Gazeteciler Cemiyeti’nin Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürüttüğü “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında “Özgür ve Bağımsız Medyanın Temelleri” başlıklı söyleşi düzenlendi

NAZ AKMAN/ANKARA Gazeteciler Cemiyeti’nin Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürüttüğü “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında online düzenlenen söyleşilerin ilk konuğu Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu oldu. Demokrasi için Medya/ Medya için Demokrasi Projesi Ulusal Komite üyesi gazeteci Nursun Erel yönetiminde gerçekleştirilen “Özgür ve Bağımsız Medyanın Temelleri” başlıklı söyleşide, gazetecilerin mesleki güvencesi, haber kaynaklarının güvenilirliği, sansür, basın kartı komisyonunun işleyişi ve sendikalaşma konuları konuşuldu. Gazeteciler Cemiyeti tarafından MATRA Programı desteğiyle 1 Ekim 2020’de hayata geçirilen ve bir yıl sürecek olan “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” çoğulcu demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğünü desteklemeyi hedefliyor. Genç gazetecileri, mesleki pratiklerine katkı sunacak teknik becerilerle donatmak, ifade ve basın özgürlüğü konusunda farkındalık yaratmak ve bağımsız medya savunuculuğu yapmayı hedefleyen proje kapsamında, ana akım medya karşısında önemli bir yer edinen, genç kuşağın esas haber kaynağı haline dönüşen internet medyası ve sosyal medyada var olabilmek için gereken teorik ve teknik altyapının genç gazetecilere kazandırılması amaçlanıyor. Proje kapsamında verilecek teorik ve pratik eğitimler ile alanında uzman kişilerle yapılan söyleşilerin yanı sıra seçilen genç gazeteciler, eğitim ve söyleşiler ile edindikleri bilgileri pratiğe dökerek, telif karşılığında röportaj, araştırma dosyası ve vaka çalışmaları, podcast ve sosyal medya platformlarında canlı yayın yapabilecekler. Proje kapsamında, basın özgürlüğünün temelleri, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü alanındaki hak ihlalleri, demokrasi ve basın özgürlüğü için hak savunuculuğu, gazetecilik etiği ve hesap verebilirlik ile yeni medya konularında söyleşiler düzenlenecek. Bu kapsamda gerçekleştirilen ilk online söyleşide, “Özgür ve Bağımsız Medyanın Temelleri” konusu konuşuldu. Yıldız Yazıcıoğlu kimdir? Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden 1998 yılında mezun olduktan sonra Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak mesleğe başlayan Yazıcıoğlu, sırasıyla Milliyet Gazetesi, ABD merkezli TurkishNY ile İstanbul merkezli T24 haber sitesi, A Haber kanalı, Habertürk TV, ArtıBir TV’de görev alarak, Reuters, SRF ve Al-Arabiya TV gibi medya kuruluşlarının çalışmalarına yarı zamanlı muhabir ve haber prodüktörü olarak katkı sundu. TRT Radyo-1’de yayımlanan “Gündem” programında dış politika alanında değerlendirmelerde bulunan Yazıcıoğlu halen Voice of America (VOA) Türkiye muhabiri olarak görev yapıyor. Nursun Erel’in yönettiği gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide, Gazeteciler Cemiyeti’nin Özgürlük için Basın Projesi kapsamında aylık ve yıllık olarak hazırladığı ifade ve basın özgürlüğü raporlarından hareketle gazeteciler üzerindeki baskı atmosferini sahadaki gazeteci gözüyle değerlendirildi. Yazıcıoğlu, özgür ve bağımsız medyanın öncelikli koşulları arasında yer alan ekonomik bağımsızlığın önemine işaret ederek, Kasım ayına damgasını vuran Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sosyal medya üzerinden duyurduğu istifasının Türk basınının üzerindeki baskının en önemli göstergesi olduğunu söyledi. Gazetecilerin özgür ve bağımsız çalışma koşullarını, “Bir yayın