Kuzey Kıbrıs'ta 1974'ten beri yerleşime kapalı tutulan Maraş'ın sahil bölümünün bir kısmı ve Demokrasi Caddesi halkın kullanımına açıldı. Onlarca büyük oteli, kilometrelerce uzanan adanın en güzel kum sahilleriyle zenginlerin ve ünlülerin akın ettiği bir yöreydi. Argo Oteli, Elizabeth Taylor, Richard Burton ve Brigitte Bardot gibi efsaneleşen beyaz perde yıldızlarının gözde mekanıydı. Bugünden yarına siyasi iradenin kararının ne yönde değişeceğini bilmek niyet okumaktan öte bir şey olamaz. Ama bildiğimiz bir şey varsa o da 2004 yılında Ankara’daki siyasi iktidarın desteklediği “Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne birleşik olarak girmesini” savunan Annan Planı’na “Yes be annem” diyerek uluslararası düzeyde kandırılanların bugün Maraş konusunda da aynı yanılgıya düşmesini arzu etmiyoruz. Yabancı basında, “Maraş’ın iadesi, Türklerin Maraş’ı pazarlık masasına getirme planları, Maraş’ın geniş kapsamlı bir çözümün parçası olması ya da iadesi” gibi cümleler dikkatimizi çekiyor. Ancak bu kez bundan 16 yıl önce yapılan hatanın yapılmaması gerek. Zira o günkü referandumda olduğu gibi bugün de benzer bir tavır takınırsak, Rum-Yunan lobisi AB desteğiyle Türkiye’yi bir kez daha “ketenpereye” getireceğinden kuşkunuz olmasın. Kıbrıs davamızın en önemli isimlerinden, deneyimli devlet adamı Rauf Denktaş, Rum-Yunan ikilisinin çıkarlarına hizmet eden Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerin hiçbir zaman adil bir çözüm ve hakkaniyetli bir barış yolunda adım atmayacaklarını çok iyi bildiği ve müzakerelerde kırmızıçizgilerimizi tavizsiz savunduğu için, bazıları onu çözümün önünü tıkayan “statükocu lider” olarak görülüyordu. Bugün ise, Denktaş’ın ne kadar haklı ve öngörülü olduğunu geç de olsa anlamaya başlayıp onun çizgisine geldiklerini görebiliyoruz. *** ERMENİSTAN SİVİLLERİ HEDEF ALIYOR Ermenistan ordusunun, ateşkesin üzerinden 24 saat geçmeden, Azerbaycan'ın Gence kentine füzelerle saldırması sonucu yine siviller yaşamını yitirdi. İşgal ettiği topraklardan çekilmeyen Erivan yönetimi sıkışınca ateşkes için masayı gösterirken, bir yandan da sivilleri hedef alıyor. Erivan yönetiminin hamisi konumundaki Rusya, Fransa ve ABD’den oluşan AGİT Minsk grubu eş başkanları ise 1992 yılından bu yana havanda su dövüyor. Ermeni güçleri Dağlık Karabağ’da ilerlerken sessiz kalıp göz yuman bu üç ülke, Azeri güçleri işgal altındaki topraklarını geri almaya başlayınca hemen ateşkes çağrısı yapıp tarafları masa başına çağırıyor. Oysa, Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini oluşturan Dağlık Karabağ, yaklaşık 30 yıldan buyana Ermeni güçlerince işgal altında tutuluyor. *** YOKSULA SABIR! Cuma hutbesine kadar taşınan, “varlıkta şımarmama, yoklukta sabretme, sevinç ve kederlerin paylaşımı” sözlerine katılmamak elde değil. Peki ülkemiz gerçeğinde bu ne kadar gerçekçi ve samimi diye soracak olursanız kocaman bir hiç! Yoksul ve gariban halkın, özellikle de mütedeyyin kesimlerin basit yaşam anlayışıyla inancına sığınıp, onlarca yıldır hiç gıkı çıkmadan ekmeğinin peşinde koşuşturup durduğunu bu ülkede yaşayan herkes iyi bilir. En çok istismar edilen kesimlerin başında bu gruptaki insanımız