Taner DEDEOĞLU / Müziğin içine doğan, günümüz bestekârlarından İlgün Soysev ilk derslerini annesi bestekâr, Keman sanatçısı Nezahat Soysev’den almış, daha sonra da Fahri Kopuz’un öğrencisi olmuş. TRT Televizyonunun ilk Müzik Prodüktörlerinden olan İlgün Soysev bu haftaki konuğumuz. Doğal olarak İlgün Soysev’i annesi Nezahat Soysev’i anlatarak tanıtmaya başlayacağız. 1915 yılında İstanbul Suadiye de dünyaya gelen Nezahat Soysev, sekiz yaşında mahallede ders veren Abdullah Beyden ut öğrenmeye başlar. Daha sonra kemana ilgi duyar ve Dr. Hamit Hüsnü Kayacan’ın öğrencisi olur, klasik eserleri nota ile birlikte usulleri vurarak çalışır. Şarkı okumaya da başlayan Nezahat Soysev, evlerinde çok sık bir araya gelen; Kanuni-Bestekâr Raif Bey, Astikzade Bestekâr Boğos Efendi, Sine Keman Nuri Duyguer, Kemani Taha Bey, Udi Zeki Bey gibi ustalarla meşk etmeye başlar. Bestekâr Lemi Atlı, hoca ve bestekâr Kazım Uz, tamburi Laika Karabey de zaman zaman bu toplantılara katılmaktadır. 1940 yılında Yüzbaşı Halit Soysev ile yaşamını birleştirir ve1944 yılında da deneme yayınlarına başlayan İstanbul Radyosuna solist olarak girer. Nezahat Soysev, eşinin subay olması nedeniyle bu göreve devam edemez. O zamanki uygulamada, subay eşlerinin tiyatro- müzik gibi sahne çalışmalarına katılmaları yasaktır. Nezahat Soysev radyoda görev yapmakta fakat soyadı sorun olmaktadır. Zaten Yüzbaşı Halit Bey’in kurmay sınavı ve ardından gelen atanma ile Nezahat Soysev radyodan ve İstanbul’dan ayrılarak eşinin yanında Anadolu’nun değişik yerlerinde görevden göreve koşmaya başlar. Halit Soysev, zorunlu hizmet süresini doldurduktan sonra askerlikten ayrılır ve Etibank Genel Müdürlüğünde iş bulur. Nezahat Hanım da yıllardan beri uzak kaldığı müzikle ilgilenme ortamı bulmuştur, 1958 yılında Ankara Radyosuna keman sanatçısı olarak girer. 1934 yılında bestelediği Acem Aşiran Saz Semaisi ile müzikte önemli adım atan Nezahat Soysev, Munis Faik Ozansoy’un “Yüreğim çarpar işittikçe” dizelerini de 1948 yılında Kürdili Hicazkâr makamında bestelemiştir. Bestelerinde daima yaşadığı yerlere özgü temaları işler, doğup büyüdüğü Suadiye, eşi ile mutlu günleri geçen Yalova, Erdek ve İstanbul Boğaz köprüsü bunlara örnektir. Nezahat Soysev Ankara Radyosundaki saz sanatçılığının yanı sıra bestelediği, 22 şarkı ve 4 saz eseri ile de adını TRT Repertuarına yazdırır. Ankara’da Fen Fakültesi ve Teknik Yüksek Okulu, İstanbul’da Yıldız Teknik ve İstanbul Üniversitesi ayrıca yazlığından dolayı da Yalova Müzik Derneği korolarında yıllarca hizmet veriri, gençlere bilgilerini aktarır. 1979 yılında kendi isteği ile emekli olan Nezahat Soysev 2005 yılında da yaşama veda eder. ÇOCUKLARI MÜZİSYEN Nezahat Soysev önce oğlu İlgün’ü kucağına alır, daha sonra da kızı Gülgün’ü. İlgün Soysev, TRT Televizyonun ilk Türk Sanat Müziği Prodüktörü olur, Kızı Gülgün Derçin de Ankara Devlet korosu solistlerindendir. Bu haftaki konuğumuz dillerden düşmeyen besteleri ve müzik dünyasında ses getiren televizyon programları ile tanıdığımız İlgün Soysev. 1942 yılında İstanbul’da doğan İlgün Soysev sekiz yaşında annesinin hediye ettiği özel yapım küçük bir ut ve annesinden aldığı derslerle müzik çalışmalarına başlar. Udi Bestekâr ve şef Fahri Kopuz ikinci hocası olur fakat udi ve tamburi Bestekar Adem Şahin de Soysev’in tekniğinin gelişiminde önemli rol alır. Bestekârlıkta hiç hocası olmayan İlgün Soysev şunları anlatıyor: “Ben müziğin içine doğdum, annem de bir ut hediye etti bende de büyük bir istek var. Hem annemin hem babamın işine çok yakın olan Cihan sokakta oturuyoruz, Sarar İlkokuluna gidiyorum. Ben her fırsatta kendimi sokağa atınca, müzik çalışmalarımız da başarılı olmadı ve annem beni radyodan arkadaşı Fahri Kopuz’a gönderdi. Kopuz hemen yanımızda Serçe Sokakta oturuyor, ben özel yapım udumu alıp gidiyorum, Neşe Karaböcek de ders alan öğrenci, birlikte müzik yapıyoruz. Bir dönem Atatürk Lisesinde okudum, ardından da Ticaret Lisesinden mezun oldum. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine girdim. Akademide bir koro kurduk, annem de bizi yönlendiriyor, birçok öğrenci katıldı birisi de Kadri Şarman. Ben okuldan sonra askerliğimi yaptım, burslu okuduğum için Etibank’ta çalışmaya başladım. Mecburi hizmetimi tamamladığım dönemde, bir fırsat oldu, memur olarak TRT’ye yatay geçiş yaptım. Bir yıl bile dolmadan kurum içinde Müzik Prodüktörlüğü diye bir sınav açıldı. Bu sınavı Şakir Öner Günhan, Nuriye Eracar, Hale Gür ve birkaç arkadaş kazandık. Amaç Radyo Müzik programları hazırlamamız idi ama son anda Televizyon Dairesi de eleman istemiş, Şakir Öner ve ben 1973 yılında Ankara Televizyonuna Prodüktör olarak atandık. Ankara Televizyonu Müzik Eğlence yayınları Müdürü Yıleri Atamer di, branşım Türk Sanat Müziği olduğundan bana hep bu alanda görev verdi. Sayılarını hatırlayamadığım kadar TSM Solo ve Konser Programları, Beraber ve Solo Şarkılar, Fasıl Programları dışında ‘Büyük Türk Bestekârları’, ‘Yeni Besteler- Yeni Sesler’, ‘Bir Bestecimiz Var’, ‘Bizim Sazımız-Bizim Sesimiz’, ‘Duygu Mimarlarımız’ ile ‘Gençlerle Türk Sanat Müziği’ gibi dizi programlar da hazırladım”. GÖZ SÜZÜP BAKTIĞIN AN BAŞLADI! Annesinin sık sık bestecilik konusunda teşviklerde bulunduğu İlgün Soysev bu dönemi de şöyle anlatıyor: “Annem her vesilede bana beste oluyor mu? Diye soruyor, benim de içimde var ama bir türlü olmuyor, bir patlama yok. Bestecilik konusunda hiç hocam olmadı, ilk bestemi de gizli gizli yaptım! Bugün TRT repertuarında 234 bestem var, dördü Milliyet Gazetesi okurları tarafından ödüllendirildi Prodüktörlükte ilk yılım, Kaynak Gültekin ile ‘Seyirci İstekleri’ adlı programı hazırlıyoruz, sunucularımız da Mustafa Yolaşan ve Cemile Kutgün. Seyirciler bize posta ile isteklerini yazıyor, biz de sanatçıyı alıp güzel bir mekânda o şarkı ile görüntülüyoruz, yani ‘klip’ çekiyoruz, izleyicilerimizi de böylece memnun oluyor… Program çok ilgi görüyor ve çuvallarla mektup geliyor, tek tek açıp cevaplamamız mümkün değil. Kaynak Gültekin’le anlaştık, çuvallardan birer mektup alarak onları değerlendireceğiz. Bir çuvaldan ben bir zarf aldım, Malatya’dan geliyor, içinden posta kartı çıktı, bir yüzünde, Muazzez Abacı’dan bir istek var diğer yüzünde de ‘Aşk Fırtınası’ başlıklı, ‘Her Şey Bana Göz Süzüp Baktığın An Başladı- Yüreğimi Kor Gibi Yaktığın An Başladı…’ diye bir dörtlük, imza kısmı da makasla kesilmiş… Bu dizeler beni çok etkiledi, bunu hüzzam makamında besteledim, Müzik Dairesinde repertuar kurulu büro işlerini yürüten merhum Eser arkadaşımdan da rica ettim, kimseye söylemedi, beste yayınlanır kararı aldı, herkes şaşırdı… Bu eser 1981 yılında Milliyet Gazetesinin Yarışmasında altıncı oldu. Bu yarışmada beste ve güfte için ayrı plâket ve para ödülü vardır, İkisini de benim zannetmişler ve bana verdiler. Ben de ödülümü alırken, bu olayı anlatarak, söz yazarının ödülünü emaneten aldığımı, sahibi çıkınca hemen vereceğimi anlattım. SAHİBİ ÖDÜLÜ ALIYOR İrfan Özbakır da o gece ödül almıştı, onun Aksaray’daki dershanesine yaşlı bir bey gelmiş – sanıyorum aynı çevredeniz diye- ve ‘benim eserimden ödül’ alıyorlar falan