Mehmet Necati GÜNGÖR Duayen gazeteci ve programcı Sabahattin Önkibar’ın Pazar günkü programlarını kaçırmam. Son programında eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez ile birlikteydi. Çok yararlı program olduğunu söyleyebilirim. Önkibar ile Söylemez çok iyi bir ikili oluşturuyorlar. Söylemez ekonimiyi vukufiyetle yorumlarken, Önkibar da benzer vukufiyetle siyasi olayları analiz ediyor. İkisi de çok isabetli görüşler ileri sürüyorlar. Ekonomist Söylemez o programda dedi ki: “Ekonomi bu hükümeti götürür.” Ayrıca, milli ittifakı HDP ile bağlantılı gösteren görüşlere de itibar etmeyerek iktidarı başka bir açıdan suçladı: “Madem bu parti ve ona oy verenler terörist, neden kapatmıyorsunuz?” sorusunu sordu. Bu soruyu köşe yazılarında da defalarca sormuş iktidara. Ayrıca, “Madem öyle, seçim arifesinde bu partiye Hazineden neden 97 trilyon lira verdiniz?” sorusunu da ilâve etti. Sabahattin Önkibar’ın “Yazılamayanlar” kitabını Panora’daki D&R’da bulamamıştım. Meğer bu kitap şirketi de yandaşlar safına geçmiş. En kısa zamanda başka bir kitapçıdan alıp okumaya çalışacağım. Bu gün burada daha çok Ufuk Söylemez’den söz edeceğim. Kendisi bankacılıktan gelen çok iyi bir finans ve ekonomi uzmanıdır. Ekonomiden sorumlu bakanlığı döneminde IMF’ye karşı direnişi ile bilinir. O’nun döneminde göstergeler fevkalâde iyi idi. Aldığı isabetli kararlarla bakan olduğu dönemlerde Türkiye’yi ekonomik sıkıntılardan kurtaran bir bakandı. Ufuk Söylemez, ayrıca iktidara karşı cesur muhalefet yapan bir ekonomi bakanıydı. IMF’nin ve çıkar lobilerinin adamı olmamış, IMF’den hiç borç almamış, son 20 yılın en iyi ekonomi bakanı olarak biliniyor. Ekonomide farklı şeyler söylüyor ve daima üçüncü bir yol olabileceğini ifadeyle, sorunların pek de aşılmaz olmadığına işaret ediyor. Aydınlık gazetesinde köşe yazıları yazar. Şöyle diyor: “Ne altta kalanın canının çıktığı bir vahşi kapitalizm ve bu günkü kumarhane kapitalizmi anlayışı, ne de kapalı ve devletçi bir ekonomik model çözüm değildir. Ekonomide yeni ve gerçekçi bir üçüncü yol mümkündür.” Atatürkçü ve demokrat çizgisinden ödün vermeyen, cesur ve dürüst muhalefetiyle merkez sağdaki diğer fırsatçı ve iki yüzlü, her dönemin adamı olabilen siyasetçilere benzemediğini ispat etmiş bir siyasetçidir. Bir ara DYP Genel Başkanlığına aday olmuş, kazanamamış. Keşke kazansaydı, DYP bu günkü halinde olur muydu sorusu zaman zaman benim de kafamı meşgul ediyor. DYP’nin rahmetli Demirel’den sonraki en büyük talihsizliği Tansu Çiller’dir. Ondan sonra Mehmet Ağar ve Süleyman Soylu’yu sayabiliriz.  Bunlar partiye dip yaptıran genel başkanlar. Sonradan AKP safında yer aldılar. DYP delegasyonu Çiller’den sonraki ilk kongrede Ağar yerine Kesici’yi seçseydi sonuç böyle olmazdı diye düşünüyorum. DP’ninbu günkü genel başkanının ise yakışıklılığından başka meziyetini bilmiyoruz. Gündem tayin edemiyor. Partisini hep limitte tutuyor. Oysa, bu kadim partiye ekonomiden ve siyasetten anlayan, cesur bir genel başkan lâzım. Bu genel başkan da Söylemez olabilirdi ama olmadı.