Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, ''Öğrenim, yönetime katılım ve ücret eşitliği gibi konularda sahip olduğumuz göreceli üstünlüğe rağmen, kadına şiddet konusunda ise 'maalesef' diye başlayan cümleler kurmak durumunda kalıyoruz'' dedi. YÖK Başkanlığınca düzenlenen ''Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Üniversite Çalıştayı''na, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ömer Demir ve çok sayıda akademisyen katıldı. Çalıştayın açılışında konuşan YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, üniversitelerin, tarih boyunca bilginin üretildiği, geliştirildiği ve yayıldığı kurumlar olarak, toplumların gelişimlerini doğrudan etkilediğine vurgu yaptı. Yaşanan değişimlere duyarlı şekilde, yeni bakış açılarıyla öğrencilerin eğitilmesi, donatılması gerektiğine dikkati çeken Saraç, ''Üniversiteler olarak neyi, nasıl yaptığımızı yeniden düşünmek durumundayız'' diye konuştu. Üniversitelerin topluma hizmet fonksiyonunu sadece, "ürettiği, geliştirdiği bilgiyi topluma servis etme" olarak algılamadıklarını belirten Saraç, üniversitelerin toplumun hassasiyetlerine ve milli değerlere duyarlı, toplumun sorunlu alanlarına dikkati çeken, bu alanlara yönelik iyileştirme çabalarında öncü rol üstlenen kurumlar olması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Saraç, açıköğretim programları hariç, önlisans ve lisans programlarında normal öğretimde okuyan öğrencilerin yüzde 48'ini, ikinci öğretimde okuyan öğrencilerin yüzde 40'ını, uzaktan öğretimde okuyan öğrencilerin de yüzde 46'sını kız öğrencilerin oluşturduğu bilgisini verdi. Üniversitelerdeki toplam 5 milyon 600 bin öğrencinin, 2 milyon 599 bininin kız öğrenci olduğuna işaret eden Saraç, bu verilerin müspet ve umut verici olduğunu ifade etti. Üniversitelerde görev yapan kadın akademisyen sayılarının da dünya ortalamasının oldukça üzerinde ve birçok gelişmiş ülkeden de daha iyi seviyede olduğuna vurgu yapan YÖK Başkanı Saraç, ''Ülkemizde kadınların üst yönetim kademelerinde görev alması ve liderliği konusuna baktığımızda, her yıl düzenli olarak yapılan bazı araştırmalar bu konuda da Japonya, ABD, Kanada, Fransa, Almanya, İsveç ve İsviçre gibi birçok gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkın çok da açık olmadığını göstermektedir'' şeklinde konuştu. - ''(Maalesef) diye başlayan cümleler'' "Öğrenim", "yönetime katılım" ve "ücret eşitliği" gibi konularda sahip olunan göreceli üstünlüğe rağmen, kadına şiddet konusunda ise ''maalesef'' diye başlayan cümleler kurmak durumunda kaldıklarını belirten Saraç, "Şiddet olgusunun son yıllarda küresel etkiler ve gelişmeler ile yok sayılmadan, üstü örtülmeden, bazı yönleri ve türleri ihmal edilmeden tüm yönleriyle ele alınması ve şiddetle başa çıkma, şiddet sorununu çözme yöntemlerinin saptanmaya çalışılması, kayda değer bir gelişmedir'' ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Yekta Saraç, ''Kadına yönelik şiddet konusunda, küresel etkilerin yanında, ülkemizde kurulan kadın kuruluşlarının etkin mücadeleleri, kadına yönelik şiddete karşı ortak kanaat oluşması ve siyasi iradenin kadın haklarına ve hukukuna karşı hassasiyetlerini ortaya koyması, bugün geldiğimiz düzeyin oluşumunda etkili rol oynamıştır'' dedi. