Mehmet Necati GÜNGÖR Doğru. Ahmet Necdet Sezer dürüsttü. Kırmızı ışıkta durdu, hastanede sıraya girdi, çocuğunun düğününde elektrik ve su sayaçlarına bakıp ücretini ödedi. Bunlar tamam. Ama, tarifimizdeki bir Cumhurbaşkanı mıydı? Hayır! Geçen gün Fikri Sağlar’a “Anasaya kitapçığını neden fırlattığını açıklamış.” Ecevit’le başka bir sorunda anlaşamıyormuş. Ecevit, “FP kapatılmasın” demiş, sayın Sezer de buna sinirlenmiş. Kendisi eski Anayasa Mahkemesi Başkanı ya, hukukçu ya, olabilir. Şunu sormakta haksız mıyız?: “Anayasa Mahkemesi başkanıydınız, ülkemizin yüksek hukukçularındandınız; bu ülkede yıllardan beri Anayasa ve hukuk tartışılıyor. Ülkede hukukun dibe vurduğu idddia ediliyor. Siz, eski bir Cumhurbaşkanı olarak bu konularda tek cümlelik kelam ettiniz mi?” Ama, sizden sonra gelen Cumhurbaşkanı Demirel pek çok kelam etti. Uyarı görevini her daim sürdürdü. İktidarın şimşeklerini üstüne çekme pahasına bunları yaptı. İşte, iki Cumhurbaşkanı örneği: Biri “görevim bitti” diyerek köşesine çekilmiş, diğeri, “görevim bitse de bu ülkeye ve bu ülkenin halkına karşı sorumluluklarım var. Uyarı görevimi yapmalıyım.” diyerek davet edildiği her ortamda konuşmuş. Uyarı görevini yapmış. Üçüncüsünden söz etmek bile istemiyorum. O da 11. Cumhurbaşkanı. Kendileri “11. Noter” diye anılıyor. Önüne gelen her kanunu, her kararnameyi imzalamış. Bir de, “hadi gidiyoruz” diyen Başbakanın peşine kuzu kuzu takılıp salonu terk etmiş. Şimdi bazıları 11. Cumhurbaşkanını parlatmaya çalışıyorlar. Yeniden adaylığı falan da konuşuluyor. Halkta karşılığı var mı? Bizce yok! Yeni parti kuruluşlarında keşke adı hiç anılmasa daha fazla oy alırlar diye düşünenlerdenim. Neyse, kendileri bilir. Bize soracak olursanız; üçüncünün kayda değer bir durumu yok.