diye dert yanmış. Özbakır, gecede benim yaptığım konuşmayı anlatmış ve onu aradığımı söylemiş, hemen bana da iletti. İstanbul’a gittim, Karagümrük’te oturuyormuş, mahalle muhtarını buldum, ondan bilgi aldım. Beşir Kara isminde yaşlı bir bey, hazırladığı posta kartları üzerine bu tür dörtlükler yazıyor ve postane önlerinde de satıyormuş. Bize kartı gönderen kişi, imzayı kesmekle onun şiiri sanacağımızı umdu sanıyorum. Beşir Beyle buluştuk, çok mutlu oldu tabi, emanetini teslim ettim. Beşir Kara o gün ‘Yıllar Yılı Ben Seni Belde Belde Aradım’ diye bir şiirini de verdi, onu da besteledim. YAĞMUR GÖZLÜM Bu olay bana büyük teşvik unsuru oldu. Bir gün sanatçı arkadaşım Metin Milli telefonla aradı ve ‘sana bir şair gönderiyorum’ dedi. Bir bayan geldi, birçok şiirini de getirmiş adı Seyhan Girginer… Biz odada sekiz kişi çalışıyoruz, daktilo gürültüsü falan. Birkaç şiirini bıraktı ama benim gözüm birinde, daha eve gitmeden, o gürültülü ortamda yaptım besteyi, ‘Sensizliğe Söylendi Bütün Şarkılar’ veya bilinen adıyla ‘Yağmur Gözlüm’… Bu eserim de 1988 yılında, ‘Öyle Özledim ki Sevgilim Seni’ adlı eserim 1989 yılında ve ‘İhtiyacım Var’ adlı eserim de 1995 yılında Milliyet Gazetesi Yarışmalarında ödül aldı”. İlgün Soysev, Üç yıl kadar süren Gençlerle Türk Sanat Müziği programı ile yurt çapında yüzden fazla amatör, dernek ve korolarla çalışma fırsatı bulmaktan ve onların bir müzik elçisi olmaktan mutluluk duyuyor. Soysev, unutamadığı bir anısını da şöyle anlatıyor: RESİM ÇERÇEVESİ DÜŞÜYOR ”Güneri Tecer’in ölüm yıldönümü için bir program hazırladım. Radyodan dostları; Kutlu Payaslı, Ziya Taşkent ve Mustafa Sağyaşar ile evine gittik. Eşi de merhumun kocaman bir fotoğrafını çerçeveletmiş, duvara astık. Payaslı yaylı tamburunu getirdi, resmin önünde prova yapıyoruz naklen yayın aracına da kaydedeceğiz. Provalarda bir şarkının bir yeri yanlış çalınıyor, sanatçıları uyardım pek dikkate alınmadı… Şaka yollu ‘bakın kayıtta ta bu hatayı yaparsanız, ruhu gelir’ diye tekrar uyardım, kayıt için naklen yayın arabasına geçtim. Şarkı yine bu hata ile çalındı, ben kaydı durdurup, arabadan eve geldiğimde, sanatçıların rengi bembeyaz ve kocaman çerçeve yerde paramparçaydı… Kaydı, fotoğrafsız fakat hatasız yaptık. Cimriliği ile tanınan bir sanatçı beyin İstanbul Bebek’te yalı dairesindeyiz. Saatlerdir uğraşıyoruz, hizmetçi de bizi seyrediyor fakat ikram falan yok… Kameramanın ismi Turgut’tu, cebinden para çıkarttı, hizmetçiye verdi, ‘git şuradan bir paket çay al da içelim’ dedi, ev sahibi ünlü solist de bu konuşmayı dinliyor... Çayı içtik, işimiz bitti, çıkıyoruz, Turgut, ‘kızım çayın geri kalanını getir’ dedi, o da yarım paketi getirdi. Arkadaşım, paketi dürüp, büküp denize atınca ev sahibi, ‘ yarıdan fazlası duruyor, ne yapıyorsun?’ diyerek yerinden fırlamıştı.” MUTLU YAŞAMI İlgün Soysev’in evliliğinde de müzik var. Müzisyen Canku ailesi ile komşu olan Soysev’ler bu mutlu yuvanın temelini atmışlar. Doğan Canku’nun annesi Handan Hanım, Nezahat Soysev’e ‘bizim sokakta çok iyi bir kızımız var, çocuklar bir tanışsa’ demiş ve yarım asra yaklaşan bu yuva kurulmuş. İlgün- Güngör Soysev çifti 1973 yılında evlenmiş. Kızları Burcu, Hukuk Fakültesini bitirip avukat olmuş ama Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarının yarı zamanlı Koro Şarkıcılığı bölümünden mezun olmuş ve halen İstanbul Operasında soprano. Oğlu Tayfun’da ticaretle ilgileniyor. İlgün Soysev de yaz aylarında Çeşme’de kışları da Ankara’da ama hep müzikle iç içe emekliliğinin tadını çıkartıyor.
Editör: TE Bilisim