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak yakın bir dönemde üniversitelerde ''Kadın Çalışmaları Bölümleri''nin açılmaya başlandığını dile getiren Saraç, ''Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri''nin ilkinin, 1989 yılında İstanbul Üniversitesinde kurulduğunu, giderek başka üniversitelerde de yaygınlaşarak, sayısının 62'ye ulaştığı bilgisini verdi. - ''Sorumluluğumuzu hatırlattı'' YÖK Başkanı Saraç, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Son aylarda kadına karşı şiddetin kanlı elinin üniversitelerimizin fidanlarına, sevgili öğrencilerimize uzanması münasebetiyle, YÖK ve üniversiteler adına bir müddet önce şu açıklamayı yapmıştık: (Son zamanlarda farklı vakalarda da gündeme gelen kadınımıza yönelik vahşet karşısında sessiz kalmak ne insan onuruna ne de toplum vicdanına yakışır. Fakat, diğer taraftan retorik ve hitabet düzeyinde kaldığı takdirde bu tepkinin de sonuç üretemeyeceği malumdur. Eğitimden yasal düzenlemelere kadar pek çok alanda yeni bir sürecin başlatılmasına ihtiyaç vardır. Yaşanılan olayların tekrarlanmaması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yükseköğretim kurumlarımızın her zamankinden daha etkin bir şekilde bu süreçlere dahil olması gerektiğini düşünmekteyiz.)'' Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 11 Mart'ta YÖK'e teşrif ettiğini ve konuşmasında "kadına şiddet" konusuna değindiğini hatırlatan Prof. Dr. Saraç, "Sayın Cumhurbaşkanımızın YÖK'ten ve üniversitelerimizden eyleme dönük bir program oluşturmalarını istemesi, bizlere bir kez daha sorumluluğumuzu hatırlatmış oldu" diye konuştu. YÖK olarak tüm bu sorunların tartışılıp, çözüm önerilerinin belirlenebilmesi adına bir çalıştay hazırlığı içerisinde olduklarını açıkladığını anımsatan Yekta Saraç, bugünkü toplantıyla birlikte bu sözün de tahakkuk ettiğini belirtti. - ''Üniversitelerimiz bir huzur ortamı olmalı'' Saraç, çalıştayda, üniversitelerin "Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri"nin faaliyetleriyle öne çıkan, kadın sorunları üzerine çalışmalarda bulunan, "Rehberlik ve Psikolojik Danışma" alanında konuya ilişkin araştırmalarda bulunan, üniversitelerdeki mobbing birimlerinde yer alan akademisyenlerin, eğitim sendikaları ve kadın sorunları üzerine odaklanan STK temsilcilerinin yer aldığı bu çalışma grubunun oluşturulduğu bilgisini de verdi. Çalıştayda, ''Toplumsal Cinsiyet Eşitliği'' dersinin müfredata entegre edilmesi, üniversitelerin akademik ve idari personeline toplumsal cinsiyet farkındalığının kazandırılması, üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin genel kabul görürlüğünün sağlanması, üniversite ortamında şiddet, cinsel taciz, istismar ve mobbing konularının tartışılacağını aktaran Prof. Dr. Saraç, amaçlarının sadece ''konuya ilişkin bir faaliyette bulunmak'' olmadığına dikkati çekti. Saraç, ''Siz katılımcıların her türlü önyargı ve dayatmadan uzak, özgür iradenizle, bilimsel bir üslupla tartışıp vereceğiniz kararlara saygı duyacağız. Bu çalıştayın sonuç bildirisinde yer alan öneriler, yükseköğretimin ilgili kurullarında görüşülerek değerlendirilecek ve kamuoyuna açıklanacak. Eylem planı da kamuoyuyla paylaşılarak, en kısa zamanda tarafımızca hayata geçirilecektir'' şeklinde konuştu. ''Yarına ilişkin beklentilerimizin endişe ya da ümit dolu olmasından yalnızca kendimiz sorumluyuz'' diyen Saraç, şunları kaydetti: ''Bu sorumluluğun bizlere daha iyiyi ve güzeli yapmaya yöneltmesini dileriz. Üniversitelerimizin bir 'huzur ortamı' olmasını istediğimizi çeşitli vesilelerle ifade etmiştik. Fakat, yine istiyoruz ki üniversitelerimiz aynı zamanda toplumun huzuruna da katkıda bulunsunlar. Günümüzde üniversitelere, toplumun yeniden inşasında dönüştürücü, neredeyse bütün alanlarda örneklik teşkil etmesi beklenen mükemmeliyet kurumları olarak bakılmaktadır. Bu konuda da üniversitelerimizin üstüne düşeni yapacaklarından eminiz.'' Çalıştayda, Prof. Dr. Feride Acar ''Akademide Toplumsal Eşit(siz)liği: Kavramsal Bir Çerçeve'', Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu da ''Yükseköğrenimde Kadın'' konulu sunum yaptı.