CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Umarım darbe sonrasında da güçlü bir özeleştiri olur. Hatalar bir daha tekrar edilmez ve Türkiye geleceğini daha sağlıklı inşa eder." dedi.  Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  Konuşmasının başında, 17 Ağustos depremini yaşayan bazı depremzedelerin grup toplantı salonunda olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, ülke yönetiminde olanların riskleri görmesi ve tedbirleri bugünden alması gerektiğini söyledi. "Biz ne yapıyoruz? Deprem olduktan sonra tedbir alıyoruz." diyen Kılıçdaroğlu, sorumluluk makamında bulunanların gerekli duyarlılıklarla hareket etmesini ve bilimsel veriler ışığında gerekli önlemleri almasını istedi.  Depreme yönelik acil toplanma alanlarının amaçları dışında kullanıldığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Sevgili vatandaşım senin de sorumluluğun var. Önlem almayanları iktidara getirmeyeceksin. Kendi riskini, kendin doğuruyorsun. Önlemleri almayanlar, yetkili olduğu halde yetkilerini kullanmayanlar kimlerdir? Bunun takdiri vatandaşlarımıza ait. Bu takdirin çok iyi yapılması gerekir." diye konuştu. "Nasıl oluyor da Türkiye darbe girişimiyle karşı karşıya kalıyor?" Türkiye'nin tarihinin en derin krizlerini yaşadığını, herkesin bu konuda dikkatli olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "14 yılın sonunda nasıl oluyor da Türkiye bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalıyor? Bu ortam nasıl oluştu? Ve bu ortam Türkiye'nin başına nasıl bela oldu? Hepimizin düşünmesi gereken temel konulardan biri de budur. 14 yıldır bu ülkeyi kimler yönetiyor? Kimler Türkiye'yi bu hale getirdi. Ağlıyoruz, insanlarımız öldü, şehitlerimiz var diyoruz. Niçin oldu? Nasıl oldu? Bu soruyu kendimize soracağız. Eğer çocuklarımıza güzel bir ülke bırakacaksak bu soruyu sormak zorundayız." değerlendirmesini yaptı.  Çağdaş ve demokrasisi gelişmiş ülkelerin geçmişi çok iyi analiz ettiğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin de geçmişini çok iyi analiz etmesi, hatalarından ders çıkarması ve bu hataları bir daha tekrarlamaması gerektiğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, "Umarım darbe sonrasında da güçlü bir özeleştiri olur. Hatalar bir daha tekrar edilmez ve Türkiye geleceğini daha sağlıklı inşa eder." dedi.  "Darbeyi araştırmazsak görevimizi yapmamış oluruz" 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası süreçte en dik duran kurumun TBMM olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, parlamentonun bombalar altında darbecilere direndiğine dikkati çekti.  Meclis'teki dört siyasi partinin de darbeye karşı ortak bir tavır sergilediğine işaret eden Kılıçdaroğlu, 26 Temmuz'da darbenin araştırılması için de oy birliğiyle bir komisyon kurulduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Bugün 17 Ağustos. MHP, HDP ve CHP komisyona üyelerini verdiler. Üye vermeyen sadece Adalet ve Kalkınma Partisi. Şu soruyu sormak zorundayım Binali Bey'e; neden siz bu araştırma komisyonuna milletvekili görevlendirmiyorsunuz? Hangi gerekçe ile görevlendirmiyorsunuz? Bu darbe girişiminin siyasal ayağının ortaya çıkarılması lazım. Bu darbe girişiminin ana sorumlularının ortaya çıkması lazım. Parlamento bunu çıkarmazsa kim çıkaracak? Yargı. Yargının ne olacağını bilmiyoruz. Ama bu parlamento bombalandı, mahkemeler değil. Yasama organın, TBMM'nin bu olayı araştırması lazım. Pek çok kişiyi davet etmesi, neydi, ne oldu, kimler destekledi bu FETÖ denen terör örgütünü, kimler yerleştirdi bunları devletin bütün kademelerine, bunları parlamentonun sorgulaması, araştırması lazım. Biz bunu araştırmazsak görevimizi yapmamış oluruz." "Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset sokmayın" Geçmişin iyi analiz edilmesi, sorumluların ortaya çıkarılması ve bir daha darbeye teşebbüs edilmesinin önünün