Güray SOYSAL 19 MAYIS STADI NE OLDU? Benim gibi herkes merakla 19 Mayıs Stadının geleceğini bekliyor. Sahipsizliğini ve kimsesizliğini iyice kanıtlayan ve spor tesisi konusundaki fukaralığını ortaya döken Başkent Ankara’nın tarihi ve turistik Stadının geleceğinin ne olacağını şimdilerde kimse bilmiyor. Oysa… Cumhurbaşkanı bile bu konuda 19 Mayıs’ın yıkılıp yerine yenisinin yapılacağını söylemişti. Bu stadın yıkılma konusunda, 2016’da zamanın Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Akif Kılıç bile söz vermişti. Ondan sonra da gelenlerde aynı sözü tekrarlamış, ancak bir türlü Ankara modern bir stadı kavuşmamıştı.Yani sözler hep havada kalmıştı. ATLETİZME BÜYÜK HİZMETİ VARDI Bahsettiğim kişi Şarık Tara’dan başkası değil. Türkiye’nin en büyük inşaat şirketinin başında olan ve atletizme de büyük hizmetler verirken ENKA adlı şirketini sporun yanı sıra sanatta da büyülten Şarık Tara, ebediyete göçtü. Enaz İnşaat şirketindeki başarısını ENKA atletizm kulübüyle de devam ettiren bu spor gönüllüsü atletizme verdiği hizmetlerden dolayı unutulmaz listesine çoktan girmişti. Rahat uyu, büyük spor adamı Şarık Tara. SPOR ADAMLARINI BEKLiYORUZ Seçimlerden sonra, bildiğim kadarı ile spor adamlığı konusunda 3 kişi TBMM’ye Milletvekili olarak girdi. Belki başkaları da vardır, ancak onlar bu 3 Parlamenterimiz kadar, üst seviyede görülmediler. Zamanında faal olan bu 3 isimler şöyle: ikinci kez Kocaeli Milletvekili Milli futbolcularımızdan Saffet Sancaklı, giydiği büyük kulüplerin ve Milli takımının forması ile, diğerlerine oranla en kıdemli. Futbolculukta Altay, Fenerbahçe ve Beşiktaş formalarını giydikten sonra Eskişehirspor ve Samsunspor’daki sıkıntılı Teknik Direktörlüğünden sonra, kısa zamanda İzmir Milletvekili seçilen Alpay Özalan ile Avrupa Şampiyonluğu bulunan motosikletçimiz ve Sakarya Milletvekili olan Kenan Sofuoğlu, yemin töreninden sonra TBMM’deki görevlerini başlayacak. Bunların içindeki Saffet Sancaklı, geçen dönem Meclis’te yaptığı ve Futbol Federasyonunun tutumunu eleştirmesi ile hep ön plana çıkmıştı. Bu üç isim bir araya gelip, hiç değilse sporun aksak yönlerinin sesi olma konusunda çalışmalar yaparlarsa, görev yaptıkları dönemlerde herkesin kalbini kazanacağını görüşündeyim. 407 BİN LİRANIN DAĞITIMI Geçen haftaki yazımda 407 Bin Liranın (Eski rakama göre 407 Milyar Lira) nerelere dağıtılıp, dağıtılmaması konusunu bu sütunlardan sormuştum. Aradan bir hafta geçmesine rağmen, bu konuda kimseden ses çıkmadı. Görevim bu gizliliği öğrenmek olduğuna göre, 407 bin liranın, (tekraren yazıyorum, eski rakamla 407 Milyar Lira) kulüplere nasıl dağıtıldığı konusunu öğrenmenin hakkımın olduğunu bildiğimden, bir Allah’ın kulu çıkıp da, sorularıma cevap veremiyor. Israrla söylüyorum. Başta Ankara olmak üzere bildiğim kadarı ile diğer 8 veya 10 kentteki kulüplere malzeme adı altında miktarın nasıl dağıtıldığını öğrenmek istiyorum. Bunu öğrenmek için, sadece ben değil, verdiği verginin karşılığının nerelere gittiği öğrenmek isteyen her Türk vatandaşının hakkı olduğu görüşündeyim. Bu konunun diğer yüzü ise şu. TASK’nin Genel Merkezi, teşkilat içindeki bazı yöneticilerini disiplin