Erdoğan: Türkiye kuvvetler ayrılığı fikrine hep bağlı kalmıştır

ANKARA  - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019-2020 Adli Yıl Açılışı dolayısıyla Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen törende konuştu. 2019-2020 Adli Yılında hakimlere, savcılara, avukatlara ve adalet teşkilatının tamamına başarılar dileyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu vesileyle, vazifeleri başında son nefeslerini veren hakimlerimiz ve savcılarımız başta olmak üzere, ülkemize ve milletimize hizmet ederken hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Adaletin tecellisi için fedakarca çalışan yargı mensuplarımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Zaferler ayı Ağustos'ta bin yıldır süren başarılarını tazimle yad ettiğimiz kahraman ordumuza halen icra ettiği kritik görevlerinde Rabbim'den muvaffakiyetler niyaz ediyorum." Bu yıl beşinci ve son kez adli yıl açılışını yapan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'e hizmetleri ve yapıcı desteği için şükranlarını sunan Erdoğan, şöyle konuştu: "Bilindiği gibi, Arapçadaki 'adl', Türkçedeki 'törü' kelimeleri, adalet kavramının köklerini oluşturur. Adalet, tarihin her döneminde üzerinde kafa yorulan, tartışılan, uygulama biçimleriyle gündemde olan bir konudur. Biz de her fırsatta, gerek bu çatı altında gerek diğer platformlarda adalet kavramı üzerinde uzun uzun durmaya çalışıyoruz. Görevimiz gereği üstlendiğimiz sorumlulukların yanı sıra ferdi hayatımızda maruz kaldığımız çok sayıdaki hadise sebebiyle de bu kavram üzerinde sık sık durmak, konuşmak, tartışmak zorunda kaldık." "Türkiye kuvvetler ayrılığı fikrine hep bağlı kalmıştır" "Türkiye, halkın iradesini en üstte tutan kuvvetler ayrılığı fikrine ve bunun üzerine bina ettiği demokrasi anlayışına hep bağlı kalmıştır." diyen Erdoğan, şöyle konuştu: "Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin birliğini, beraberliğini, tüm kurumlarıyla etkin şekilde işlemesini temin, cumhurbaşkanının en öncelikli görevidir. Anayasamızın lafzında ve ruhunda açıkça yer alan bu yaklaşımı, kuvvetler ayrılığı için bir tehdit değil tam tersine birleştirici bir güç olarak görüyoruz." Erdoğan, "Yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi içlerinde bağımsız bir şekilde çalışması, hepsinin de Anayasa'da cumhurbaşkanına verilen 'devletin başı' misyonu etrafında birlikte hareket etmelerine mani değildir." şeklinde konuştu. Kuvvetler ayrılığı prensibinin denge yerine çatışma anlayışı ile yorumlanmasının ülkeye ve millete fayda değil zarar getireceğini belirten Erdoğan, "Devlet sisteminde illa bir üstünlük aranacaksa bu ancak Anayasa'nın ve orada tezahür eden milli egemenliğin üstünlüğü olabilir." dedi. "Kuvvetler ayrılığı konusunda yöneltilen ithamların çoğu temelsizdir" Erdoğan, "Yeni yönetim sistemimizde yürütmenin de temsilcisi olan cumhurbaşkanına kuvvetler ayrılığı konusunda yöneltilen ithamların çoğu temelsizdir." diyerek, "Yargı üzerinden, milletten ve hukuktan aldığı yetkiyle görevini yapan yürütme erki ile onun temsilcisi olan cumhurbaşkanına saldırmak, aslında doğrudan siyasal alanı hedef almaktır." şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlk çözmemiz gereken meselelerden biri, tüm meslek teşekküllerinin seçim yöntemlerinin, temsili demokrasiye uygun hale getirilmesidir." dedi. Bazı baroların adli yıl açılışına katılmama kararı Bazı baroların adli yıl açılışına katılmama kararı ile ilgili Erdoğan, "Yargıtay ve TBB Başkanımızı, bu bağnaz ve provokatif dayatmalara karşı gösterdikleri dirayetli ve demokratik duruş sebebiyle tebrik ediyorum." ifadelerini kullandı. Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, bu gazi mekan, konferans salonu, sergi salonu, camisi, 15 Temmuz Anıtı, tamamlanmak üzere olan kütüphanesi ve inşası süren müzesiyle, milletimizin, dolayısıyla da tüm kurumlarımızın evidir." dedi. "Yargı Reformunu kısa sürede hayata geçirmekte kararlıyız" Yargı Reformu Strateji Belgesi ile ilgili, "AB organları her ne kadar ülkemize karşı açıkça ayrımcı bir tutum içindeyse de biz bu reform belgesiyle aynı zamanda tam üyelik yükümlülüklerimize olan bağlılığımızı da göstermiş oluyoruz." diyen Erdoğan, "Yargı süreçlerini sadeleştirerek, uyuşmazlıklar için alternatif çözüm yolları geliştirerek, önleyici hukuk uygulamalarını sistemimize kazandırarak, Yargı Reformunu kısa sürede hayata geçirmekte kararlıyız." şeklinde konuştu.

Cirit: Yargının bağımsız olması hukuk devletinin değişmez ilkesidir

ANKARA  - Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, kişi hak ve özgürlüklerinin temel güvencesi olan bağımsız yargı yoksa hukuk devletinin varlığından söz edilemeyeceğini belirterek, "Yargının, siyasal gücü elinde bulunduran yasama ve yürütme organı başta, tüm güç odakları karşısında bağımsız olması hukuk devletinin değişmez ilkesidir." dedi. 2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni, Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapıldı. Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, törende yaptığı konuşmada, yeni adli yılı hukuk, demokrasi ve insan hakları bakımından başarılı geçmesi, millete ve tüm insanlığa hürriyet, adalet ve barış getirmesi dileğiyle açtığını söyledi. Cirit, kişi hak ve özgürlüklerinin temel güvencesi olan bağımsız yargı yoksa hukuk devletinin varlığından söz edilemeyeceğini dile getirerek, "Yargının, siyasal gücü elinde bulunduran yasama ve yürütme organı başta, tüm güç odakları karşısında bağımsız olması hukuk devletinin değişmez ilkesidir." dedi. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle parlamenter sistemden farklı bir kuvvetler ayrılığının gündeme geldiğini ifade eden Cirit, yargının tarafsızlık özelliği güçlendirilerek denge ve denetleme görevinin kuvvetlendirildiğini bildirdi. Yargıtay Başkanı Cirit, 1982 Anayasası'nın birçok maddesinin değiştiği, bu anayasayı topluma dayatanların yargılandığı bir dönemde toplumun bütüncül ve tutarlı yeni bir anayasa oluşturulmasına ilişkin haklı beklentisine siyasilerin uzlaşmayla karşılık vermeleri gerektiğini söyledi. Kamuoyuna açıklanan Yargı Reformu Stratejisi'nde öngörülen dokuz amacın tam anlamıyla gerçekleştirilmesinin, adalet sisteminin daha da güçlenmesine önemli katkılar sağlayacağına inandığını dile getiren Cirit, "Bu bağlamda hakimlerin coğrafi teminatının