Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi tarafından gerçekleştirilen toplantıda, OHAL döneminde ve seçim sürecinde Türk basını, gazetecinin konumu ve görevi, medya ve basın alanında örgütlenme ve sendikal haklar ile iletişim özgürlüğü konuları masaya yatırıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Basın meclisi Başkanı Yaşar Aysev şunları söyledi; “Sayın Başkan,Basın Meclisinin değerli üyeleri meslektaşlarım; “Gazetecilik nedir? Meslek mi, uğraş mı?” sorusunun cevabını arayalım:,Bence, basın, Medya 4. kuvvet idi. Şimdilerde, diğer üç kuvvetle, yani yasama, yürütme ve yargı ile birlikte, gücünü, kuvvetini yitirdi. Siyasetin yandaşı, hatta propaganda aracı oldu. Gazeteciler, işinden, ekmeğinden, özgürlüğünden yoksun kaldı. Hala gazetelerde, yayın organlarında henüz kovulmadan çalışanlar ise ikiye ayrılıyor. Birincisi evine, çoluğuna çocuğuna ekmek parası sağlayabilmek için, endişeyle, korkuyla kendisinden beklenen hizmeti siyasetçiye sunmak zorunda kalanlar. İkinci grup ise, siyasetçiye hizmet sunarak, kredi, yalı, torpil olanağı elde etmek için gönüllü yandaşlar, troller. %5 veya iyimser bir oranla %10’ luk bir grup ise onurundan, meslek haysiyetinden taviz vermeden mesleğinin gereğini özgürce yapmaya çaba harcayanlardır. Bu gruptakiler ise sürekli siyasetin, yandaş yargının baskısı ve tehdidi ile karşılaşırlar. Bir kısmı hapishanededir.Bir kısmı ise güvenden yoksunluk duygusuyla baş etmeye çalışırlar. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DİYOR Kİ; Birleşmiş Milletlerce yayınlanan Dünya Basın Özgürlüğü Günü endeksinde 3 Mayıs itibariyle, Türkiye Dünyadaki 180 ülke arasında 157’inci sıradadır. Bu endeksle ilgili açıklamada şöyle deniyor: “Darbe girişimi hükümetin eleştirel kalabilen az sayıdaki basın organını bir kenara süpürmesinin önündeki son engelleri de kaldırdı. Olağanüstü hal ilanı yetkililerin her ay onlarca basın kuruluşunu bir imzayla kapatmasını sağlarken, farklı seslerin ise yalnızca çok az satan gazetelere sıkışmasına yol açtı.” Birleşmiş Milletlerin ilan ettiği 3 Mayıs 2018 Dünya Basın Özgürlüğü günüyle ilgili açıklamada, Türkiye bu konuda en ürkütücü ülkelerden biri olarak tanımlanıyor. Neredeyse iki senedir devam eden olağanüstü hale de (OHAL) değinen rapor, OHAL uygulamasının ülkede az miktarda bulunan çoğulculuğun Türk Makamları tarafından yok edilmesi için kullanıldığını bildiriyor. Türkiye Gazeteciler Federasyonunun hazırladığı rapora göre ise, son 5-6 yıl içerisinde, Ülkemizde 200’den fazla gazeteci hapse atılmıştır. Basın Konseyinin işten çıkarılan gazeteciler raporunda ise, basında işsizlik oranının, %20 olduğu belirtiliyor. Genel işsizlik oranı ise %8’ dir. Bu durumun nedeni; iktidara ters düşen gazetecilerin üst makamların istekleriyle işten çıkarılmalarıdır. ATATÜRK DİYOR Kİ; Atatürk’ün Basın özgürlüğüyle ilgili şu sözleri bizlere ilham ve görev vermektedir. “Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, hulasa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.” (1922) “Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.”(1925) "Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir."(1924) “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.” (1929) “Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları taktirde gerekli yayında bulunmalıdır.” (1923) “Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.”