Ankaralı rehberler tarihi eser kaçakçılığı hakkında bilgilendirildi

Ankara Turist Rehberleri Odası, 21 Şubat Dünya Rehberler Günü’nü tüm haftaya yayarak, çeşitli sunumlarla kutluyor. Haftanın ilk etkinliği olan “Kültür Varlıklarının Kaçakçılığının Önlenmesi” sunumu, Ankara Turist Rehberleri Odası’nda gerçekleştirildi. Ankaralı rehberler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü uzamanları tarafından bilgilendirildi
SULTAN YAVUZ - Dünya Turist Rehberleri Birlikleri Federasyonu (WFTGA) tarafından, 1984 yılında ilan edilen 21 Şubat Dünya Rehberler Günü, Ankara Turist Rehberleri Odası’nda anlamlı bir sunumla başladı. Kutlama kapsamında tüm haftaya yayılan etkinliklerin ilki olan “Kültür Varlıklarının Kaçakçılığının Önlenmesi” sunumu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü umzanları tarafından yapıldı. Müzeler Genel Müdürlüğü Şube Müdür Vekili Özgür Mehmet İrkin’in moderatörlüğünde yapılan sunumda, Arkeolog Funda Kumru Coşar ve Kültür ve Turizm Uzmanı Zeynep Boz, katılımcıları tarihî eser kaçakçılığı konusunda bilgilendirdi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Ankara Tursit Rehberleri Odası Başkanı Suat Tural, 1992 yılından beri faaliyet yürüten odanın, tüm haftaya yaydığı etkinliklerin ilki olan “Kültür Varlıklarının Kaçakçılığının Önlenmesi” sunumunun kendileri için çok anlamlı olduğunu belirtti. Tural, özellikle son yılllarda ülkemize iade edilen pek çok eserin kendileri açısından da memnuniyet yarattığını ifade etti. Tural, “Hattuşa’daki Hitit freksinin geri dönmesi ya da Antalya Müzesi’nin Yorgun Herakles’inin üst kısmının geri dönmüş olması gibi haberler yüzümüzü güldürüyor. Ülkemizin kültürel değerlerinin zenginliğinin artmasıyla, turizm potansiyelinin de arttığını görüyoruz. Bu da mesleğimizi etkiliyor. O yüzden böyle bir konunun işlenmesinin bizler için çok faydalı olacağını düşünüyorum” dedi. Coşar, “Turistlere eser aldıkları takdirde ciddi sonuçlarla karşılaşacaklarının anlatılması önemli” Özgür Mehmet İrkin’in moderatörlüğünde başlayan sunumun ilk kısmı yurtiçi eserleri konu olan Funda Coşar’ın anlatımı oldu. Coşar, kültür varlıklarının korunması ve kaçakçılığının önlenmesinin çok geniş bir alan olduğunu, devlet kurumlarından özel ve tüzel kişilere kadar herkesin ortaklaşa çalışması gereken bir konu olduğunu söyledi. Özellikle Antalya’dan ülkelerine dönen turistlerin, havalanında bagajlarında küçük mimari parçalarla yakalandıklarını ve yasal sürecin başlatıldığını vurgulayan Coşar, bu durumun azımsanmayacak boyutta olduğuna dikkat çekti. Coşar, medyaya yansıyan bir kaçakçılık olayından bahsederek, “küçük bir mimari parçanın” bile ne kadar önemli olabileceğine değindi. Coşar şunları anlattı: “ 2012 yılında Bakanlığımızı meşgul eden bir konu oldu. İsviçreli bir polis şefi Antalya’dan ülkesine dönüş yapmak üzereyken bagajında küçük bir mimari parçayla yakalanıyor ve adli süreç başlıyor. İsviçre’de polis şefi olmasının yanı sıra, o dönem belediye meclis komisyon kuruluna da aday seçilmiş. Bu adli süreç sonunda bir yıllık hapis cezası ve para cezası veriliyor ve hükmün açıklanması geri bırakılıyor. Olaylar böyle sonuçlanırken şahıs ülkesine dönüyor ve orada ciddi anlamda basına konu oluyor. Peki, basit gibi görünen o mimari parça nasıl bu boyuta geldi? Ülkemizde kültür varlıklarının korunmasına ilişkin ilk düzenlemeler 1869 yılında başlıyor. Şu anda 1980’den beri uygulanmakta olan ‘2863 sayılı Kültür Varlıkları ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu kullanıyoruz. Bu kanun, kültür varlıklarını ve tabiat varlıklarını taşınır ve taşınmaz olarak ikiye ayırıyor. Kanun, şu an varlığı bilinen ya da ileride bilinecek olan kültür ve tabiat varlıklarını devlet malı kapsamında tanımlıyor. Bu tip bir edere rastladığımız zaman ilgili mercilere üç gün içinde haber vermek zorundayız. Haber verme yükümlülüğüne aykırı hareket edersek, cezai müeyyidesi var. Neden küçük bir parça bu kadar önemli hale geliyor? Çünkü kanunumuz diyor ki, yurt dışına eser çıkaramazsınız. Geçici sergiler ve kordiplomat üyelerinin ülkemize girişte beyan ettiği eserler dışında, çıkaramazsınız. Kordiplomat üyeleri de Anadolu kökenli olmayanları