kuruluşunun veya gazetecinin ekonomik bağımsızlığı varsa ancak o zaman özgür ve bağımsız bir şekilde habercilik yapabilir. Türkiye’de bunun tam olarak işleyişini hiçbir dönemde yaşayamadık ancak gelinen noktada, ana akım medya başta olmak üzere temel sorunun medya patronajının her zaman iktidarla yakın ilişki içerisinde olmasını görüyoruz. Tekelleşme örneklerinin öncesinde de maalesef Türkiye’de temel sorun sermayenin de bağımsız olmamasıydı. Şu anki tabloda daha vahim bir yere varmış durumdayız. Ana akım, havuz medyasına dönüştü. Demirören ve Turkuvaz medya gruplarından söz ettiğimizde de direkt kamu ihalesinden de öte hükümetin belirleyici olduğu ekonomik kaynaklara sahip bir medya ortamını görüyoruz. Bu ortamda bağımsız haberciliğin yapıldığını iddia etmek mümkün değil. Bunun en büyük örneği de Albayrak istifasıydı. Böylesi bir ortamda benim gibi gazetecilik yapmaya çalışan basın mensupları da mesleğini icra etme mücadelesiyle var olmaya çalışıyor. Öte yandan Türk medyasında yer bulamayan ben ve benimle aynı durumdaki meslektaşlarım ya uluslararası medya kuruluşlarında görev alıyor ya da Gazeteciler Cemiyeti’nin bağımsız, serbest çalışan gazetecilere sağladığı desteklerle kendi bağımsız medya platformlarını oluşturup gazetecilik yapmalarına imkan tanınıyor. Türkiye’de serbest gazetecilik imkansıza yakın bir noktada çünkü sahada basın kartı gibi sınırlayıcı unsurlar ağır basıyor. Basın kartınız olmadığında gazeteciliğinizi ispatlayamıyorsunuz. Bu çerçevede bizler ise uluslararası kurumlarda görev alıp, mesleğimize sadık kalarak, gazetecilik yapmaya çalışıyoruz” sözleriyle değerlendirdi. “VOA’da özgürce mesleğimi icra etme imkanına sahibim” Voice of America (VOA) Türkiye muhabiri olarak, çalıştığı kurumun yayın politikası ve çalışma koşulları hakkında bilgi veren Yazıcıoğlu, “VOA’nın da içinde bulunduğu uluslararası medya kuruluşlarıyla ilgili geçen yıl anımsanacaktır ki hükümet destekli SETA tarafından bizler gibi yabancı kurumlarda çalışan gazeteciler aleyhinde bir rapor yayınladı ve raporda uzantı olarak nitelendirildik. O raporda yer alan tüm meslektaşlarımız olarak rapora, ana akımın ortadan kalkması, çalışacak kurum bulamamaktan dolayı ‘Türk medyası bırakmadılar ki bizler çalışalım’ yanıtını verdik. Türk medyasından sağlıklı bir haber akışı sağlanamadığından bu uluslararası medya kuruluşları bizlere istihdam yarattı ve bu anlamda büyüme göstermeye devam ediyorlar. Bir gazeteci olarak VOA’da özgürce mesleğimi icra etme imkanına sahibim. VOA’da, diplomasi ve siyasetteki ana döngülerle ilgileniyoruz, günlük haber trafiğini takip etmiyoruz. Türkiye’nin ana gündemini belirleyen siyaset ve uluslararası ilişkiler alanına odaklanıyoruz. Bu alanda özgürlüğümüz var, haber içeriklerimize müdahalede bulunulmuyor, sansür mekanizması yok” dedi. “Albayrak istifasında Türk medyası saatlerce sessizliğe büründü” Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası örneğinden Türk basını üzerindeki baskı mekanizmasını değerlendiren Yazıcıoğlu, söz konusu istifa sürecini haberleştiremeyen Türk medyasının aksine uluslararası medya kuruluşlarının istifanın gayri resmî kanallar aracılığıyla teyit edilmesi sonrası haberi duyurduklarını söyledi. Söz konusu süreçte istifanın teyit edilmesi konusunda ilgili haber kaynaklarından bilgi alamadıklarını ifade eden Yazıcıoğlu, bu sürece ilişkin, “Burada en temel sıkıntı somut olarak ortada sadece bir Instagram hesabı üzerinden yapılan açıklamanın yer almasıydı. Bu hesabın Berat Bey’e ait olduğunu biliyoruz ancak paylaşımın ardından Twitter hesabının da kapatılması üzerine hesabın hacklenebileceği