Can PULAK Ülkemizi yönetenlerin iyi düşünmeleri, yanlış yapmamaları,günlük politikalar yerine geleceğimizi sağlamlaştırmanın üzerinde durmaları lazım. Bunun için milli sınırlarımızın içinde güçlenmemiz, üzerimize vazife olmayan işlere karışmamamız, başka devletlerin işlerine bulaşmamamız gerekiyor. Biz Türk Milletinin mutluluğunu, zenginliğini, ilerlemesini hedef almalıyız. Ümmete değil millete sahip çıkmalıyız, dünyadaki ümmeti değil, sınırlarımız içindeki milletimizi kucaklamalıyız.Her Müslüman devlet, kendi ümmetine sahip çıksın. Bize ne onlardan? Bizim görevimiz mi Suriye’deki yanlışları düzeltmek, Filistin’deki mücadeleyi desteklemek, Afrika’nın Müslüman ülkelerinin ekonomilerini düzeltmek.. Onlara destek olacağız, Müslüman alemin liderliğine soyunacağız diye, kendi devletimizi hırpaladık, milletimizi zorda bıraktık, ekonomimizi mahvettik. 4 milyon Suriye’liye, bir milyondan fazla Arap ve Afrika’lı mülteciye bakmak, milyarlarca doları onlara harcamak mecburiyetindemiyiz? İnsanlık dedik, din kardeşlerimizi koruyalım dedik, ama bu kadar da olmaz ki..Yıllardır onları beslemekten, kendi milletimize zulmediyoruz. İnsanımızı zora ve dara düşürüyoruz, geçim sıkıntısı altında inletiyoruz. İnanılmaz masraflar yaptığımız için vergileri bindirdikçe bindiriyoruz. İçimize sorgusuz sualsiz aldığımız 5 milyon civarındaki mülteci, sadece ekonomimizi değil kimlik yapımızı da bozuyor, coğrafyamıza ve bazı illerimize kalıcı hasarlar veriyor. Antakya, Kilis, Gaziantep bunun en çarpıcı örnekleri. Ayrıca büyük şehirlerimizde de arap mahalleleri oluşmuş durumda.Bu acıklı ve ürpertici tabloya bugün süratle bir çözüm bulamazsak, yarın işimiz daha da zorlaşacak, daha ciddi sorunlarla uğraşmak zorunda kalacağız. Aklımızı başımıza toplamalı, vakit kaybetmeden kendimize gelmeliyiz. Güvenliğimiz hiç bu derece tehlikeye düşmemiş, dünün güçlü ve saygın Türkiye’si hiç bu derece kum torbasına dönmemişti. Gelen vuruyor, giden vuruyor bize. Hiç Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bize karşı çıkacağı, akıl vereceği aklınıza gelirmiydi? Hadi bütün dünya karşımıza geçti, peki Kıbrıs’ın Türk tarafını yönetenlerin, dünyadaki hain korosuna katılacaklarını rüyamızda görsek inanırmıydık? Orada verdiğimiz şehitlerin, Türk dünyasının büyük liderlerinden rahmetli Rauf Denktaş’ın kemiklerini sızlattılar. Yazıklar olsun. Bizim tutarlı ve akıllı bir politika izlememiz lazım. Öyle tribünleri coşturacak, yandaşlarını coşturacak gösterilere artık bir son vermeliyiz. Üzerinde kara kara düşünmemiz gereken hayati sorunları ve başımıza örülmek istenen çorapları ustaca savuşturacak bir ortak akılda birleşmemiz şart. Müttefik dediğimiz ülkeler,altımıza devamlı mayın döşüyorlar.Düşmanlarımızı güçlendirip, iyice silahlandırıp, sonra da bizimle dostluk fotoğrafları çektiriyorlar. Şimdi güya Amerika ile anlaştık.İşbirliği yaptıkları teröristleri geri çekip, bizim güvenli bölge isteğimizi güya yerine getiriyorlar. Yüzlerce kilometre sınırımızın bir kısmını güya terk ediyorlar. Peki diğer kısmı ne olacak, Kobani bölgesi falan rahat duracak mı? Geri çekildiğini sandığımız teröristler, bu kere o tarafa yönelmeyecekler mi? Sınırın geri tarafı için yine Amerika ile masaya mı oturacağız? Amerika’ya destek olan Avrupa Birliğine ne diyelim peki? Terörle mücadele eden Türkiye’yi destekleyeceklerine teröristleri destekliyorlar hepsi. Ama şunu unutuyorlar, bugün bana ise yarın sana…Göreceğiz onların da hallerini, onlarda da az terörist yok. Şimdilik hareketsiz gibi duruyorlar ama, güçlendikçe onları da ısırmaya başlayacaklar. Terörle şaka yapılmayacağını, dost olunmayacağını Avrupa’yı yönetenler de öğrenecekler ama, bunun pahalı bedelini de ödedikten sonra… Şimdi Rusya ile flört halindeyiz. İlişkilerimiz şimdilik iyi gidiyor gibi görünüyor. Ama heran tersine dönebilir. Büyük ülkeler sizin değil,kendi menfaatlerini düşünür ve bunun gerçekleşmesinde sizi tepe tepe kullanır.Amerika ile Rusya’nın, hatta Çin’in birbirlerinden farkları yoktur. Yarın Çin’le flörte başlayalım, aynı sorunları onlarla da yaşarız. Rusya şimdi dostumuz görünüyor, doğalgazını bize rahat satıyor, askeri sistemimizi değiştirecek füze rampaları veriyor, hatta savaş uçaklarının pazarlığına bile başladılar. Peki diğer taraftan Türk Ordusu Suriye’den çekilsin diyen kim? Kıbrıs’taki doğalgaz aramalarımıza engel olmak için uğraşan Türk aleyhtarı koroya katılan kim, Rusya değil mi? İşte görüyorsunuz dostlarımızı…Bunlar dost mu düşman mı diye bakmayacakmıyız yani? Hadi Rusya sahadaki yeni forvet, peki NATO üyelerine,yani bizim de dahil olduğumuz askeri ittifak ortaklarımıza aldırmayacakmıyız,hesap sormayacakmıyız? Şunu iyi bilmeli ve mutlaka kabul etmeliyiz ki, derhal Atatürk’ün (yurtta sulh-dünyada sulh) talimatına geri dönmeli ve onun gösterdiği yoldan vazgeçmemeliyiz. Elbette herkesle iyi geçinmemiz, dost olmamız, ülkemizin çıkarlarını bu çerçeve içinde savunmamız gerekiyor ama, dostlukla bağdaşmayan davranışlara da, günlük politikanın etkisinde kalarak kayıtsız davranmamalıyız. Güçlü ve saygın bir Türkiye’ye geri dönebilmek için, milli birlik ve beraberlikte hemen buluşmalıyız. Siyasi ve kısır çekişmeleri bir yana bırakıp, ahirete hizmeti hedef alan ve dünyadaki yaşamımızı buna uyarlamaya çalışan bir politikadan hemen uzaklaşmalıyız. Dini siyasetten mutlaka ama mutlaka kurtarmalıyız. Geleceğimizle ilgili kararları bir kişinin aklına ve diline değil, ortak siyasi akla terk etmeliyiz. Bunun için de vakit kaybetmeden, hiç değilse şu dar boğazdan çıkana kadar tüm siyasi parti liderlerini ve TBMM’yi ciddi olarak devreye sokmalıyız.