Mehmet Necati GÜNGÖR “Ne istediler de vermedik” sözünü sitem olsun diye söylemişti. Sonradan anladı ki, dost bildiği, mevki ve para kazandırdığı kimseler tek tek onun etrafında hizalanmışlar,  haberi yok. Olsaydı, meselâ; Yüzde yetmişini listeye alır mıydı? Bazı kimseleri etkili yerlere getirir miydi? Bazılarını aday olarak öne çıkarır mıydı? Hepsi bu meczubun yanında yer alıp ihanet tohumları ekmişler. Bunlar arasında yola birlikte yola çıktığı, adam ettiği insanlar da var. Birisi geçen gün tv’lerin birinde aynen şöyle konuşuyordu: “2013’te sayın Başbakanla birlikte Amerika’ya gitmiştik. Eşimle birlikte hocaefendiyi ziyaret etmek istedik. Washington’la Pensilvanya arası nihayet 5 saat, rahat gidebiliriz. Sayın Başbakandan müsaade istedik, verdi. Benim de selâm ve saygılarımı söyleyin, ben gelemiyorum maalesef (meşguliyetten dolayı) bir emirleri istekleri var mı sorun dedi.” Bu sözlerle Başbakanı açığa düşürüyor budala. Fetö’ye methiye dizenler arasında kimler yok ki!!! Ankara’yı parselleyeninden tutun, Kayseri’nin ünlü iş adamını hocaefendilerinin huzuruna götürüp başını derde sokan, şimdilerde ise gitmediğini iddia eden uyanıktan kuzucuğa varıncaya kadar herkesin boy boy resimleri var. Resimler yalan söylemiyor. Evet, kandırılmak gerçekten kötü bir duygu. Yalnız bırakılmak ondan da kötü. Etrafındakiler ona hep yalan söylemişler, hep kandırmışlar. Bunu anlıyoruz. Fetö denen illetle adeta tek başına savaşıyor. 31 Mart kötü geliyor. Anketlerin falında acaip yenilgiler görünüyor. Beş harfli damat ekonomiyi berbat etti. Beş harfli Tarımcı da pazarı pisledi. Umulur ki, 1 Nisan’da ilk iş kabinenin zararlılarını temizlemek olur. Şu sekiz harfli dahiliyeci de gözünü yukarıya dikmiş, artık gönderilmeli diye fısıldanıyor. Altı harfli ortağı da darbesini vurmaya hazırlanıyor. Ne talihsizlik!!!