gelir. İnancı, emeği, oyu hep boş vaatlerle sömürülüp durur. Varlığı her zaman suyun başındakiler paylaşırken, işçi-çiftçi-memur-emekli kısaca dar gelirli yoksulluğu paylaşmaya mahkumdur. Peki bu hiç değişmeyecek mi? Kahpe kader bir gün de onlara gülmeyecek mi? Ne zaman ay sonunu düşünmeden insanca yaşayıp, dilediğince cennet ülkemizin eşsiz güzelliklerini, başka ülkeleri gezip görüp seyahat edebilecek bir gelir düzeyine sahip olacaklar? O kesimin adil bir gelir dağılımının olduğu bir düzene kavuşması hayal mi? Bu kesim varlığa eriştiler de şımardıkları için mi yoksul düştüler? Yoksa onlara varlıkta şımarmayın metaforuyla, sabret belki bir gün senin de olur kandırmacasıyla yıllardır havuç mu göstertiyor! *** KAŞIKÇI GERİLİMİNİN BEDELİ BİRKAÇ MİLYAR DOLAR! Türkiye ile Suudi Arabistan arasında son yıllardaki gerginlik, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle iyice tırmanınca, bu ülkede iş yapan Türk müteahhitleri mağdur olmaya başladı. Türk müteahhitlerin Suudi Arabistan’da yaşadıkları iş kaybının iki-üç milyar dolara düzeyinde olduğu belirtiliyor. Suudi Arabistan Ticaret Odaları Başkanının Türk mallarına boykot çağrısında bulunması, Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki gerilimi gün yüzüne çıkardı. Riyad’ın Ankara’ya yönelik suçlamalarının dozu artırıp, "Türkiye’ye, ithalat, yatırım ve turizm boykotu her Suudi tüccar ve tüketicinin sorumluluğudur" şeklindeki çağrılar bu ülkeye ihracat yapan ve müteahhitlik işleri gören firmaları olumsuz etkiliyor. *** BİR FAKİR BAYKURT GEÇTİ BU TOPRAKLARDAN… 11 Ekim, devrimci yazar Fakir Baykurt'un ebediyete göç edişinin 21’nci yıldönümüydü. 1929'da Burdur'un Yeşilova ilçesi Akçaköy' de doğdu. Az toprağı olan köylü bir ailenin çocuğuydu. 1948'de Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdi, 5 yıl köy öğretmenliği yaptı. 1955'te Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nden mezun oldu. Sivas, Hafik ve Şavşat'ta öğretmenlik, ilköğretim müfettişliği yaptı. İlk romanı "Yılanların Öcü" nün yayınlanmasından sonra Bakanlık emrine alındı. 1962'de ABD Indiana Üniversitesi'nde ders araçları konusunda eğitim gördü. Yurda dönünce Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) kuruluşunda görev aldı ve Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMFED) Genel Başkanı oldu. İlk öğretmenler boykotu nedeniyle 1969'da açığa alındı. 1971'de istifa etti. 12 Mart döneminde sıkıyönetimce tutuklandı. Askeri mahkemede uzun süre yargılanıp beraat etti. Salıverildikten sonra Almanya'ya gitti. Uzun süre Duisburg kentinde yaşadı. 11 Ekim 1999'da orada yaşamını yitirdi. Romanlarında Türkiye'deki köylü yaşamını halkçı ve devrimci bir bakış açısıyla ele aldı. Köylünün bilinci ve bilinçaltındaki istekleri, tepkileri, çelişkileri yansıttı. 1950-1970 döneminde etkili olan “köy edebiyatı hareketinin” önde gelen temsilcisi oldu. Evliya Çelebi’den başlayıp, Halide Edib Adıvar, Ömer Seyfettin, Peyami Safa, Reşat Nuri Güntekin, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet’e kadar uzanan ve burada isimlerini sıralamadığımız daha niceleri gibi ölümsüz eserleriyle edebiyatımıza hizmet eden tüm yazar ve şairlerimizi saygıyla anıyoruz.