ihtimali kafalarda soru işaretine neden oldu. VOA olarak bu haberi vermede gecikme nedenimiz, teyit edebileceğimiz mekanizmaların olmamasıydı. Bu düzey istifalarda öncelikle bakanlığın özel kalemi, basın danışmanı veya Cumhurbaşkanlığı yetkililerinden görüş alınır ancak istifanın teyidi konusunda bu yetkili merciilerden görüş alamadık. Bir süre sonra Albayrak’ın danışmanlarının mesajın kendisine ait olduğunu ve Twitter hesabını da yine kendisi tarafından kapatıldığını belirtmesi üzerine uluslararası medya kuruluşları bu durumu haberleştirebildi. Resmi bir açıklama gelmemesine karşın bazı AK Partili isimler Twitter’dan paylaşımlar yapmaya başladı. Bu isimler arasında yer alan AK Parti Grubu Başkanı Naci Bostancı ve başkanvekili Mehmet Muş, filen istifanın varlığını doğrulamış oldu. Bizler tüm bu gelişmeleri haberleştirdik ancak bu arada Türk medyasında bunların hiçbirine yer verilmedi. Türk medyası saatlerce sessizliğe büründü, tek istisna Habertürk’ün bunu tartışmaya açması ve Halk TV, KRT, ANKA Haber Ajansı’nın istifaya yer vermesi oldu. Kanaatimce Türk basını istifayı kamu yayıncılığı sorumluluğu olan TRT ve Anadolu Ajansı’ndan bekledi, bu ikisi de haberi vermedi. Türk basını, Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan açıklama bekledi. İstifanın ertesi günü yani yaklaşık 25 saat sonra AK Parti MYK toplantısı sonrası Ömer Çelik’e istifanın sorulması üzerine verdiği yanıt mecburi bir nedenden dolayı haber konusu olarak basında yer alabildi. Ancak burada bile istifa haberinin içeriğinde sadece Çelik’in yanıtı vardı, Albayrak’ın istifa gerekçesi sosyal medyadan paylaştığı mesaja yer verilmedi” dedi. Albayrak istifası takip edilmedi Gazetecilerin söz konusu istifa dolayısıyla Albayrak’a ulaşamadığını söyleyen Yazıcıoğlu, “Albayrak’ın Trabzon’da babası Sadık Albayrak ile olduğu iddia ediliyor, öte yandan Londra’ya kaçtığı öne sürülüyor ancak bu teyit edilemedi. Normal koşullarda gazete ve kanalların Trabzon’a ekip göndermesi ve istifanın detayları kamuoyuna duyurması gerekiyordu. En nihayetinde söz konusu olan bir bakanın istifası, ortada çeşitli iddialar var ancak bunların hiçbiri kendisine sorulamadı, çünkü kimse Albayrak’ın peşinde değil. Sanki olağan bir istifaymış, zorunlu nedenlerden dolayı yapılmış gibi bir atmosfer var. Cumhurbaşkanlığı açıklaması itibariyle Albayrak’ın görevinden affı kabul edildi, o da affedilmiş bir kişi olarak köşesine çekildi ve medyada onu rahatsız etmiyor” diye konuştu. “Basın kartının meslek kuruluşları tarafından verilmesi gerekiyor” Gazetecilerin mesleği güvencesini, yıpranma payının basın kartı şartına bağlanması üzerinden değerlendiren Yazıcıoğlu, “Özgür ve bağımsız medyanın temeli öncelikle gazetecinin kendini güvence altında hissetmesinden geçiyor. Burada birkaç yol vardır; yasal haklarının sağlanması, bunun için doğru bir yasal zeminin olması ve sendikalaşma. Bunlar gazetecinin özgürce hareket etmesi için gerekli zemini oluşturan unsurlardır. Ben kendimi Türkiye’de bir gazeteci olarak güvence altında hissetmiyorum. Siyasi veya ekonomik atmosferin yarattığı güvencesizlik ortamındayız. Öte yandan yıpranma hakkımız basın kartı şartına bağlandı. Özellikle Ankara’da basın kartı olmadan mesleğinizi icra etmeniz neredeyse mümkün değil. Ben Gazeteciler Cemiyeti üzerinden basın kartımı alıyorum bu sayede mesleğimi icra edebiliyorum. Ancak pek çok meslektaşımız ya hiç basın kartı alamadı ya da sarı basın kartının turkuaza dönmesi sonrası yeni kartlarını alamadı. 