanıma, hissetme ve yönetme ile ilgili de zayıflıklar görülebilmektedir. İnsanlar, neden şiddete eğilim gösterir? Peki, ya izleyenler neden kan döküldüğünü ve şiddeti izlemeye çekim duymaktadır? Augsburg ve Wisconsin-Madison Universitesi araştırmacıları, insanların kendi gerçek yaşamlarının şiddetli yanlarına dair bir anlam bulduklarını hissettiklerinde şiddet içerikli şeyler izlediğini ortaya koymuştur. Bir diğer yaklaşıma göre, şiddet içeren prodüksiyonları katastrofik bir rahatlama sağladığı için insanları bu tür filmleri izlemektedir. İnsanların duygusal olarak bir rahatlama ve boşalma yaşadığı düşünülmektedir. Farklı ve genel olarak kabul görmüş görüşler bu şekildedir. Fakat uzmanların genel olarak anlaştığı ortak sabit tek bir açıklama yoktur. Önlem olarak yetkililer hangi dizinin veya filmin kaç yaşa uygun olduğu üzerinde yazılmaktadır. Dizi ya da filmin şiddet içerip içermediği yazmaktadır. Dolayısı ile bizlerin de çocuklar için de film seçerken bu işaretlere dikkat etmek önemli olacaktır. Bizler ise, televizyon, dizi, film gibi medya ile geçirilen sürenin ebeveynin belirlemesi gerekmektedir. Burada koyulan kurallarda ebeveynin de bu kurala en iyi şekilde uyması ve kuralları uygulaması gerekmektedir. Yetişkinler için de kişinin kendine belirlediği sürenin ihlal edilmemesi yararlı olacaktır. Ayrıca, televizyon ve medyada şiddetin bu denli çok yer almaması için çağrılar yapılmaktadır. Bu gibi etkinliklerle konuya olan farkındalığın arttırılması sağlanabilir. Çocuklar ve ebeveynler Çalışmalar, özellikle küçük çocuklar için, şiddet sahnelerinin etkileyici ve belirleyici olduğunu göstermektedir. 3-4 yaş çocukları içinde bulundukları bu dünya ile ilgili bazı algılar ve beklentiler geliştirirler. Bu da günlük yaşamlarından oldukça etkilenmektedir. Çocukların şiddet sahnelerine maruz kalmaları dünyayı olduğundan daha tehlikeli bir yer olarak algılamalarına neden olabilmektedir. Okul çağındaki çocuklarda ise, pişmanlık hissinin azalması, yalan söyleme, diğerlerinin duygularına hassasiyetsiz görülebilmektedir. Bunun önüne geçebilmek için ebeveynler bazı önlemler alabilirler. Modelleme yapmak ve pozitif şiddet içermeyen davranışlar sergilemek yararlı olabilir. Pozitif davranışa örnek, bir problem olduğunda agresyon yerine konuşarak bunu çözmek olabilir. Çocukların izlemiş oldukları şiddet içerikli materyal üzerine konuşarak çocukların negatif duygularının azalmasına yardımcı olabiliriz. Çocuklar uyumaya giderken tabletlerden uzak kalmasını sağlamak ve gece internet kapatmak gibi kuralları koymak. Çocukların medya kullanımını yakından gözlemlemek yararlı olabilir. Böylece çocuğun maruz kaldığı içeriğe ebeveyn hâkim olabilir ve kontrol sağlayabilir. RTÜK’ten “haberler” açıklaması Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) geçtiğimiz günlerde, kamuoyunda olumsuz etkiye neden olabilecek haberlerin yayınlanması konusunda daha dikkatli davranılması, haberlerde şiddet ve benzeri olayların özensiz gösterimi konusunda yayın kuruluşlarını uyardı. RTÜK’ten yapılan açıklamada, bugüne kadar genel izleyici kategorisinde görülen ve özel bir uyarıcı akıllı işaret kullanılmayan haberlerde akıllı işaret kullanılması için hazırlıklara başlandığı ifade edildi. RTÜK açıklamasında “Milletimizin son zamanlardaki en büyük şikâyetlerinden olan şiddet ve onun özensizce gösterimi konusunda medyamızdan azami hassasiyet bekliyoruz. Haberler, genelde olumsuzlukları içerir diye bir olgu İle hareket edilmemeli, ülkemizde güzel şeylerin yaşandığını da görmek gerekir. Öncelikle, olumlu gelişmelerin de haber niteliği taşıdığını haberci dostlarımıza hatırlatıyoruz. Ayrıca, darp, gasp, her türlü silahın kullanıldığı kavgalar, soygun ve cinayet gibi gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan haberler, ana haber bültenlerinin neredeyse tamamını kaplar hale gelmiştir” ifadelerine yer verildi.
Editör: TE Bilisim