kuruluna sevk etmişler. Suçları ise, doğruları haykırıp, sorumluların dikkatini çekmek için konuşmalarının cezasını disiplin kuruluna gitmek olarak görülüyormuş. Görüyor musunuz, işler nerelere kadar gidiyor. Ortada Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bazı İl Müdürlüklerinin kulüplere malzeme karşılığı maddi destek için gönderdiği paranın ne olduğu bilinmezken, bu işin yanlışlığını söyleyenlerin de TASK Genel merkezi tarafından Disiplin Kuruluna verilmesindeki mantığı da öğrenmek istiyorum. Ortada devletin dağıttığı belirtilen paranın dökümü açıklanmazken, bu konunun yanlışlığını söyleyen bazı yöneticilerin kendilerine bağlı olan Disiplin Kuruluna neden gönderildiğini de öğrenmek istiyorum. Mesele gayet basit. Bu parayı şu kulüplere gönderdik, işte belgeleri dersiniz, mesele kendiliğinden kapanır. Ancak… Bazı TASK’nın sorumlularının Disiplin Kuruluna neden verildiği ise, işin başka garip tarafı olarak önümüzde duruyor. Merak ettiğim bu iki konu hakkında birilerde çıkıp konuşursa, sütunumun da onlara açık olduğunu bir kez daha belirtirim. Gayem, seçim öncesi yapılan gizli-kapaklı işlerin ”şeffaf” olmasından yanadır. Bu böyle biline… Şimdi ne yapıyor? NAZMİ ERDENER Türk futbolu onu “Bonhof Nazmi” olarak tanıdı. Kaleye gönderdiği meşin yuvarlak rakip kalecilerin korkulu rüyasıydı. Topa öyle bir vururdu ki, sanki tahrip gücü çok yüksek bir bomba atılmış gibiydi. 29 Mayıs 1959’da Ankara’da dünyaya gelen Nazmi Erdener, futbolculuğundaki başarısını Ankaragücü’nde ortaya koydu. 9 yıl süre ile, Ankaragücü forması ile başarıdan başarıya koştu. Daha sonra Başkent takımındaki faal futbolculuğu bırakan Nazmi Erdener, elde ettiği Pro-Lisanslı Teknik Direktörlük belgesi ile takım çalıştırmaya başladı. Düzcespor, Ankara TKİ Spor ve geçen sezonda Batman Petrolspor’u çalıştıran sahalarımızın çalışkan futbolcusu, Ankaragücü’nün teknik heyetlerinde görev yaptı. Evli olan Bonhof Nazmi, şimdilerde iyi bir takımda Teknik Direktörlük görevini yapmanın sabırsızlığı içinde bulunuyor. Tokyo için hazırlar Şu günlerde İspanya’da yapılan 18. Akdeniz Oyunları için bol miktarda madalyalar Türkiye hesabına yazılıyor. Elbette bu durum karşısında gururlanıyoruz. Ancak… Akdeniz Oyunlarına ülkeler genelde ikinci veya üçüncü takımlarını gönderiyor. Durum böyle olunca… Bu oyunlarda ülkelerin spordaki esas güçleri ortaya çıkmıyor. Tüm bu düşüncelere karşı duran bir spor dalımız var ki, onların süper başarılarından bahsetmemek olmazdı. Bahsettiğim spor dalı cimnastiğimizle ilgili… Suat Çelen Federasyonu göreve geldikten sonra, birçok uluslararası branşlarda hep büyük oynayıp, arzu ettikleri yere gelmeye başladıklarını görüyoruz. Bunun son göstergesini Akdeniz Oyunlarında gördük. Milli takımımız 9 madalya alarak tarihi bir başarıya imza attılar. Bu oyunlarda tarihimizde toplam 7 madalyamız bulunurken, Tarragona’daki bu rakamı 9’a çıkartan cimnastikçilerimiz, Tokyo Olimpiyatlarına şimdiden göz kırptılar. Erkek cimnastikçilerimizin bu başarısına kızlarımızın ilave edileceğine ve Tokyo’dan beklenilen zaferle döneceklerine kalıbı basarım. Yeter ki, düzgün giden çalışma yoluna kimse taş koymasın.