olması, yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi açısından olumlu bir adımdır. Özellikle yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargıda şeffaflık, savunma hakkının etkin kullanılması, adalete erişimin güçlendirilmesi ve yargıda verimliliğin artırılması, her zaman her yerde önemini koruyan temel başlıklardır." diye konuştu. Cirit, stratejideki reformların kısa süre içinde uygulamaya geçmesini beklediklerini kaydetti. Yargıya ilişkin konuların ön yargısız ortamlarda şeffaf şekilde, demokratik katılımla tartışılmasının, sorun çözme kapasitesinin gelişmesi bakımından önemli olduğunu vurgulayan Cirit, "Çatışma ve kavga, kurumsal ve toplumsal diyaloğun yerine geçerse çözümü kolay birçok teknik sorun, üst politik tartışmalara sıkışarak çözümsüz kalır. Bu sebeple, adli yıl açılışlarının halkın huzurunda, tüm tarafların katılımıyla şeffaf ve demokratik şekilde yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yapıcı ve uzlaşmacı tutumumuza destek olan Türkiye Barolar Birliğine ve davetimizi kabul eden barolarımıza şükranlarımı sunuyorum." şeklinde konuştu. "Avrupa Birliği'nin tutumu tam bir skandal" Avrupa Birliği Komisyonunun 29 Mayıs 2019 tarihli Türkiye raporunu eleştiren Yargıtay Başkanı Cirit, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından ağır ve önemli suçlardan mahkum olmaları sonucu cezaevinde bulunan hakim, savcı ve yüksek yargı üyelerinin ihraç edilmelerinin bir zorunluluk olduğuna dikkati çekti. Başkan Cirit, şöyle devam etti: "Çağdaş hukuk sistemlerinde bunun dışında bir seçenek olamayacağını bilmek için hukukçu olmaya da gerek yoktur. Durum bu kadar açıkken 'yargı bağımsızlığı' kavramını, terör örgütüne bağlılık olarak anlayan ilerleme raporundaki ifadeler, söz konusu raporu değersiz bir kağıt parçasına dönüştürmüştür. Siyasi bir organ olan Avrupa Birliği, hangi hukuk anlayışıyla ve nasıl bir meşru gerekçeyle kendisini Türk Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerine koymaktadır? Avrupa Birliği'nin bu tutumu, hukuk derslerinde okutulacak türden tam bir skandaldır." Yargının iş yükü  Yargıtayın iş yükü ve personel sayısı hakkında da bilgi veren Cirit, süreçte Yargıtay tetkik hakimlerinin başka görevlere atanması nedeniyle verimlilik kaybı yaşandığını söyledi. Cirit, 2015'te 938 bin karar veren dairelerin, geçen yıl 511 bin karar verdiğini belirterek, Yargıtayda yüzde 45'lik verimlilik kaybı yaşandığına işaret etti. Yargıtayda verimliliğin bu şekilde azalmasının, adli yargı sistemindeki genel iş yüküyle mücadelede önemli bir zaafiyete yol açtığını kaydeden Cirit, şöyle konuştu: "Bunun en önemli sebebi, daha önce meslekte 5 yıllık kıdeme sahip tetkik hakimlerinin Yargıtayda görev yapmasına rağmen bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra stajdan kurayla ya da meslek kıdemi 5 yıldan az tetkik hakimlerinin Yargıtaya atanmasıdır. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi amacıyla Yargıtay tetkik hakimliğine ya da Yargıtay tetkik hakimliğinden başka bir göreve yapılan atamalarda Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun bağlayıcı görüşünün alınması zorunlu olmalıdır. İki yıldan beri Adalet Bakanlığı nezdinde yoğun çaba yürütmekteyiz." "Dosyalar pinpon topu gibi..." Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesindeki temel amaçlardan birisinin de dosyaların büyük çoğunluğunun istinaf aşamasında sonuçlanması olduğunu hatırlatan Cirit, "Üzülerek belirtmem gerekir ki adli hizmetlerdeki kalite düşüklüğüne bağlı olarak dosyalar, pinpon topu gibi yargı mercileri arasında gidip gelmekte ve bir türlü kesin hükümle sonuçlandırılıp adli sistem dışına çıkarılamamaktadır." dedi. Cirit, hukuk davalarının istinaf aşamasında kesinleşme oranının yüzde 75, ceza davalarında ise bu oranın yüzde 85 olduğunu bildirdi. Davaların büyük oranda bölge adliye mahkemelerinde kesinleşmesinin bazı hak mağduriyetleri doğurduğunu belirten Cirit, bunun düzeltilmesi için bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı kanun yararına bozma yolunun açılması, buna ilişkin kanuni düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurguladı. Cirit, başka bir sorunun da bölge adliye mahkemelerinin kararlarındaki farklılıkların mağduriyet oluşturması, bu durumun hak ihlallerine yol açması olduğunu ifade etti. Yargıtay Başkanı Cirit, "Kamuoyunda rahatsızlık duyulan bir diğer husus da aynı olayda aldıkları ceza bakımından bir kısım sanıkların istinafta itiraza, bir kısmının ise Yargıtayda temyiz incelemesine tabi tutuluyor olması adil yargılanma hakkını zedeler niteliktedir. Bu halde suçlardan biri Yargıtay incelemesine tabi ise diğer suçların da bağlantılı olarak veya resen Yargıtaya intikali adaletsizliğe engel olacaktır." görüşünü dile getirdi. - "Yargıtay Onursal Başkanı ve üyeleri hukuk fakültelerinde çalışabilsin" Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde hukuk fakültelerindeki eğitimin 5 yıla çıkarılmasının öngörüldüğünü hatırlatan Cirit, hukuk fakülteleri sayısındaki artışın önemli riskler doğurduğunu vurguladı. Yargıtay Onursal Başkanı ve üyelerinin hukuk fakültelerindeki derslerde öğretim görevlisi olarak çalışmalarına imkan sağlayan kanuni bir düzenleme yapılması önerisini sunan Cirit, bunun nitelikli öğretim üyesi açığının kapatılması bakımından faydalı olacağını söyledi. Bireysel başvuru ile temel insan hak ve özgürlüklerinin olay bazında belirlenmesi, ihlal edilen hakkın onarılması ve gerekli önlemlerin alınması için Anayasa Mahkemesine verilen yetkinin, mahkeme kararlarına yönelik temyiz mekanizması olmadığına işaret eden Cirit, toplumsal barışın korunması ve kişilerin hukuksal güvenliklerinin sağlanmasının da yargılamanın temel amaçları arasında bulunduğunu belirtti. Cirit, "Yargıtayın uzman daireleri tarafından yıllara dayanan deneyim ve bilimsel tartışmalar sonucunda oluşturulan içtihatların, bu konuda uzmanlığı bulunmayan Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırılması, hukuki öngörülebilirlik ve eşitlik ilkeleri üzerinde risklere yol açabilmektedir. Kararların bir yüksek mahkeme tarafından hukuka uygunluğunun denetlenmesi, mahkemeler tarafından verilen kararların doğru ve eşit şekilde tüm yurt düzeyinde uygulanması suretiyle hukuki güvenlik ve sosyal barışın sağlanmasına ve korunmasına hizmet ettiği ölçüde bir anlam ve değer ifade eder." değerlendirmesinde bulundu.