1960 Anayasası’ndaki değişim süreciyle birlikte basın kartı kavramı Türkiye’de hayatımıza girmiş oldu. Basın kartları bir komisyona bağlıydı, bu komisyonun üyeleri de Gazeteciler Cemiyeti gibi biz gazetecileri temsil eden meslek örgütlerinden oluşuyordu. Sarı basın kartının turkuaza dönüşmesiyle beraber komisyonda Turkuvaz grubundan oluşmaya başladı. Komisyonunda sadece TRT ve Turkuvaz Medya Grubu üyelerinin yer aldığı bir komite basın kartı vermeye başladı. Komisyonda gazetecilerin üyesi olduğu hiçbir cemiyet, sendika, dernek yok. Bu ortamda özgür ve bağımsız medya işleyişinden söz edemeyiz. Bu gazeteciler üzerindeki baskıyı ağırlaştırıyor. Basın kartı eskiden beri meslek örgütlerince verilmesi gerekilen bir mekanizmaydı. Basın kartının meslek kuruluşları tarafından verilmesi gerekiyor” dedi. “Medyada örgütlülüğü savunuyorum” Sendika üyeliği dolayısıyla pek çok gazetecinin işine son verildiğini anımsatan Yazıcıoğlu, “Yıllarda Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesiydim, şimdi DİSK Basın İş üyesiyim, aynı zamanda diplomasi takip ettiğim için Diplomasi Muhabirleri Derneği, Parlamento Muhabirleri Derneği ile Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesiyim. Medyada örgütlülüğü savunuyorum. Pek çok meslektaşımız sendika üyeliği nedeniyle işten çıkarıldı. Benim çalıştığım kuruluş ve Gazeteciler Cemiyeti sendikalaşma konusunda gazetecileri teşvik ediyor. Bizler bu anlamda şanslıyız” sözlerine yer verdi. “Özgür ve bağımsız medyada bilgiye erişim şart” Son olarak Sağlık Bakanlığı’nın korona virüsüne ilişkin yayınladığı günlük tablodaki rakamların verilmesi konusundaki tutumu üzerinden haber kaynaklarının doğruluğu hakkında bilgi veren Yazıcıoğlu, “Özgür ve bağımsız medyada bilgiye erişimin olması gerekiyor. Kamu adına görev yapan gazeteciler, halkın haber alma hakkını savunuyor ve görevi yerine getirmekle yükümlü. Bu görevin yerine getirilmesi için de verilere, bilgilere erişiminin olması gerekiyor. Türkiye’de bu erişim geçmişten bu yana tartışmalı. Ama geldiğimiz noktada verilere veya bilgiye hiçbir şekilde erişemiyoruz. Sağlık Bakanlığı korona virüsü günlük tablosunda da gazeteci olarak kendimizi aldatılmış hissettik. Aylarca yanlış haber yaptık. 28 Temmuz’dan sonra Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı tabloda vaka yerine hasta yazmaya başladık, biz bunu vaka sayısı olarak algılamaya devam ettik, meğerse bakanlık tırnak içinde bizi tamamen yanlış yönlendirmiş. Vaka sayısı hasta sayısı değilmiş, hasta dedikleri tedavi altına alınan virüs testi pozitif olmayanlarmış. Bir süre sonra rakamlar konusundaki terslikler irdelendikten sonra 25 Kasım’da Sağlık Bakanı gerçek vaka sayısını açıkladı ve korkunç bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Maalesef gerek akademi gerekse bürokraside haber kaynakları olarak görüş aldığımız kişiler demeç vermekten korkuyor. Çünkü açık kaynak olarak demeç veren pek çok kişi hedef oluyor ve adli süreçlere maruz bırakılıyor. Konuşacak haber kaynağı bulma konusunda çok zorlanıyoruz” dedi. Yarınki söyleşi, “Türkiye’de Özgür ve Bağımsız Medyaya Yönelik Tehditler ve Vaka Örnekleri” Gazeteciler Cemiyeti’nin Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürütmekte olduğu Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi söyleşilerinin yarınki konusu “Türkiye’de Özgür ve Bağımsız Medyaya Yönelik Tehditler ve Vaka Örnekleri” olacak. Saat 16:00’da gerçekleşecek söyleşide, gazeteciler Duygu Güvenç ve Sinan Tartanoğlu konuşmacı olarak yer alacaklar. Söyleşiye katılmak isteyenler, Gazeteciler Cemiyeti sosyal medya hesaplarında ve proje web sitesinde (http://youngjournalists.gc-tr.org/) paylaşılan kayıt bağlantısı üzerinden söyleşiyi takip edebilecek.
Editör: TE Bilisim