Mehmet Necati GÜNGÖR 15 yıldır ortalarda gözükmeyen, etliye sütlüye karışmadan kendi işine bakan eski Başbakan Tansu Çiller, birdenbire 15 Temmuz törenlerinde zuhur etti. Hem de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı başında. İster istemez duygulandık, hem de şaşırdık. Demek ki bayan Çiller’de büyük bir demokrasi aşkı varmış, biz görememişiz. O’nu hem İstanbul’daki törenlerde, hem de Ankara’da gece yarısından sonra eski Meclis’ten yeni Meclise kadar gidilen toplu yürüyüşte Cumhurbaşkanımızın yanı başında gördük.. “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir katılım gibi gelmedi. Acaba işin içinde bizim kestiremediğimiz bir iş mi vardı? Nedense bayan Çiller’in kendi çıkarları dışındaki samimiyetine bu toplum pek inanmadı. Doğrusunu isterseniz, eski bir DYP’li olarak biz de inanmadık. Birçok konuda bizi de hayal kırıklığına uğrattı. Meselâ Amerika’daki mal varlığını Türkiye’ye getireceğine dair söz vermişti, yapmadı. Kuşadası’ndaki çiftliğin kendisine ait değil, Suna Pelister isimli aile dostuna ait olduğu söylemine bizi iki yıl inandırmıştı, sonunda itiraf etti ki çiftlik kendisine aitmiş. Başbakanlığı döneminde o da kandırılmıştı. Hem de Selçuk Parsadan adlı bir dolandırıcı tarafından. Örtülü ödenek parasından bir hayli ödeme yapılmıştı o dolandırıcıya. Dolandırıcı rahmetli oldu ama, hikâyesi halâ zihinlerde. Kartvizitkinde “ekonomi profesörü” yazıyor yazmasına da, Türkiye iki büyük krizi O’nun başbakanlığı döneminde yaşadı. Şu onbeş yıl içerisinde Türkiye’de neler olmadı ki. Biz de “bir cesur başbakanımız vardı, acep nerelerde” diye sorar dururduk. Sanki bu memlekette Başbakanlık yapmamış da, sıradan vatandaş gibi susup kaldı. Belli ki, cesaretini 15 Temmuz’un yıldönümünde toplayabilmiş. Sabahattin Önkibar’ın yazısından öğreniyoruz ki, İstanbul’da 170 dönümlük arsasına ruhsat almış, Boğaz’ın en güzel yerinde oğlu Mert’le birlikte 80 adet villa yaptırıyormuş. Yani, cesur başbakanımız inşaatçılığa soyunmuş. Oğlu da bu konuda iddialı imiş. Daha belediye ile çok işleri olurmuş. Her ne ise, biz sonraki resmine bakalım. Bu resim akla şöyle bir soruyu getiriyor: Demek ki sayın Erdoğan, Bahçeli’den ümidine kesmiş, Akşener hareketine karşı O’nun eski Başbakanını siyasi müttefik olarak seçmiş. Siyaseti çok iyi okuyan sayın Erdoğan böyle düşünüyorsa uyaralım; çok yanlış. Zira, geçen onbeş yılda köprülerin altından çok sular aktı. Çiller, artık gardı düşmüş bir politikacıdır. Bahçeli yüzde iki ancak alabilecekse, Çiller’in oy oranı (hadi torpil yapalım), üç, ya da dört olur. Ondan ötesine geçmez. Demek ki Akşener’in estirdiği rüzgârı Çiller kesemez. O, artık gardı düşmüş bir politikacıdır. Belki ileride çok iyi bir inşaatçı olabilir, o kadar. Dememiz o ki, bu Akşener meselesine fazla kafa yormamak lâzım. Rüzgârı güçlü esiyor. Kendi haline bırakılması daha iyidir. O’na yapılacak her müdahale, her hesap ters teper, rüzgârının hızını ve şiddetini artırır. Yani, Çiller’den iyi bir müttefik çıkmaz.