Feyzioğlu: Türkiye Barolar Birliği hiçbir siyasi partinin muhalifi veya destekçisi değildir

ANKARA- Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, "Türkiye'nin normalleşme sürecinde Hakimler ve Savcılar Kurulunun yapısının kuvvetler ayrılığını tam olarak sağlayacak şekilde Meclisimizde uzlaşma ile yeniden düzenlenmesini öneriyoruz." dedi. Feyzioğlu, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni'nde yeni adli yılın tartışmaların değil, barış ve huzurun müjdecisi olmasını temenni etti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ndeki sözlerini hatırlatan Feyzioğlu, "Bizim için vatan söz konusu ise gerisi teferruattır." ifadesini kullandı. Vatandaşların, avukatların sorunlara ilişkin kendilerinden beklentilerinin bulunduğunu aktaran Feyzioğlu, bu sorun ve beklentilerin birbirinden farklı ve bağımsız olmadığını dile getirdi. Feyzioğlu, Yargı Reformu Strateji Belgesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün destekleriyle, her kesimin katkısıyla hazırlandığını belirtti. Belgede sorunların önemli kısmının çözümüne yer verildiğine işaret eden Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye Barolar Birliği hiçbir siyasi partinin muhalifi veya destekçisi değildir. Yargı erkinin üç eşit kurucu unsurundan savunmayı temsil eder. Yargı Reformu Strateji Belgesi, Türkiye Barolar Birliğinin etkin katılımıyla hazırlanmıştır. Reform paketleri süratle çıkarılmalı ve hızla uygulamaya geçirilmelidir." Kadına ve çocuğa yönelik şiddetle hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Feyzioğlu, ilk tokatın, ilk şiddet eyleminden itibaren mağdurun yanında onu sarıp sarmalayacak bir avukatın bulunmasının sağlanması gerektiğini söyledi. Feyzioğlu, bu konunun partiler üstü olduğunu, herkesin kendi üzerine düşeni yaptığında çözüm sağlanacağına değindi.Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde yer alan hedef ve amaçları anlatan Feyzioğlu, "Hukuk alanındaki mesleklere giriş sınavı bir an önce getirilmelidir. Bilgiyi ölçen, zor bir sınav olmalıdır. Böylece hukuk fakültelerinin eğitim öğretim seviyelerini çağın gereklerine uygun hale getirmeleri sağlanacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Mevcut hukuk fakültelerinin arzu edilen seviyeye gelinceye kadar yeni hukuk fakültesi açılmamasını öneren Feyzioğlu, hakim ve savcı yardımcılığı müessesinin de getirilmesi gerektiğini bildirdi. Metin Feyzioğlu, hakim ve savcı adayları dahil olmak üzere personel alımlarındaki mülakatlara disiplin getirilerek, kamera kaydına alınması tavsiyesini de sundu. İstinaf mahkemelerinin kararlarının daha büyük bölümünün Yargıtay denetimine açılması gerektiğine dikkati çeken Feyzioğlu, Yargıtayın içtihat mahkemesi özelliğinin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Feyzioğlu, vatandaşların üzerindeki avukatlık hizmetinden kaynaklanan KDV yükünün azaltılması gerektiğini bildirdi. Stajyer avukatlara, avukat yanında ücretli ve sigortalı çalışma imkanı getirilmesini isteyen Feyzioğlu, uyuşmazlıkların doğmadan önlenmesini hedefleyen koruyucu avukatlık uygulamalarının da geliştirilmesini talep etti. "İş uyuşmazlıklarında dava şartı olan arabuluculukta işçinin yanında avukatı olmadan müzakereye katılmasını adalet ve sosyal devlet ilkesi karşısında yanlış buluyoruz." diyen Feyzioğlu, talep eden her işçiye maddi durum araştırması yapılmaksızın baro tarafından avukat görevlendirilmesini düşündüklerini anlattı. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin, doğru olduğunun, kalıcı çözümlere odaklandığının altını çizen Feyzioğlu, belgenin en çoğulcu katılımcı anlayışla hazırlandığına dikkati çekti. Feyzioğlu, belge kapsamında hazırlanacak ilk paketin TBMM’de kanunlaşmasının önemli olduğuna işaret etti. Türkiye'nin Fetullahçı Terör Örgütünün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde iç savaşa sürüklenmek istendiğini belirten Feyzioğlu, milletin bunu tek yumruk olarak önlediğini ifade etti. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, şunları kaydetti: "Türkiye'nin normalleşme sürecinde Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun yapısının kuvvetler ayrılığını tam olarak sağlayacak şekilde Meclisimizde uzlaşma ile yeniden düzenlenmesini öneriyoruz. Önerimiz somuttur, Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin yarısını Meclisimizin, 3/5 gibi nitelikli bir oyla, dolayısıyla yüksek bir uzlaşma seviyesiyle belirlemesidir.