çıkarabilir. Kültür varlığı kaçakçılığı organize bir suç, buna bağlı olarak farklı grupları bünyesinde bulunduruyor. Kolluk kuvvetleri, Adalet Bakanlığı ve Bakanlığımız aracılığıyla ciddi çalışmalar yürütüyorlar.” Söz konusu yasayı turistlere anlatmanın önemine işaret eden Coşar, şöyle konuştu: “Antalya’daki vakaların büyük kısmının art niyetli olmadığını, anı olarak götürülmek istendiğini biliyoruz ama kanun bu konuda açık ve net. Küçük bir parça, büyük bir eserin parçası da olabillir. Turistin ülkemizden güzel ayrılması ve bu tür durumlarla karşılaşmaması için turist rehberlerine de rol düşüyor. Turistlere eser aldıkları takdirde ciddi sonuçlarla karşılaşacaklarının anlatılması önemli… Yazılı bilgilendirme her zaman okunamayabilir ama güven duydukları ve ülkesini tanıyan insanlar olarak sizlerin sözlü bilgilendirmesi çözüm olabilir.” Orpheus Mozaiği, Kantalı Denizatı Broşu, Herakles Lahdi iade edilenlerden Sunumun ikinci konuşmacısı uzman Zeynep Boz, Türkiye’den kaçırılan kültür varlıklarının özellikle son zamanlarda iade edilmesinin mutluluk verici olduğunu kaydetti. Arkeolojik eserlerin bilimsel olmayan yollarla yerinden çıkarıldığında, bilimsel değerini yitirdiğini vurgulayan Boz, başka bir ülkede bulunan Türkiye’ye ait parçaların geri iadesinde artış yaşandığını ve yurt dışındaki müzelerde eskiye oranla Anadolu kökenli eserlerin yer almadığına dikkat çekti. Bu olumlu durumun oluşmasında müzakere yeteneğinin ve diplomatik ilişkilerin önemine değinen Boz, şöyle konuştu: “Kriminal bir durum yoksa o müzelerden iade konusunda zorluk yaşanabiliyor. 2010 yılında Bakanlık olarak British Museum’la karşı karşıya geldiğimiz bir olayı yaşadık. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı’ydı ve İngiltere gezisinde, biz onay vermediğimiz halde kraliçe doğrudan Gül’den eser istedi. Cumhurbaşkanı bizim arkamızda durduğu için müzede hâlâ Türkiye’ye iade edilmemiş eserler olduğunu ve bunu yapmadıkları takdirde taleplerini kabul etmediğimizi söyledi.” Boz, Orpheus Mozaiği’nin de Barış Salman isimli akademisyenin tezi sayesinde Dallas Müzesi’nde olduğunu anladıklarını ve harekete geçtiklerini söyledi. Boz, “Onun çalışmasında fotoğrafı görünce, Dallas Müzesi ile irtibata geçtik ve eserin Şanlıurfa’ya ait olduğunu söyledik. Müze de şaibeli eserleri araştırdığını ve bize bildireceklerini belirtti. Biz bilimsel bir rapor hazırladık ama eserin yasadışı yollarla Amerika’ya geçtiğinin ispatını istediler. Biz de Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı ve yerel bir tarihçi ile irtibat kurduk. Bir evin zemininden çıkan eserin fotoğrafı 1998 yılında çekilmiş, fakat film rulosu fotoğrafçıdan geri alınmamış. Fotoğrafı yolladık ama bu kez de ‘Suriye’de çekilmediğini nereden bilelim?’ diye bir yanıt aldık. Biz işin peşini bırakmayınca ve durumu ispat edince, işbirliği protokolü gereği bize iade ettiler, biz de icap ettiğinde sergi için eser yollayacağımızı belirttik.” 1987 yılında Metropoliten Müzesi’nin kataloğunda yer alan 383 altın parçanın da Lidya dönemine ait Uşak eserleri olduğunu kaydeden Boz, dava sonunda eserlerin alındığını ancak 2005 yılında, koleksiyon içinde yer alan Kanatlı Denizatı’nın sahtesiyle değiştirildiğini söyledi. İkinci bir davadan sonra orijinal parçanın Türkiye’ye iade edildiğini anlatan Boz, duruma sebebiyet veren müze müdürünün 16 yıl hapis cezası aldığına dikkat çekti. Herakles Lahdi’nin de 2010 yılında İsviçre’de ortaya çıktığını ifade eden Boz, eserin 1980’li yıllarda kaçırıldığını ve soruşturma ve analiz sonucunda eserin Perge’den olduğunu ispatladıklarını ve lahdin iadesinin yapıldığını belirtti. Pek çok eserin gönüllü olarak da iade edildiğinin altını çizen Boz, uluslararası basında yer aldıkça, ülke olarak bunu gündemde tuttukça insanların da ellerindeki eserleri iade ettiklerini vurguladı. Boz, “Mesela babası Türkiye’de elçilik yapmış, giderken bir amfora götürmüş. Çocuğu bunu iade ediyor, yasadışı olduğunu bilmediklerini ifade eden çok kişiden geri dönüşler alıyoruz. Boğa Başı, Osmanlı arması da iade edilenlerden… Bu sebeple, yabancı turistlere müze ve ören yeri gezdirilirken konuyla ilgili bilgi vermek çok önemli” dedi.
Editör: TE Bilisim