kesilmesi için parlamentonun da güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, CHP olarak yıllarca F tipi örgütlenmeden söz ettiklerini, devletin tüm kademelerine yerleştikleri uyarısında bulunduklarını anlattı. Kılıçdaroğlu, "Bizim güzel bir sözümüz var; bir musibet bin nasihattan evladır diye. Bu musibet başımıza geldi, demek ki bizim bir şeyler yapmamız lazım. Ne yapmamız lazım? Bunu düşünür, siyasetçiler olarak gereğini yerine getirirsek emin olun, bu ülkede bir daha darbe olmaz." diye konuştu. Darbeyi önlemenin öncelikli koşullarından birinin camiye, kışlaya ve adliyeye siyaset sokmamak olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu: "Cami bir siyasi partinin arka bahçesine dönüşür mü? Böyle bir şey olur mu? Bu vatandaşı ayrıştırmaktır. Kışlaya siyaseti sokarsanız Türkiye darbeden kurtulamaz. Adliyeye siyaseti sokarsanız, 'bu hakim bizim partiden beni beraat ettirdi, bu hakim başka partiden beni mahkum ettirdi', böyle adalet olmaz. Yargıtay'a 160 üye atandığında bu kürsüden dedim ki, siz yanlış yapıyorsunuz, Yargıtay'a 160 militan atadınız dedim. Bağırdılar, çağırdılar, üstüme geldiler, 'yanlış yapıyorsun' dediler. Şimdi o 160 militanın tamamını Yargıtay'dan çıkardılar. Biz ne söyledik? Adalete siyaseti bulaştırmayın dedik." Yaşananların laikliğin önemini de bir kez daha ortaya koyduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, herkesin birbirinin inancına ve ibadet özgürlüğüne saygılı olması gerektiğine işaret etti. Kılıçdaroğlu, "79 milyon yurttaşın arasında bir Allah'ın kulu çıkıp da 'ben ibadetimi özgürce yerine getiremiyorum' diyorsa, gel kardeşim beni bul. Vallahi de billahi de önüne düşeceğim, ibadetini özgürce yerine getirinceye kadar senin yanında olacağım ve senin hakkını savunacağım." dedi. "Demokrasinin yolu ülkeyi darbe hukukundan arındırmaktır"  Darbelerin önlenmesinin bir diğer koşulunun da ülkede tam demokrasiyi tesis etmek olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, Türk milletinin birinci sınıf demokrasiye layık olduğunu ve bunu yakalamak için de ülkenin darbe hukukundan arındırılması gerektiğini belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? 12 Eylül'de darbe yapanlar getirdi. Peki, darbeye karşı mıyız? Hepimiz diyoruz ki darbeye karşıyız. O zaman bu darbe hukukunu değiştirelim. 'Yok. Bu kalsın, bunu değiştirmeyelim'. Madem ki demokrasiyi savunuyoruz, madem ki Türkiye darbe hukukundan arındırılsın diyoruz, o zaman bu seçim sistemini değiştireceğiz. Bu yüzde 10 seçim barajı ayıbından Türkiye demokrasisini kurtarmamız lazım. Çağrım bütün siyasi partilere. Tam demokrasinin kurallarından birisi de parlamenter sistemi güçlendirmektir. 'Meclis çok güçlü' diyorlar. Meclis güçle değil arkadaşlar. Buradan özellikle Sayın Meclis Başkanı'na çağrı yapmak istiyorum. Milletvekilleri soru önergeleri veriyorlar, İçtüzük'e göre soru önergelerinin 15 gün içinde cevaplanması lazım. Biz bıraktık 15 günü, 15 ayı, 20 ay, 3 yıl, 4 yıl yanıtlanmayan soru önergeleri var. Bu parlamentonun itibarına gölge düşürmektir. Eğer bir bakan 15 gün içinde soru önergelerine cevap vermiyorsa, Meclis Başkanı'nın çıkıp, 'Sayın Bakan derhal istifa et.' demesi lazım." "İstihbaratın başındaki kişi, TBMM'ye gelip bilgi vermiyor" Bürokratların Meclis'teki komisyonlardan gelen davetlere de gerektiği gibi katılım göstermediğini ileri süren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu kuruldu. Bugünler için çok hayati bir komisyon. Bugüne kadar hiçbir bürokrat gelip bu komisyona bilgi vermiş değil. Meclis Başkanı'na ve Sayın Binali Yıldırım'a sormak istiyorum; istihbaratın başında olan kişi, TBMM'ye gelip bilgi vermiyorsa, bilgi vermemenin güvencesi onu destekleyen bakan ve başbakandır. Siyasetçi gideceksin kardeşim dediği andan itibaren Meclis'e gelir. Bürokratlar TBMM'ye gelip her türlü sorunun cevabını vermeli."