(1923) “Önem ve yüceliği cihan medeniyetinde açıkça kendisi gösteren basına, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi; bu hususta sarf edeceği mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduğu hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüksek Meclisin kesinlikle isteyeceği hususlardandır.”(1922) “Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir.” (1924) “Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır.”(1924) Aziz Meslektaşlarım; Mustafa kemal Atatürk, 98 yıl öncesinden bugün için de son derece geçerli olan öngörüsüyle, bizlere yol gösteriyor ışık tutuyor. Bizler, Mustafa Kemalin askerleri ve izleyicileriyiz. Onun emanetini korumak için, biz gazeteciler, basın ve ifade özgürlüğünden asla taviz veremeyiz. Basın özgürlüğü demokrasinin en önemli göstergesidir. Halkın haber alma özgürlüğü, basının, medyanın özgürlüğüyle eşanlamlıdır.Basın ve medya özgür değilse halk da özgür değildir. Basını özgür olmayan bir rejim demokrasi değildir. Bundan dolayı, basın, medya, dördüncü kuvvet niteliğini yeniden kazanmalıdır. ANAYASA DİYOR Kİ; Son olarak Anayasamızın 26’ıncı maddesinin ilk cümlesini hatırlayalım. O cümle şöyledir: “VIII. Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti: Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak, açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” AĞABEY BİZİ GÖZETLİYOR Şimdi sırada, önemli bir uyarıyı paylaşmak vardır. Önceki gün yürürlüğe giren aşağıdaki önemli bilgiyi sunuyorum; “5 Hazirandanitibaren tüm dünyada yeni iletişim kuralları yürürlüğe girecek. Tüm Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika ülkelerinin hükümetleri WhatsApp, Twitter, Facebook ve diğer iletişim kanalları ile bu kanallar üzerinden yapılacak tüm konuşmaların kaydedilmesi konusunda bir anlaşmaya vardılar. Tüm telefon görüşmeleri ve WhatsApp üzerindeki tüm mesajlar ve aramalar kaydedilecek. Twitter denetlenecek. Facebook kontrol edilecek. Tüm medya ve sosyal forumlar izlenecek. Lütfen konu ile ilgili bilgisi olmayan kişileri bilgilendirin. Tüm cihazlar, Federal hükümetin ve dünyanın diğer ülkelerinin hükümetlerinin ilgili sistemleri ile bağlantılı olacaktır. BU HAREKET, ORGANİZE SUÇ VE TERÖRİZMİ TAKİP AMAÇLIDIR. Hükümetlere, yasalara ve ahlaka aykırı mesajlar veya gereksiz bilgiler göndermemeye özen gösterin. Önemli bilgileri paylaşmayın, arkadaşlarınıza ve ailenize karşı duyarlı olun. Çocuklarınızı bilgilendirin.” Bu uyarı, dünyamızın ve ülkemizin, uluslar arası bir sansür ağıyla karşılaşacağını söylüyor. Özgür düşünce ve ifade özgürlüğü tamam mı devam mı sorusuyla karşı karşıyadır. VATANİ GÖREVİMİZ: Aziz meslektaşlarım, tarihi bir süreçten geçiyoruz. Cumhuriyetimizi, demokrasimizi, Atatürk ilke ve inkılâplarımızı, korumak ve kollamak, vatan borcudur. Çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek kuşaklara, çağdaş, uygar, demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir ülke bırakmak gibi hayati bir görevimiz var. Bu görevin hakkıyla yerine getirilebilmesi için, bizleri umutlandıran meşale ise, Atamızın ebediyete göçüşünün 80. Yılında hala yüreğimizde yaktığı ateşten yansıyor. Bugün Basın meclisimiz, çok anlamlı bir çalışma gerçekleştirmektedir. Dileğim bu çalışmanın ilgililere ulaşması ve etkili olmasıdır. Bu nedenle,bu toplantının zamanlamasını ve gündemini belirleyen Cemiyetimiz Başkanı Sayın Nazmi Bilgin’ive Yönetim Kurulunu kutlarım. Saygılarımla."