Mehmet Necati GÜNGÖR İktidarın içinden iki yeni parti kuruluyor. Birincisi kuruldu. Eski Başbakan Davutoğlu’nun Gelecek Partisi. Amblemi çınar yaprağı. İkincisi yolda. Eski Başbakan Yardımcısı Babacan’ın kuracağı parti. Adı ve sanı henüz belli değil. Ancak, ya Aralık sonunda, ya Ocak başında kurulacağı deklare edildi. Biz, şimdilik Davutoğlu’nun partisiyle ilgilenelim. Peşinen söylemeliyim ki, on bin tane oyum olsa bir tanesini AKP’nin temsil ettiği zihniyetten çıkmış bir partiye veya partilere kullanmam. Yani, ne Davutoğlu’nun partisine, ne Babacan’ın partisine sempati duymam mümkün değil. Ancak vicdanım ve tarafsız duruşum, ne Davutoğlu’nu, ne Babacan’a haksızlık yapmaya elverişli değil. Davutoğlu, AKP Genel Başkanının ricasıyla partinin ve hükümetin başına geçmiş eski bir Başbakan. Hataları elbette var. Ama, bunlar O’nu yerin dibine batıracak hatalar mı? Bakalım: Bir kere ne Davutoğlu, ne de Babacan hakkında herhangi bir şaibeli durum söz konusu değil. Allah için, ikisi de dürüst kalmaya özen gösteren politikacılar. Peki, partinin başındayken girdiği seçimde yüksek bir oy alarak kazanan Davutoğlu neden hem partinin başından, hem hükümetin başından uzaklaştırıldı. Üstelik, partinin başındayken, partinin en yüksek organı olan MKYK’daki yetkileriyle oynandı. O yetkiler elinden alındı. MKYK üzerinde söz söyleme hakkı kalmadı. AKP’nin doğal başkanı ile Davutoğlu arasında anlaşmazlık noktaları oluştu. Birincisi, haklarında yolsuzluk iddiaları bulunan dört eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi için bir soruşturma komisyonunun kurulmasını istemesi. Partinin yüksek kademelerinden bu isteme şiddetli itirazlar yükseldi ve bu dört bakan Yüce Divan’a götürülürse partiye ilçe başkanı bile bulunamayacağı iddia edildi. İkincisi, şeffaflık. Davutoğlu’nun şeffaflık istemine de karşı çıkıldı. İplerin kopmasına yol açan durum ise, tahmin edileceği gibi Başkanlık konusundaki ayrışma. Davutoğlu, tek adam sistemine karşı çıktı. Başkanlık sistemi getirilecekse, bu sistemin denge ve denetleme sisteminin olması gerektiğini savundu. Hukuk istedi, demokrasi istedi. Nitekim, partisinin kuruluşunu açıklarken bu konuları yeniden dillendirme gereğini duydu. Sonunda, beklendiği gibi yüksek yerden gelen bir emirle parti genel başkanlığından ve başbakanlıktan istifa etmek zorunda bırakıldı. Yerine Binali Yıldırım getirildi. Davutoğlu’nu Türkiye’yi Suriye bataklığına sokmakla suçlanıyor. Dışişleri Bakanı iken yürüttüğü politikalarla eleştiriliyor. Unutmayalım ki, AKP’de tek belirleyici, o partinin genel başkanı idi. O’nun sözü ve isteği hilafına hiçbir iş yapılamazdı. Üstelik, o tek belirleyici aynı zamanda Büyük Ortadoğu Eş Başkanıydı. Suriye politikasının tamamen bu eş başkanlığın güdümünde yürütüldüğü hatırlardadır. Bizim Davutoğlu ile ilgili yargılarımız olabilir. Ama, O’nun dürüst kalışı, şeffaflık ve demokrasi talepleri taktirimizin dışında değildir. Ne kadar oy alacağını tabii ki bilemeyiz. Ama, AKP’li olup da eli başka partiye gitmeyenlerin ya Davutoğlu’na, ya Babacan’a oy vereceklerini tahmin etmek zor değildir. Kısaca şunu belirtmeliyiz ki; Davutoğlu ve Babacan’ın partilerine verilecek oylar, AKP’yi iktidardan düşürecek bir orana ulaşacak gibi görünüyor.